Birinciysen birincisindir , ikinciysen hiçbir şey...

13 Eylül 2011 Salı

Ben Sizin Babanızım Ben Ne Dersem O Olur...




       Cumartesi gecesi WBC ağırsıklet boks şampiyonu Vitali Klitschko ezici bir üstünlükle götürdüğü maçı Thomas Adamek karşısında TKO ile kazanarak ünvanını korudu..

       Karşılaşma başladığı andan itibaren daha ilk raundda bu karşılaşmayı Vitali Klitschko'nun çok feci bir şekilde nakavt ile kazanacağını zaten tahmin etmiştim..Zira Adamek'in Vitali'ye yumruk isabet ettirmesi devenin hendek atlamasından bile daha zordu..Asıl sıkleti hafif ağırsıklet olan Adamek daha sonra Cruiserweight'de de şampiyon olmuş ve onun adına üst limit aslında bu sıklet olarak belirmişti..Fakat bir sıklet daha atlayarak ağırsıklete geçiş yaptığında herkes tereddütle yaklaşsa da Adamek yaptığı maçlardaki başarısı ile dikkat çekmişti...Bu yükselişi devam etti devam etti taa ki Vitali Klitschko ile karşılaşıncaya kadar..

       Vitali sol direkleri ile Adamek'i yıprattı yıprattı ve arada çıkardığı sağ kroşe ve direk yumrukları ile Adamek'i sürekli sarsdı..10 raund boyunca Adamek'in doğru dürüst isabet ettirdiği yumruk sayısı bir elin parmaklarını geçmez..Hani Vitali ellerini indirse ve hadi vur dese yine de Adamek kazanamaz gibi duruyordu varın gerisini siz düşünün..Burada boy ve kilo farkına bakanlar eee tabi Klitschko çok uzun ve kilolu diyebilir..Fakat bunu defalarca anlattım olay boyda değil işlevinde:)..Boyunun uzun olması değil mesele o uzun boyu kendi avantajına ne kadar çevirebildiğindedir işin sırrı..Yoksa Adamek'in paçavraya çevirdiği Michael Grant ve Golota da Vitali kadar uzundular..Adamek bu uzun boksörleri hızı ve içeri-dışarı taktiğiyle rahat bir şekilde yenebilmişti..Çok daha iyi hazırlandığı hayatının maçı olan Vitali karşısında bunları yapamadı daha doğrusu Vitali yaptırmadı..Vitali'nin hızlı boksörler karşısında sorun yaşayacağını düşünenler de bir kez daha yanılmış oldular..Çünkü Vitali Klitschko 40 yaşında da olsa öyle bir profesyonel ki rakibini maçlardan önce öyle bir çalışıp hazırlanıyor ki neredeyse maçı daha ringe çıkmadan kazanmış oluyor..Bu maç için özel 3-4 kilo veren Vitali özel hız çalışmaları ile de bunu destekledi..Farklı olan şey şudur..Normalde Vitali Adamek ile bu özel çalışmaları yapmadan da karşılaşsa çok rahat bir şekilde kazanır,bunu hem kendisi biliyor hem de herkes biliyor..Fakat işte öylesine bir efsane ki bu adam rakibini küçümsemek şöyle dursun sanki karşısında 70'lerin Foreman'ı 80'lerin Mike Tyson'ı 90'ların Lennox Lewis'i varmış gibi hazırlanıyor..Eee böylesine bir efsane karşısında Adamek ne yapsın..


       Vitali'nin ayaklarını paralel bir şekilde açıp vücudunu da yine yere paralel geriye doğru atarak gardı aşşağıda duruşunu aşmak imkansız gerçekten..Gardını aşşağıda tutmak hele hele ağırsıklette kimsenin kolay kolay yapabileceği bir şey değildir.. Gardını aşşağıda tutarak Vitali kendisine bir çok avantaj da sağlıyor..Öncelikle çok daha az yoruluyor çünkü gardını sürekli yukarda tutmak önemli bir enerji kaybını da beraberinde getirir..Daha sonra rakibine istediği açıdan istediği anda çok daha kolay yumruk isabet ettirebilmesine olanak sağlıyor..Fakat bu gardını aşşağıda tutabilmek ringde çok üst düzey bir konsantrasyon ve yetenek ister..Bunlar da Vitali'de fazlasıyla var..


       İnsanların dışarıdan bakıp da yanıldıkları bir nokta var..Vitali'nin o indirici sağından önce vurduğu sol direklerin rakipte nasıl bir yıpranmaya sebep olduğunu insanlar anlayamıyorlar..Öylesine can acıtır öylesine insanın psikolojisini bozar ve rakibin tüm dengesini konsantrasyonunu alt üst eder ki zaten arkasından gelen sağ sadece işin son noktasını koymak içindir..Vitali ile ringe çıkmayanlar dışarıdan hep aynı konuşmaları yapsalar da ringe çıktıklarında hissettikleri ve karşılaştıkları şey karşısında çaresiz kalmışlardır hep...Eğer bir şampiyon,zirvedeyken bile kendisini geliştirmek için çalışıyor ve üstün boks meziyetlerine daha da bir şeyler katabiliyorsa bu adama çokk ama çokk büyük saygı duyulur..Bundan 7-8 sene önce aparkat atmazdı Vitali ve çok fazla vücuda da çalışmazdı..Aradan geçen yıllarda hem aparkat atmaya başladı hem de gerektiğinde rakibinin vücuduna da çalışmaya başladı Vitali..Özellikle profesyonel boksda vücuda pek çalışmazlar boksörler..Zira kafaya yani hedefe atış yaparak rakibin işini kısa yoldan bitirmeyi hedefler ağırsıklet boksörler..Fakat vücudun öyle noktaları vardır ki özellikle karaciğer ve mide,buralara eğer boş bulunduğun bir anda sert bir yumruk alırsan o anda işin bitmiştir..Vucut şartelleri indirir..İki kıvrım,nefesiniz kesilmiş bir şekilde kendinizi yerde bulursunuz ve kalkmanız da neredeyse imkansızdır çünkü nefes alamazsınız en az 30 saniye boyunca..Onun için vucut+kafa kombinasyonlarını çok iyi yapabilen boksörler çok daha başarılı olurlar..Vücuda atılan yumruklar aynı zamanda özellikle de Avrupa'lı hakemlerin gözünde çok önemli sayı alıcı yumruklardır..Vücuda çalışmayan bir boksöre karşı rakip sadece kafasını koruyup kendi yapacaklarını düşünmeye fırsat bulur..Yani bu işi komple bir şekilde yapmak gerekir..


       Vitali'nin kardeşi Wladimir'den ayrıldığı bir çok nokta var ama en önemlisi zihinsel fark..Vitali Klitschko doğuştan savaşçı ve şampiyon bir karaktere sahiptir..Wladimir ise bütün bunları daha sonradan abisi Vitali'den öğrenmiştir..Wladimir ringe çıktığında hep kafasının bir köşelerinde acaba kaybeder miyim acaba bir ters yumruk beni yere serer mi diye düşünüp bu da gözlerinden okunurken Vitali'de bu korkudan ve düşüncelerden eser yoktur..Daha bir çok fark sayılabilir bu iki şampiyon kardeş arasında olan fakat benim için en önde geleni budur..


       Kariyerinde neredeyse tek bir raund bile kaybetmeyen,hiç daha yere düşmeyi bırakın tek bir defa sarsılmamış olan,40 yaşında halen inanılmaz bir irade ve istekle boks yapıp halen şampiyon olan,rakiplerini çaresiz bırakıp çok kötü hallere düşüren fakat aynı zamanda da rakiplerine çok büyük bir saygı duyan Vitali Klitschko daha ne kadar boks yapacak?? Bu sorunun cevabını nispeten de olsa antrenörü Fritz Sdunek cevapladı..2 veya 3 maç sonra Vitali ringlere veda edebilir dedi..Fakat refleksleri ve boks yetenekleri deforme olmaya başlarsa bunun gerçekleşeceğini de söyledi Sdunek..Şu anda ise Vitali 40 yaşında bile olsa belki de kariyerinin fiziksel ve özellikle de zihinsel olarak en formda zamanında..Bunu sadece ben söylemiyorum hem Vitali hem antrenörü Sdunek hem de tüm boks otoriteleri belirtiyorlar..Bence 45 yaşına kadar kolaylıkla hem de şampiyon olarak boks yapabilir Vitali..Fakat Ukrayna'daki siyası hayatına da ayırması gereken zaman ve zirvede bırakıp bir efsane olarak kalmak istemesi dolayısıyla Vitali Klitschko 1-2 sene içerisinde ringlere veda edecektir..Kariyerini sonlandırmadan önce de ringe sermek istediği iki boksör var Vitali'nin..Bir tanesi koca ağız David Haye bir diğeri de Rus devi ama sadece fiziki olarak Nikolai Valuev..Hedef bu iki boksörü de nakavt etmek..Bunu açık açık dile getiriyor Vitali ve sırada David Haye'yi nakavt etmenin olduğunu söylüyor..Hemen söyleyeyim olası bir Vitali-Haye maçı geçen Cumartesi yapılan Vitali-Adamek maçından çok da farklı olmaz..Hatta Vitali'nin özel konsantrasyonu ve biraz da Haye'ye olan kininden dolayı Haye'yi çok daha fecii durumlara düşürerek yere sereceğini de söyleyebilirim..Wladimir-Haye maçında az da olsa bir açık kapı bırakmıştık Haye adına..Fakat büyük şampiyon Vitali karşısında Haye'ye değil açık kapı iğne deliği kadar bile boşluk bırakmıyorum..Hep diyorum ya keşke bu büyük şampiyon sakatlığından dolayı 4 yıl boksa ara vermemiş olsaydı ve 45 hatta 50 yaşına kadar boks yapsaydı da böylesine bir yeteneği çok daha fazla izleyebilseydik..Şimdi bütün ortamlarda tartışmalar başlamış..Muhammed Ali Vitali Klitschko ile karşılaşsa ne olurdu diye..Veya Tyson-Vitali maçında neler yaşanırdı şeklinde..Bunları kimse bilemez elbette ama ilerleyen günlerde belki fantazi bir maçta sizler için Vitali-Muhammed Ali   veya  Vitali-Tyson maçlarını yazarım..Vitali Klitschko'yu kim nasıl yenebilir?????? Bu soruyu Vitali'ye sormuşlar..O da cevaplamış '' İnanın ben bile bilmiyorum kendimin nasıl yenilebileceğini'' NOKTA

UFUK ÇAĞDAŞ ERDEM
     

18 Temmuz 2011 Pazartesi

Boks Nostalji ''Mike Tyson vs Evander Hollyfield 2 '' Kulakların Çınlasın:))





















       Boks ile ilgili olsun olmasın tüm insanların o meşhur Tyson-Hollyfield maçındaki kulak ısırma olayını ve yukardaki kesik kulak resmini hatırladığını veya en azından duyduğunu sanıyorum..Bugun boks nostalji köşemizde bu meşhur maçı tüm boyutlarıyla mercek altına alacağız...

       Boksun bu iki efsanesi bu maçtan önce bir kez daha karşı karşıya gelmişlerdi..Yani bu kulak ısırma olayı rövanş maçında yaşanmıştı..Aslında Tyson-Hollyfield maçı ilk olarak 91 yılında yapılacaktı..Hatta her şey tamamdı maçın gerçekleşmesi için fakat Tyson o meşhur sabıkalarından birini işleyip hapse girince o maç yapılamamıştı..5 yıl önce yani 91 yılında bu maçlar yapılsaydı neler olurdu,olaylar nasıl gelişirdi kimse bilemez..Fakat Tyson kariyerine neredeyse zirvede başlamış bir boksördür..Zirveye çıktı orada daha da büyüdü ve 90 yılından itibaren de arada sırada çıkışlar ve büyük heyecanlar yaşatsa da sürekli bir geri gidiş oldu Tyson'ın kariyerinde..Yani 91 yılında eğer bu maç veya maçlar olsaydı Tyson'ın kariyerinin zirvede olmasa da zirve civarlarında yapılacağı için Tyson daha şanslı idi bence...Hapiste geçen yıllar sonrasında Tyson bir kez daha Frank Bruno'yu devirerek WBC ağırsıklet şampiyonluk kemerini kazanmıştı ve 91 de yapılması beklenen meşhur maç yapılmıştı ve bu ilk Tyson-Hollyfield maçını 11.raundda Hollyfield Tko ile kazanmıştı..Bu ilk maç aslında olaylı ikinci maç için de zemin hazırlamıştı..İlk maçta Tyson sürekli Hollyfield'ın kafa darbelerinden şikayetçi olmuştu vsvs fakat o ilk maçta Hollyfield kariyerinin en önemli performansını göstermiş ve en önemlisi de Tyson'ı tüm bir maç boyunca boks olarak her anlamda alt etmişti..Fakat benim için en önemli olan nokta kariyeri boyunca sürekli piranalar gibi rakibi bitirmek için üstüne giden Tyson ilk defa kariyerinde üstüne gelinen boksör olmuştu..Hollyfield Tyson'ın işini bitirmek için üstüne gitmiş ve sonunda da çok feci yumruklarla Tyson'ı bitirmişti..Doğal olarak da kemeri Tyson'ın elinden almıştı..Bu maçın hemen arkasından bir rövanş maçı ayarlandı yani bizim yazımıza konu olan maç..


       Tarih 28 Haziran 1997 yer MGM Grand Garden Arena hakem Mills Lane...Karşılaşma öncesinde Tyson yerinde duramıyordu..Hollyfield ise son derece sakin bir şekilde köşesinde bekliyordu..Aslında Tyson karşısında rakipler maçları psikolojik olarak kaybediyorlardı ilk önce..Suratlarındaki korku ifadelerinden bunu çok kolay bir şekilde anlayabilirsiniz..Çünkü bu boksörler biliyorlardı ki gong çaldığında bir köpek balığı üstüne saldıracak ve kaçacak yeriniz yok:)) Doğal olarak da ilk 3-5 raund içinde fecii bir şekilde nakavt oluyorlardı..Elbette bu bahsettiğim faktör özellikle 86-90 arasındaki Tyson için geçerlidir..Yine de pirana piranadır da diyebiliriz yıl 97 bile olsa..İşte Hollyfield'da o korkudan eser yoktu..Çok rahattı..Belki de bu rahatlığı ilk maçta Tyson'ı her alanda alt etmekten geliyordu..Bu maç o dönemde izle öde sistemiyle yayınlanan ilk maçtı aynı zamanda..Çok büyük reytingler elde edilmişti..Elbette büyük paralar da dönüyordu..


       Vee maç başlamıştı..Tyson'ın çok daha agresif ve rakibin işini bitirmek isteyen taraf olacağı düşünülürken Tyson yerine maça hızlı başlayan boksun savaşçısı lakaplı Evander Hollyfield'dı...Tyson rakibinin üstüne gitmek istese de kontralarıyla meşhur Hollyfield Tyson'ı önce geri püskürttü daha sonra da atağa geçti..Hollyfield gibi meşhur kontracı bir boksörün üstüne gitmek son derece tehlikelidir..Bir anda ikili üçlü kontralarla kendinizi yerde bulabilirsiniz..İlk maçta kafa hareketlerini çok fazla yapmadan rakibinin üstüne giden Tyson bunun bedelini çok fena ödemişti..Bu kez bu kafa hareketlerini de çok sık yaparak Hollyfield'ın üstüne gidiyordu Tyson..Tabi hareketli ve hızlı iki boksör birbirine yakın sıcak bokse girişince yumruk isabet ettirmek de çok zor oluyordu ve aynı zamanda da çok fazla çarpışmalar ve sarılmalar oluyordu..İlk raundu çok net bir biçimde Hollyfield kazanmıştı..Hatta kısa mesafeden çıkardığı iki kontra ile Tyson'ı sarsmış ve canını da yakmıştı..İkinci raundda da yine Hollyfield üstünlüğü vardı çok ufak farkla da olsa fakat bir gerçek de vardı o da Hollyfield'ın bu çarpışmalar sırasında sürekli kafasını öne çıkarmasıydı..Bu çarpışmalardan birinde 2.raundda Tyson'ın sağ gözünün üstünde bir açılma olmuştu..Tyson bu durumu hakem Mills Lane'e şikayet etse de Lane bunun ''Accidental Headbut'' kazara kafa çarpışması olduğuna hükmederek her hangi bir puan silme veya ihtar,uyarıda bulunmadan maçı devam ettirmişti..Tyson işte bu raunddan sonra köşede açılan kaşının da acısıyla kontrolunu kaybetmişti..O kadar ki 3.raunda girerken ağızlığını bile almamıştı hakemin uyarısı ile ağızlığını sonradan takmıştı..Tyson'ın zaten manik depresif bir sinir hastası olduğu raporlarlarla da sabittir..Hollyfield'dan aldığı kafa darbelerinin acısını bir şekilde çıkarmalıydı Tyson...Bu sinir haliyle Tyson 3.raunda çok hızlı girdi hatta iki Hollyfield maçındaki toplam 14 raundun içindeki en iyi performansını gösteriyordu..Hollyfieldi sağ sol yumruklarıyla sarsmıştı..Hollyfield daha da sık sarılmalara başlamıştı..İşte tam bu sırada Hollyfield Tyson'a yine ufak bir kafa darbesi attığı sırada,sarılma anında olan olmuştu..Aslında ilk planda kimse ne olduğunu anlamamıştı..Hollyfield zıp zıp zıplıyordu ,bağırıyordu..Hakem Mills Lane kenara geldi ve Hollyfield'ın kulağına baktı..Isırık izi yani Tyson'ın diş izleri oradaydı ve Hollyfield'ın kulağından kan akmaya başlamıştı..Ring doktorunu çağırdı Lane ve doktordan maça devam edip edemeyeceğini sordu Hollyfield'ın...Doktor devam edebilir dedi ama hiç kimse bilmiyordu ki Tyson dellenmişti,dünya umrunda değildi..Karar vermişti bu kendisine sürekli çaktırmadan kafa atan adamın cezasını en ağır şekilde vermeliydi..Isırmaksa ısırmak,vurmaksa vurmak...Tabii hakem Mills Lane Tyson'ın 2 puanını da ısırmaktan dolayı silmişti..Ve bir kez daha olması durumunda diskalifiye edileceğini Tyson'ın köşesine giderek söyledi..Karşılaşma yeniden başlamıştı ama kısa bir süre sonra yine bir sarılma anında Tyson Hollyfield'ın kulaklarına yapıştı:)) Fakat bu sefer kulağı iyi kavramıştı tam ağzına oturmuştu:)) Tyson kulağının bir parçasını bu sefer koparmayı başarmıştı Hollyfield'ın... Kopardığı kulak parçasını da yere tükürmüştü..Aslında manyaklaşmış bir Tyson'ın o anda o kulak parçasını sakız misali çiğneyip yutması da  beklenirdi:)) Kulağı kopan Hollyfield da artık dellenmişti ve can havliyle Tyson'a saldırdı..Tyson altta kalır mı o zaten kafayı yemiş o da daldı Hollyfield'a..Her ne kadar canı yanarak o sinirle Tyson'ın üstüne gitse de Hollyfield,Tyson'ın vuruşları ve o deli hali sebebiyle geri adım atmıştı ve o anda da raund sona ermişti..Hakem Mills Lane kopan kulağı görmüştü ve ikinci kez aynı hatayı yapan Tyson'ı diskalifiye etmişti..Maç hiç beklenmeyen şekilde sonuçlanmıştı ama ringdeki kavgalar,karmaşalar bitmemişti..Hollyfield'ın ekibi Tyson'ın üstüne yürüme gafletinde bulunsalar da delirmiş Tyson bir iki yumruk savurarak herkesin kendine gelmesini sağlamıştı..Kopan kulak parçası ringde bulunmuştu ve Hollyfield acil bir şekilde hastaneye bu kulağın yerine dikilmesi için götürülüyordu..Tyson da soyunma odasına gitmişti ama gidene kadar da sürekli bir itişme kakışma vsvs bitmemişti..Maç sonrasında Tyson'ın boks lisansı iptal edildi ve 3 milyon dolar para cezasına çarptırıldı..


       Tyson maçtan sonra bu ısırma olayını Hollyfield'ın sürekli kafa atmasından dolayı yaptığını söyledi..Hiç yumruk almadığı halde kafa darbeleriyle canının yandığını ve  sarsıldığını söyleyen Tyson,hakemin bu faullu hareketi cezalandırmadığını ve kendisinin de kontrolünü kaybederek Hollyfield'ın kulağını ısırdığını söylemişti..Yıllar sonra 2009'da katıldıkları bir şov programında Tyson Hollyfield'dan özür dilemiş ve Hollyfield da bu özrü kabul etmişti..


       Karşılaşma devam etseydi ne olurdu derseniz bence kontrollü ve sinirlerine hakim bir Tyson'ın ilk maça oranla kazanma şansının bir hayli fazla olduğunu düşünüyorum..Aslında 3-4 yıl sonra bu maçın bir rövanşı daha olması gerekirdi..Olsaydı bu 3. Tyson-Hollyfield maçı kimbilir neler olurdu:)) Lewis-Hollyfield maçları sonrasında(bu maçları da boks nostalji köşemizde inceleyeceğiz) bu 3.maçtan ziyade efsane bir maç olarak kabul edilen Lewis-Tyson maçı yapılmıştı ve zaten sonrasında da Tyson yavaş yavaş ringlerden elini ayağını çekmeye başlamıştı..İnanılmaz ama Hollyfield halen aktif boks yapmakta ve ünvan maçına çıkmanın da civarlarında geziniyor..Büyükkkk saygı hem de çok büyük...Boş yere insana boksun savaşçısı lakabı verilmiyor..Eski yazılarımdan birinde Hollyfield'ı yazmıştım oradan merak edenler bakabilirler ayrıntılı olarak Hollyfield ile ilgili görüşlerime..Tyson'ı zaten defalarca yazdık..

       Bir boks maçında rakibini ısırmak kabul edilemez değil düşünülemez bile..Ufc fight veya serbest kavgada bile ısırmak kural dışıdır ve izin verilmez..Fakat Tyson her zaman sıradışı olduğu gibi yine sıradışılığını konuşturmuş ve rakibini ısırmıştı..Boks gibi asillerin ve centilmenlerin sporuna elbette bu gibi bir hareket leke sürmüştür..Fakat son söz olarak daha önce de defalarca söylediğim bir sözü söyleyerek bitirelim..Tyson'ın herkesi büyüleyen bir sihiri vardı ve onun gibisi gelmedi ve belki de bir daha gelmeyecek..Komple bir sporcu olarak veya komple kariyer olarak elbette ağırsıkletin gelmiş geçmiş en büyük ismidir diyemem..Fakat en heyecan verici ve en kendine has kimsede olmayan bir etkisi vardı Tyson'ın...Boksda sürekli konuşulan bir olay vardır..Şu boksör bu boksörle en formda zamanlarında karşılaşsalardı ne olurdu???? İşte bu noktada benim bir tezim var..En formda zamanındaki Tyson'ı yani 86-90 arasındaki Tyson'ı kimse yenemezdi..Burada krtik söz ''En formda zamanları'' sözüdür..Her boksörün zirve zamanları ve zirve formunda olduğu dönemleri vardır fakat Tyson'ın zirve dönemi bammbaşkaydı uzay formuydu..O dönemin ''Ağır abilerini'' Larry Holmes,Trevor Berbick,Michael Spinks  vsvs yi paçavraya çevirerek yenmişti Tyson..Eğer izlemeyenler veya hatırlayamayanlar varsa muhakkak bu dönemdeki Tyson maçlarını izlesinler..

UFUK ÇAĞDAŞ ERDEM

3 Temmuz 2011 Pazar

Gel Gel Gel Güzelim (David Haye) Gel Gel Acımıycakkk:)))



       Sonunda 3 yıldır süren tartışma bitti ve Wladimir Klitschko UD ile yani 3 hakemin de karşılaşmayı kendisine vermesiyle David Haye'yi mağlup etti..Böylece Klitschko Dream gerçek oldu ve tüm ağırsıklet kemerleri Klitschko ailesinde toplanmış oldu..Ring Magazine kemeri de dahil..Bu karşılaşmayı önce teknik anlamda boks tekniği dahilinde madde madde değerlendirelim daha sonra da ring dışı ve Trash Talking boyutunda bir değerlendirme yapalım...


1-Karşılaşmanın özeti iki boksör açısından şuydu..Haye çok sık ve değişik eskivler yapıp özellikle de kafa hareketleriyle bunu çok fazla süsleyip çıkaracağı sağ-sol kombinasyonlarla Wladimir'i nakavt etmek istemiş maç öncesindeki plan bu..Yani maçı sayıyla falan alma şansı olmadığı gibi Haye bu şansı zorlayacak her hangi bir şey de yapmadı en azından planı hiç öyle sayı toplayayım falan değildi..Zaten Wladimir'in nasıl mücadele edeceğini biliyorduk aynen beklediğimiz gibi de oldu..Burada merak edilen nokta Haye nasıl bir taktikle ringe çıkacaktı..Nispeten Valuev maçındaki tarzına yakın bir taktikle mücadele etti ama işte karşısında bir adım bile geri atamayan,hareketsiz bir Valuev yoktu..Haye ilk raunddan itibaren adeta yağda kayan sabun gibi kafasını sürekli hareket ettirdi ki bu çok ama çok kritik bir noktaydı maçı kazanabilmesi açısından..Kafa eskivlerinin yanına ikili ters hareketlerle vücut eskivlerini de ekleyince Wladimir Klitschko'yu maçın başlarında çok tedirgin etti..Hatta maçın sonuna kadar da aslında Wladimir'in bu tedirginliği sürdü..Şunun için diyorum normal şartlarda Wladimir çok daha fazla o sol direklerini sağ kroşe ile süsler ve rakibinin işini bitirirdi..Fakat hem ortada 4 tane kemerin olması hem  Haye'nin ne zaman ne tarafa kayacağı belli olmayan eskivleri ve tabii ki Wladimir'in boşa atacağı bir sağın Haye tarafından anında cezalandırılma ihtimali Klitschko'yu çok daha kontrollü ve daha az risk alan bir boks yapmaya zorladı..Zaten doğal olarak atacağı sol Jab'leri ile puanları toplayacağını bilen Wladimir arkasından sağını getirmedi pek fazla..Açıkcası ben daha fazla sağını işin içine sokup Haye'yi nakavt etmesini bekledim fakat tabii ortada çokk önemli şeyler olduğunu ve kaybedilecek çokk şey olduğunu da hesaba katınca Wladimir'i daha iyi anlıyorum..

2-Gelelim çok fazla tartışma konusu olan Wladimir'in Haye'yi yere doğru bastırmasına ve devamında gelişen durumlara...Arada 10 cmlik bir boy farkının olması ve Haye'nin aşşağılardan Wladimir'e ulaşmaya çalışmasından dolayı doğal olarak boksörler birleştiğinde Haye Wlad'ın bel hizasında kaldı hep..İşte bu noktada Wladimir'in Haye'yi yere doğru bastırması kadar doğal bir şey olamaz..Çünkü bunu yapmasa Haye enseye,kulak arkasına öyle yada böyle çalışacaktı..Wladimir de buna izin vermemek adına o sıcak teması sonlandırmak adına Haye'nin üzerine ağırlığını vererek bu pozisyonları geçiştirdi..Şimdi mantıklı olalım bu hareket boks izleyen bizler için oyunu soğutan ve çok hoşumuza gitmeyen bir hareket..Fakat bunu yapmazsan eğer elindeki avantajını rakibe vermiş olacaksın ve ortadaki kemerleri de düşününce sonuca gitmek adına Wladimir'in yaptığı bu hareket doğrudur..Şimdi pek çok kimse hatırlamayabilir ama bu hareketi yani ağırlığını rakibinin üstüne vererek onu yere itme hareketini boks dünyasına kazandıran boksör o meşhur Lennox Lewis'tir..Lewis bunu zamanında yaptığında eleştiriler alıyordu elbette ama İngiliz olmanın verdiği lobi avantajı her zaman bu tür hareketlerini Lennox'un görmezden gelinmesine sebep oluyordu..Şimdi herkesin Lennox Lewis efsane büyük boksör ahhh ahhh o olsa bu Klitschko'ları ne yapardı demesinin altında bir tek sebep var..Şu anda Klitschko'lara rakip olmaması ve bu kardeşlere karşı bir kahraman yaratma isteği hepsi bu..Yoksa çok iyi hatırlıyorum o dönemleri yaşayanlar veya takip edenler de bilecektir Lennox Lewis de çok fazla sevilen bir figür değildi ağırsıklet boks dünyasında...Kısacası fizik,boy ve reach avantajın varsa bunu kullanacaksın bundan daha doğal bir şey olamaz..Bu görüntü boksseverleri pek sarmasa da doğru olanı budur...

3-David Haye'ye yumruk isabet ettirmek o kafa ve vücut hareketleriyle gerçekten çok zor..Fakat ilk 4-5 raunddan sonra o kafa hareketleri sekteye uğramaya başlıyor özellikle de Wladimir'in sol direkleri sonucunda yıpranmanın getirdiği bir sonuç olarak..Zaten maçın ikinci yarısında Wladimir hakimiyeti bu sayede iyice ele aldı..Kafa hareket etmeyince çok daha fazla açık hedef durumuna düştü Haye ve Wladimir de bunları iyi değerlendirdi daha da iyi değerlendirebilirdi...Kolay değil dünyanın en sert yumruğunu kafanıza alıp alıp o kafayı maçın başındaki gibi hareket ettirebilmeniz..Bu kafa hareketlerini en iyi Tyson yapardı özellikle ilk 3 raundda ve zaten o arada işinizi bitirirdi..Tyson başka bir şeydi ona girersek çıkamayız yazının içinden:)) Yumruk isabet ettirmenin zor olduğu boksör bir tek David Haye mi elbette hayır Wladimir'e yumruk atmak Haye'ye vurmaktan çok daha zor..Aşılmaz olan sol direğinin altından geçmeye çalıştığınızda zaten üstünüze abanıyor orda bitiyor..Sol direğin üstünden ikili kombinasyonlarla üstüne gitmeye çalıştığınızda işte Wladimir fiziğine oranla çok hızlı ve iyi bir zamanlamayla  geri çekiliyor..Bu sayede ilk bombayı savuşturuyor..Devamında gelen ikinci bombayı da soldan geliyorsa sağını kaldırarak,sağdan geliyorsa solunu kaldırarak yani bloklayarak savuşturuyor..Bugun de bunu defalarca büyük tecrübenin de getirmiş olduğu rahatlıkla yaptı Haye'ye karşı..Bir kez kaçamadı bu bombalardan Haye 3.raundda çok iyi bir sağ isabet ettirdi fakat Wladimir devamında o durumu çok iyi soğuttu ve hemen toparladı..İşte Tyson böyle en ufak kan kokusunu alınca piranalar gibi rakibe saldırır ve işi bitirirdi..Tabii Haye bir Tyson değil..

4-Klitschko'larla maç öncesi karşılaşmadan çok fazla şey yapmayı planlarsınız fakat ringde işler hiç de beklendiği gibi gitmez..Bir bakarsınız ring dışında kağıt üzerindeki hesaplarınız ringde tutmuyor..Bugun David Haye'nin planlamadığı ve yanlış yaptığı en önemli nokta o kafa eskivlerinden sonra içeri girmeye çalışmaması oldu..Yani Wladimir'in direklerini veya kroşelerini boşa çıkarmak konusunda nispeten başarılı oldu o kafa ve vücut hareketleri ama devamında içeri girip kendi pozisyonunu yaratmaya uğraşmadı..Burada aslında önemli bir nokta var..Böyle rakibine göre kısa kalan boksörlerin yakın boksü tercih etmeleri çok doğaldır..Fakat Haye genellikle ivmeli ve geriden getirerek attığı için bir çok yumruğunu yakın mesafede gerilmeden sert yumruklar çıkaramıyor..Sol direkleri falan çok ama çok zayıf kalıyor Wladimir ile kıyaslandığında..Hani Rivaldo'yu bilirsiniz hiç gerilmeden durduğu yerden füze gibi şutlar çıkarırdı..İşte o füzeleri Haye çıkaramadı denediği şey Hami gibi gerilerek füzeler çıkarmak oldu..Bunu da yukarda anlattığım şekilde Wladimir geçiştirdi..Yakın mesafeden etkili,indirici,sert yumruk atmak için sol hukunuzun çok iyi olması lazım..En favori yumruğumdur benim sol huk..Aslında bu sol hukun uzmanlarından biri de Wladimir'di ama bugun o da bunu pek kullanmadı.Dedim ya biraz tedirgindi yumruk repertuarını sergilemek konusunda..Sol huk demişken bu yumruğun Peygamberi Tyson'dı Frazier ve David Tua'yı da bu kategoriye Tyson'ın bir altına koyarım..


Bu kadar teknik analize son verelim sıkıcı olmadan ve ring dışına bakalım biraz da..Bu maçın rövanşı falan kesinlikle olmaz bir defa bunu bir kenara yazalım..Rövanş olacak bir durum yok ki ortada..Bir boksör her türlü taktik teknik anlamda bir diğerine üstünlük sağlamış neyin rövanşı olacak onu anlamadım..Hadi oldu diyelim bundan daha farklı ne görmeyi umuyorsunuz..Yine aynı senaryo gerçekleşir merak etmeyin.Hatta Wladimir daha da rahat ve daha da rakibini çözmüş bir şekilde kazanır..


David Haye'ye gelirsek..Bu kadar çok konuşup,ortamı bu kadar gerip sonunda çok daha fazlasını yapabileceğini bekliyordum açıkcası..Fakat her ne olursa olsun Haye'nin öyle ya da böyle ağırsıklete bir heyecean getirdiğini ve ilginin yeniden ağırsıklete çevrilmesini sağladığını kabul etmemiz gerek..Ring dışında yaptıkları bazen gerçekten aşırıya kaçsa da bunlar profesyonel boksde oluyor daha başka neler oluyor neler...Bu kadar trash talk yapan bir boksör genellikle kaybettiğinde çok çabuk gözden düşer..Zaten Haye'nin de düşecek bir zamanı kalmadı..Boksü birakacak dediğine göre 3-4 ay sonra..Her ne olursa olsun böyle bir heyecanı bizlere yaşattığı için David Haye'ye de teşekkür etmemiz gerek..

Şimdi gelelim maç sonrası kimler neler söylemiş...

Wladimir demiş ki ''David Haye'yi nakavt etmek çok güzel bir şey olacaktı fakat daha önce de karşılaştığım bir durum tıpkı İbragimov maçında olduğu gibi eleştiri aldım..Aynı durum söz konusu..3 raunddan sonra Haye pes etti ve stratejisinden vazgeçti veya vazgeçmek zorunda kaldı ve çok fazla temkinli ve kontrollü bir hale büründü..Tıpkı İbragimov gibi yumruk isabet ettirmenin çok zor olduğu bir isim Haye fakat ringde hücum anlamında benimle korakor meydan okuyacak bir boks yapamadı tıpkı diğerleri gibi...50.nakavtımı kutlamak isterdim fakat biraz ertelemiş olalım..Halen Haye'nin maç öncesi yaptıklarını kabul etmiyorum..Özellikle yaptıkları boks sporuna büyük bir saygısızlıktı..Sanırım şimdi maçtan sonra maçın ve sonucun kendisi konuşur artık..Bir çok rakibini çok fazla eleştiriyordu Haye beni de eleştiriyordu çok fazla temkinli ve kontrollü olmakla fakat bugun kendisi herkesten fazla temkinli ve çekingendi ringde..Fakat gerçekten çok hızlı ve onu nakavt edecek fırsatları yakalayamadım..Bir kaç tane iyi yumruk isabet ettirdi fakat maçın hiç bir bölümünde bunlar beni sarsmadı kontrolümü kaybettirmedi ve canımı yakmadı..12 raund boyunca hiç bozmadan aynı boksumu yaptım..Benim karşıma çıkan bir çok boksörü hep eleştirmişti ama o da aynı sonla karşılaştı..Bizim rüyamız gerçekleşmiş oldu ve tüm kemerler Klitschko ailesinde toplandı gerçekten çok mutluyuz.''


David Haye demiş ki ''Wladimir'in yumruklarını aşabileceğimi umuyordum hatta Wladimir'i cezalandırabileceğimi de hissettim fakat sağ ayağım buna izin vermedi..3 hafta önce sağ ayak parmağımı kırmıştım ve lokal anesteziler sayesinde ayakta duruyordum..Bu yüzden sparring antremanlarını normalde olduğundan çok daha erken kesmek zorunda kaldım ve bunu kimseye söylemedim kimse bilmedi..Şimdi size sağ ayak parmağımı göstereceğim gerçekten çok kötü halde ve bu yüzden patlayıcı hayemaker larımı çıkaramadım..Gerçekten çok büyük hayal kırıklığı içerisindeyim Wladimir'in çenesi oradaydı fakat ben sağ ayağımı hareket ettiremediğim için patlayıcı yumruklarımı çıkaramadım..Yetişemedim Wladimir'e malesef..Anestezilerle,seyircilerin bana verdiği adrenalinle bu sakatlığı aşıp Wladimir'in çenesini bulabileceğimi umuyordum ama kırık bir parmakla mücadele etmek gerçekten çok zor..Maçı yarıda bırakmayı da düşündük ama bu maç için para verip oraya gelen binlerce kişiye saygısızlık olacağını düşündüğümüz için bunu yapmadık..Wladimir'e gelirsek o gerçekten mükemmel bir boksör,gerçekten çok ama çok iyi..Benden 14 kilo daha ağır..Bana bazen en iyi yumruklarını isabet ettirdi ama ben yere düşmedim..Maçın hiç bir anında canım yanmadı sallanmadım..Sanırım ben de mükemmel bir boksör olduğumu ıspatladım..Fakat çok üzgünüm o yumruklarımı Wladimir'e isabet ettiremediğim için inanın ayağım çok kötü durumda..Daha öncede kariyerimde bir çok sakatlıkla maç yaptım fakat bu gece benim gecem değildi bu sefer yapamadım..Ben ayağımdaki sakatlık sebebiyle üstüne çok gidemediğim için onun üstüme gelmesini sağlayıp onu cesaretlendirmeye çalıştım ki benim atış alanıma girsin diye fakat Wladimir çok akıllıca boks yaptı ve sayıyla kazandı..''


Adam Booth da demiş ki ''Hakemden gerçekten tiksindim..İtme yzünden yere düşen Haye'ye saydı..Maçtan sonra da bu düşüncelerimi hakeme ilettim..Sonuçla ilgili bir sorunumuz yok doğru bir kararla kazandı Wladimir fakat hakemden tiksindim bunu söylemeliyim..Wladimir çok büyük ve etkili bir adam..Haye çok daha ufak olan taraf ve Wladimir'e ulaşmayı beceremedi yakalayamadı onu..İlk yumruğunun arkasından devamını getiremedi Haye hem Wladimir çok iyi kaçtı geriye hem de Haye'nin ayağındaki sakatlık buna izin vermedi..Wladimir çok büyük bir şampiyon..Haye'nin ayağı sakat olmasaydı kimbilir Haye belki daha fazla yumruklarla yakalayacaktı Wladimir'i..Wladimir ile boks yapmak gerçekten çok zor fakat onun için de Haye ile kapışmanın zor olduğunu düşünüyorum çünkü David çok hızlı..Fakat Wladimir 12 raund boyunca üst düzey konsantrasyonla boks yapabileceğini ıspatladı tebrik ederim..Biz büyük bir hayal kırıklığı yaşıyoruz..Sakatlığın da etkisi var tabii bu hayal kırıklığında..''


Evetttt maçtan sonraki söylemler de bu şekilde bunları ayrıyetten yorumlar kısmında değerlendiririz..Son olarak Wladimir Klitschko-David Haye maçının yumruk istatiklerine bakarak yazımızı sonlandıralım..Toplam atılan yumruklarda Wladimir 509 yumrukda 134 isabet sağlamış..Haye ise 290 yumrukta 72 isabet sağlayabilmiş..''Jab''lerde ise Wladimir 376 da 105 isabet sağlamış..Haye ise 171 de 36 isabet bulabilmiş..Power Punchlarda ise yani güçlü yumruklarda ise Wladimir 133 de 29 Haye ise 119 da 36 isabet sağlamış..

UFUK ÇAĞDAŞ ERDEM

19 Haziran 2011 Pazar

Wlad vs David ''8 yıl aradan sonraki en büyük ağırsıklet boks maçı''



       Uzunnnn bir bekleyişin ardından sanırım artık yolun sonuna gelindi.2 Temmuz gecesi Hamburg'da Wladimir Klitschko-David Haye ağırsıklet kemer birleştirme karşılaşması yapılacak..Tabii inşallah demeyi de unutmayalım çünkü her an bir aksilik olup bu karşılaşmanın yine yatmasından da korkmuyor değilim..Gerçi artık yolun sonuna gerçekten geldik ve bu kadar hazırlıktan ve reklamdan sonra çokkk büyük bir sakatlık olmadıkca bu karşılaşma nihayet gerçekleşecek..Bu karşılaşmayla ilgili daha önce de yazılar yazmıştım hatta uzun uzun ilk açıklandığında bu karşılaşma değerlendirmiştim..Bugun kısa ama artık net bir şekilde nelerin olabileceğini sizler için değerlendireceğim..

       Hani bazı filmlerde 2 tane senaryo vardır ve atıyorum bir kadın o gün o kapıdan girerse başka bir senaryo yazılmıştır girmezse bambaşka bir hikayeye sahne olacaktır film işte öyle bir durumla karşı karşıyayız..Öncelikle bu maç kimin için daha önemli ve hayati önem taşıyor buna bir karar verelim..Çünkü sporlarda kimin daha çok istediği ve daha konsantre olduğu özellikle birbirine yakın rakipler arasında son derece belirleyici olmuştur..Bence kesinlikle Wladimir Klitschko için bu maç çok daha önemli ve kaybedilmemesi gereken bir maçtır..Eğer bu maçı kaybederse tırnaklarıyla kazdığı mükemmel bir kariyer bir anda yerle bir olacak..Hem de hiç tartışma götürmeyecek bir biçimde Wladimir için tam bir felaket olur olası bir mağlubiyet..Herkes diyecek ki bak gördün mü gerçekten de bu adam bir balonmuş ve sadece fiziki üstünlüğünü kullanarak bir yerlere gelmiş..Karşılaştığı ilk sert rakibi karşısında dağıldı gitti ne önemi var daha önceki galibiyetlerinin..Evet böyle söylenecek zaten daha önceki mağlubiyetlerinde de defalarca zor durumlara düşmüş bir Wladimir için bunların söylenmesi son derece normal olacaktır..Bir numara ve en büyük olmak dışında hiç bir hedefin başarı sayılmayacağı Wladimir için bu mağlubiyet her şeyin sonu olabilir..Onun için bu karşılaşmayı 15 yıllık profesyonel boks kariyerinin en önemli ve can alıcı müsabakası olarak gördüğüne eminim..David Haye açısından bakarsak eğer bu maçı kaybetmek Haye'ye o gevşek gevşek konuşmalarının,yaptığı hakaretlerin,giydiği kesik başlı Klitschko tişörtünün ve daha bir çok konuşmasının bedelini ödetmekten başka bir şey ifade edeceğini sanmıyorum..Elbette o da bu maça çok önemli ve kariyerinin en önemli karşılaşması olarak bakıyordur fakat kariyer olarak Wladimir gibi alt üst olabilecek muhteşem bir kariyere sahip değil..Bu maçın 8 yıl önceki Vitali Klitschko-Lennox Lewis karşılaşmasından beri en büyük ve ilgi çeken ağırsıklet boks müsabakası olmasının altında da Haye'nin bu maç için yaptığı bu konuşmalar,reklamlar ve şaklabanlıklar yatsa da asıl en önemli olan şey İngilizler'in her alanda olduğu gibi sporcularını çok şişirip piyasaya sürmesi ve inanılmaz reklamlarını yaparak sporcularını cilalayıp parlatmalarıdır..Sonuçta ne olursa olsun o kadar konuşmadan sonra bu maçı izleyenler kimin söylediği sözleri yutacağını ve galip geleceğini merakla bekliyor..Nakavt olan bir David Haye çoğu kimseyi şaşırtmayacaktır fakat 7 yıldır mağlubiyet nedir bilmeyen son 4 yıldır da neredeyse yumruk dahi almayan Wladimir'in nakavt olması büyükk bir olay olacaktır..Sonuç olarak Wladimir için bu maç çok daha fazla kazanılması elzem bir karşılaşma..

       Karşılaşma öncesinde yapılan basın toplantılarında ve en son yayınlanan HBO'da Max Kellerman'ın yönettiği ''Face Off'' programında David Haye Wladimir'in elini sıkmadı..Her şeyden önce çok iyi bir sporcu ve insan olan Wladimir ise her seferinde elini Haye'ye uzattı fakat Haye elini sıkmak bir yana bir de ''Elini sıkmıyorum senin eğer erkeksen gel ve beni cezalandır hadi '' diyerek Wladimir'i iyice tahrik etti..Tabii David Haye'nin böyle yapmasının altında yatan bir sebep var..O da Wladimir'in aklına girmek ve psikolojik oyunlar oynayarak Wladimir'in kontrolunu kaybetmesini sağlamak..2 yıl boyunca tümmmm bu yaptıklarında Wladimir'i kızdırmak anlamında başarılı olduğunu itiraf etmeliyim fakat bu onun için iyi bir sonuç mu verecek yoksa çok daha fazla acılı ve rezil olacağı bir mağlubiyete mi yol açacak derseniz ikincisine biraz daha yakınım ben..İlk defa Wladimir'in gözlerindeki o kini,hırsı ve nefreti görebiliyorsunuz Haye ile karşılaştığında..Fakat her ne olursa olsun Wladimir, basın toplantılarında ve katıldıkları SkySport'daki Ringside programında olsun HBO'daki ''Face Off'' programlarında olsun bu nefretini pek hareketlerine yansıtmadı ve sakin kontrollü bir görüntü çizdi tıpkı gerçek bir şampiyon gibi davrandı..Haye ise kemer sahibi bir ağırsıklet şampiyonu olduğunu unutarak bir ''Challanger''gibi davranmaya devam etti..Elbette 2 sene önceki şaklabanlıkları ve terbiyesizlikleri yapmadı ama sanki ringde yapacaklarından daha çok ring dışında bu işi kazanmaya daha çok konsantre olmuş gibi geldi bana..Bu karşılaşmanın pazarlanabilmesi için gerekli her şey yapıldı aradan 2 senelik bayaa da bir zaman geçti ve ring dışında her şey hazır gelin bir de ringde neler olabilir ona bir bakalım..

       İki senaryodan bahsetmiştim..Evet bu iki senaryoyu da belirleyecek olan kişi David Haye'dir..Birinci senaryo David Haye'nin tıpkı 3 sene önce yine bir kemer birleştirme maçında Wladimir karşısındaki Sultan İbragimov tarzı ringe çıkacağı senaryodur..Umarım böyle bir senaryo olmaz çünkü o zaman 3 sene önceki İbragimov maçının ki çok sıkıcı bir maçtı bir benzerini izleyebiliriz..O gün ayak ve vücut hareketleri daha hızlı olan Sultan, Wladimir'in üstüne gitmek yerine sürekli geri vitesde kalmayı tercih etmiş ve karşılaşmayı açık ara sayı farkıyla kaybetmişti..Elbette ayak ve vücut hareketlerinin özellikle de kafa eskivlerinin hızlı olması büyük bir avantajdır fakat bunu bir de rakibinizin savunmasını aşıp çenesine ulaşmak için de kullanmanız gerekir..Sultan İbragimov bunu sadece kendi savunması için ve yumruk almamak için kullanmıştı..Elbette koskoca 12 raund boyunca dev gibi bir Wladimir'den o küçük ringde bir yere kadar kaçabilirsin..O gün İbragimov aldığı bazı sert Wladimir sol sağ kombinasyonlarından sonra banamısın dememiş ve ayakta kalmayı başarmıştı..Zaten İbragimov hem çenesinin sağlamlığı hem de bence yere çok ama çok sağlam basmasıyla ünlü bir boksördü..Haye ise bu konuda elbette İbragimov'dan daha geride ve alacağı ikili üçlü Wladimir bombalarının sonucunda ayakta kalabileceği konusunda şüphelerim var..Tam işte bu noktada ikinci senaryoya bir göz atalım..İkinci senaryoda da yine Haye başrollerde..O hızlı ellerini güçlü yumruklarını tıpkı 2003'de Corrie Sanders'ın yaptığı gibi Wladimir'i nakavt etmek için kullandığı senaryodur..Bunu başarabilir ve Wladimir'in çenesini bir defa değil ikili üçlü kombinasyonlarla bulması lazım bulursa o zaman 2003'deki gibi bir film seyredebiliriz..Tabii arada 2003'e göre 2 tane çokk büyük fark var..Aradan geçen 8 sene bazı şeyleri özellikle Wladimir tarafından çok değiştirdi..Emanuel Steward ile çalışmaya başlayan Wladimir çenesinin nispeten zayıflığını ve kondusyon sorununu göz önünde bulundurarak bambaşka bir taktik ve savunma anlayışı ile boks yapmaya başladı..Aradan geçen 8 yılda da bu stili mümkün olabilecek en üst seviyede mükemmelleştirdi..Corrie Sanders'ın attığı o korkusuz yumrukları arka arkaya Haye'de çıkarabilir ama Wladimir o eski Wladimir değil saçma sapan kontraları artık hemen hemen hiç almıyor..Tabii ikinci fark ise Corrie Sanders'ın tam bir bizon gibi güçlü olması ve rakibinin üzerine giderken alabileceği kontralara çok iyi dayanabilecek bir vücut yapısına sahip olmasıdır..Bu yapısına da güvenerek Wladimir'in üstüne gitmişti o gü Sanders..Şimdi bu dayanıklı ve yumruk alabilen yapının ve bu tür bir güvenin Haye'de olduğunu sanırım kimse iddaa edemez..Yani kısacası Sanders gibi saldırabilir ama saldırırken de kendini yerde bulabilir..Bu ikinci senaryo eğer gerçekleşirse son derece heyecanlı ama kısa sürecek bir boks ziyafeti bizleri bekliyor..

       Gelelim başrollere Haye'yi koyarak benim senaryoma..Bence Haye ne Sultan İbragimov gibi sadece kaçacak ne de Sanders gibi deli dana gibi Wladimir'in üstüne gidecek..Uygulayacağı taktik Valuev maçındaki gibi sürekli ringin her tarafını her karesini kullanarak dolaşmak ve fırsat bulduğunda da Wladimir'e saldırmak şeklinde olacaktır..Bu taktiği Valuev gibi bir hanzoya karşı son derece iyi uygulayabilen Haye Wladimir'e bu taktiği kaç raund uygulayabilecek işte önemli olan nokta burası..Aşılmaz Çin Seddi gibi duran Wladimir'in sol direğini aşmak bir yana dursun o sol direklerden gelen adeta kroşe edasında ve sertliğinde yumruklarla nasıl başedecek Haye merakla ve heyecanla bekliyorum..Hiç öyle Body Shot falan bu işlere girişmeyecektir özellikle Haye..Tek hedef var Wladimir'in çenesi..Ulaşması zor bir hedef olarak görünüyor..Hep Haye tarafından bahsettik biraz da 3 kemerin sahibi Wladimir Klitschko'ya göz atalım..Bence bu zamana kadar görmediğimiz derecede agresif ve yokedici bir Wladimir izleyeceğiz..Çünkü bu maç öyle bir hal aldı ki artık rakibini sadece sayıyla yenmek ve hatta hakem kararıyla Tko etmek bile yeterli görünmeyecek Wladimir için..Öyle bir cezalandırmak ve Haye'yi pataklamak isteyecek ki Wladimir bu bizlere son derece agresif ve ringde hücum adına aktif bir Wladimir izlettirecek diye düşünüyorum..1 seneyi aşkın bir süredir maç yapmamasının Wladimir'i çok fazla olumsuz etkileyeceğini sanmıyorum çünkü Emanuel Steward ile beraber çok fazla sparring partnerleriyle maç havasında antremanlar yaptığını biliyoruz..Bu noktada Wladimir'e bir uyarıda bulunacağım tabii beni duymayacak ama neyse:)) Ringde maç sırasında sarılmaların yaşandığı anlarda çok ama çok dikkatli olmalı Wladimir..Çünkü Haye ufak tefek ve elden avuçtan kayan bir adam olduğu için her an kendini bu sarılmalarda boşa çıkarıp rakibe kısa mesafeden denge bozucu yumruklar çıkarabiliyor..Bu yumrukların bir çoğu da enseye ve kulak arkasına gelen faullü vuruşlar tabii ama olur da hakemlerin gözünden kaçar ki son iki Haye maçında da bunlar gözden kaçtı o zaman Wladimir zor anlar yaşayabilir..Wladimir'in yapması gereken şey o balta gibi sert sol direğini hiç indirmeden sürekli Haye'yi yıpratmak ve hissettiği anlarda kimsenin karşıaında duramayacağı o sağ direğini Haye'nin suratına yapıştırmak olmalıdır..Haye'yi yerle bir edeceğim hırsıyla kontrolünü kaybetmesi Wladimir için hiç de iyi sonuçlar vermeyecektir..Zaten maçın belli bir noktasında Haye bu sol direklere ve arada bir gelen sağ direklere dayanamayıp yelkenleri suya indirmeye başlayacaktır..İşte o zaman Haye'nin işini bitirmek için çok daha agresif ve sert bir şekilde Haye'nin üstüne gidebilir Wladimir..Yani çok erken bir nakavta oynamayacak çok da geciktirmeyecek karşılaşmanın ortalarına doğru bu maçı nakavt ile alacak diye düşünüyorum ben..Eğer Haye, Sultan İbragimov tarzı olan senaryoyu uygularsa maç sayıyla bitebilir tabii ki Wladimir kazanır..

       Bu karşılaşmayla ilgili daha önceki yazdığım yazıyı da okumanızı öneririm..Bu karşılaşmanın olabilmesi için aradan geçen 2 yıllık süreci ve altyapıyı değerlendirmiştim o yazıda..İster okuyun ister okumayın ama bu maçı kaçırmayın muhakkak izleyin bir şekilde..Çünkü tüm dünya bu karşılaşmayı bekliyor ve tüm dünyanın en önemli kanalları bu boks maçını canlı yayınlayacak..Milyonlar değil belki bir kaç milyar kişi bu maçı izleyecek..Her şey hazır ve BOKSSSSSSSSSSS....

UFUK ÇAĞDAŞ ERDEM

12 Haziran 2011 Pazar

Dallas vs Miami Yolun Sonu...



       Nba finalleri devam ediyor ve serinin en kritik anlarının geldiği şu günlerde Dallas-Miami finallerine bir göz atalım..

       Sene başındaki daha sezon başlamadan önceki tahminim Miami'nin şampiyon olacağı yönündeydi..Eğer Lebron-Wade işbirliği şampiyon olamayacaksa o yılın da sadece bu yıl olacağını düşünüyordum..Fakat Miami daha ilk yılından itibaren şampiyonluğun bir ucundan tuttu..

       Şampiyonluk yolunda bu sezonki performanslarına bakarsak her iki takımda çok fazla hakederek geldiler ama Dallas'ın biraz daha fazla hakettiğini söylemek yanlış olmaz.Fakat daha fazla haketmek demek şampiyonluğu kazanacağı anlamına da gelmez..Şimdi iki takımı da ayrı ayrı değerlendirelim ve en sonunda önümüzde Miami'de oynanacak olan 2 maçla ilgili tahminlerimizi paylaşalım..

       Dallas cephesinde elbette basketbolun Peygamber'i Dirk Nowitzki inanılmaz üstü bir performans sergiliyor tüm Play-Off boyunca..Bir çok kişi NBA tarihinin gelmiş geçmiş en iyi ilk 10 oyuncusundan biri diye nitelendiriyor Nowitzki'yi..Bence de kesinlikle ilk 10 da hatta belki bir iki sıra daha bile önde olabilir..Dallas'ın bu sezonki başarısındaki bence en önemli faktör Nowitzki'nin belki de kariyerinde hiç olmadığı kadar olgun bir oyun oynaması ve bunun sonucunda etrafındaki takım arkadaşlarını da oyuna katarak herkesi bir üst seviyeye taşıması olmuştur..Zaten takım arkadaslarını bir üst seviyeye taşıma konusunda belki NBA tarihinin en iyilerinden Jason Kidd'i de göz önünde bulundurursak sanırım denklem çok daha iyi çözümlenmiş olacak..Bu seviye atlaması başta Terry olmak üzere Barrea,Stevenson,Marion,Chandler hatta Peja'ya kadar yansıdı..Diyeceksiniz ki maçın son anlarında topu paylasmıyor Nowitzki sadece kendi kullanıyor..Evet zaten öyle de olması gerekiyor..Maçı bir noktaya kadar eğer başabaş getirmişseniz ve elinizde Nowitzki varsa ve etrafında da öldürücü şutları sokabilecek oyuncular varsa elbette Nowitzki'den oynayacaksınız..Çünkü etraftaki keskin şutörlerin tehdidi Nowitzki'ye ikili sıkıştırma gitmesini önlemekte ve oldu ki ikili sıkıştırma gitti bu sefer inanılmaz saha görüşü ve pasörlüğüyle (bu sene zirve yaptı bu konularda Nowitzki) boştakı arkadaşını buluyor Nowitzki..Sene başından beri Nowitzki'ye attığım Tweetlerde sürekli ''Potaya git Dirk eğer potaya gidersen seni kimse durduramaz'' diyerek motive etmiştim..Elbette ki ben dedim diye değil ama Nowitzki seride kazandıkları 2 ve 4.maçlarda maçı kazandıran sayıları hep topu yere vurarak potaya gittiği pozisyonlarda kazandırdı..3.maçta ise bence yanlış bir tercihle orta mesafeden zor bir şut atarak maçı kaybetmişlerdi..Vücut hareketleri ve saygınlığı sayesinde de zaten potaya gittiğinde faul alma ihtimali de çok yüksek Nowitzki'nin..NBA'de yapılan faulu hakeme en iyi gösteren dikkat edin gösteren diyorum satan demiyorum bir numaralı oyuncu Ginobili'dir iki numarada da Dirk gelir..Ne diyorduk potaya gitti Nowitzki kazandırdı demiştik..Elbette bunda Miami pota altında yardıma gelecek bir uzunun olmaması da çok etkili oldu..Yani Chandler Miami'de olsa o kaybedilen 2 maçtan bir tanesinde yardıma zamanında gelip pota altını uzun kollarıyla kapatarak Nowitzki'nin pozisyonunu bozardı..Miami'nin zaten en önemli eksiğinin sene başından beri bu olduğunu hatta Ömer Aşık'ın Miami için cukkk oturacak bir transfer olabileceğini de söylemiştik..

      Jason Kidd'e baktığınızda bir tek ben mi öyle hissediyorum yoksa herkesde de böyle bir düşünce var mı ''Ya bu adam en az 5 sene daha oynar'' demiyor musunuz:))) Belki eskisi kadar hızlı değil ama yine çok güçlü,yine çok kurnaz ve eskiye oranla çok daha iyi ceza şutlarını kesiyor..Hız meselesini zaten Barrea fazlasıyla hallediyor..Kidd-Barrea ikilisi birbirini çok iyi tamamlıyorlar..Zaten bir takımda gard ikilisinin muhakkak birbirini değişik yönlerden tamamlamaları gerekir..Yani birinin eksik kaldığı yerde rakibin göbeğini delecek dengesini bozacak ve şaşırtacak ikililer olmaları lazım..Tabi diğeri de başka yönlerde rakibe sıkıntı yaratmalı..Kidd-Barrea bunu fazlasıyla başarıyorlar..Hatta bazen aynı anlarda sahada oluyorlar ve bu da Miami'nin çok daha fazla efor sarfetmesi anlamına geliyor.. Terry bu sezon Nowitzki'nin skor anlamında en büyük yardımcısı..Gercekten inanılmaz işler yapıyor..Yani gerçek ve olağan Terry ile kıyasladığımızda inanılmaz işler..Terry'nin özgüvenini sarsamazsanız sürekli bu şutları atar..Yapılması gereken sey bir şekilde onun aklına girmek ve stresi hissetmesini sağlamak..Fakat parçalar o kadar iyi işliyor ki Terry de bu parçaların içinde üstüne düşeni yapmakta fazla zorlanmıyor..Dallas yıllar yılı uzun oyuncu aradı kimlere ne paralar vermediler ki ama hiç birinden hemen hemen katkı alamadılar..Taa ki bu sene Chandlar'a kadar..Her eve lazım bir oyuncu..Hiç bencillik yapmaz,attığı sayıyı dert etmez,sadece oyununa bakar,mücadeleci,yürek desen sınırsız ,yetenek sınırlı ama iyi yerde buluşturursan bitiren,savunmada rakiplerine potayı karartan,her şeyden önemlisi rakibin aklında arkada Chandler var korkusunu yaratan bir adam Chandler..Bu seride Peja Stojakovic'i pek kullanmıyor koç fakat eğer Miami'den deplasmanda bir maç daha alacaksa o maçta Peja'nın önemli bir rol üstlenebileceğini düşünüyorum..Tüm maç değil ama kritik anlarda atacağı sayılarla bunu yapabilir diyorum..Eminim ki koç oynatmayacak belki de hiç ama benim içimden geçen bu..Çünkü özellikle Nowitzki'ye bugun çok fazla ikili sıkıştırmalar ve sertlikler yapılacaktır ev sahibi olmanın da verdiği özgüvenle..Doğal olarak Peja bu durumlarda çilingir olabilir..Zaten şampiyonluklarda her zaman böyle sürpriz isimler çıkmıştır ortaya bu neden Peja olmasın??

       Miami'ye gelirsek...Bir defa kim ne derse desin kim ne kadar sevmezse sevmesin Lebron James NBA'in en önemli yıldızı..Tabii kendinde olup performans verdiğinde..Haa hep söylüyorum yaşlarını göz ardı etsek Nowitzki ile şu anda kimseyi birebir kafa kafaya değişmem..Ne Lebron'u ne de Wade'i..Fakat Lebron+Wade beraber çok fazla fark yaratıyorlar..Bu seride bunu kesik kesik gördük belki ama kalan iki maçta görmeyeceğimiz anlamına gelmiyor..Bu iki yıldızın da kariyerlerinin başından beri en buyuk sorunları şutları olmuştur..İstikrarlı ve saf şutör diyebileceğimiz oyuncular olmadılar hiç bir zaman..Fakat büyük oranda da geliştirdiler şutlarını..Lebron ve Wade çok fazla değil standart hatta standardın biraz altında dahi şut soktukları sürece her takımı paramparça ederler paramparça..Bu tartışma dahi götürmez..Fakat işte bu seride Lebron yine küçük Emrah rollerine bürünmüş durumda..Adamın bi sene anası bi sene karısı hem de NBA'deki basketbolcularla fingirdeşiyor olan Lebron'a oluyor..Zaten Lebron'un aşamadığı en önemli sorunu zihinsel olgunluğu ve bu zihinsel zorluklarla başedememesi..Bunu yapabildiği zaman Pippen'ın söylediği Jordan seviyesine olmasa bile o civarlara belki ulaşabilir..Miami savunmada iyi işler çıkarıyor hem Play-Off boyunca hem de bu seride fakat hücumda sete set kaldıklarında çok fazla organize olduklarını söyleyemeyeceğim özellikle de maç sonlarında..Topu Lebron getiriyor Wade'e veriyor..İpler Wade'in elinde oluyor..Wade elbette kötü bir organizatör değil fakat işlerin Lebron'un elinde olması gerekiyor ve topu yönlendiren adamın kesinlikle Lebron olması lazım geliyor..Chris Bosh'u çok fazla dalgaya alanlar ve eleştirenler var..Eleştiriler tamam ama bu adam kötü oyuncu değil..Hatta bu takımda oynadığı zaman farkı yaratacak oyunculardan biri..Bosh haricinde skor üretecek bir tane bile uzunun olmaması ile de rolü kritik bir adam Bosh..Fakat Bosh'da da o bahsettiğim zihinsel faktörler zaman zaman onu aşşağılara çekiyor..2006 finallerinde Nowitzki'nin savunmasında iyi iş yapan Haslem yine çok önemli roller oynayabilir..Chalmers-Bibby ikilisinden Chalmers daha çok tercih ediliyor doğal olarak..Wade-Lebron ikilisinin organize ettiği hücumlarda Chalmers-Bibby-Miller vsvs çok rahat pozisyonlar bulabilirler..Bu şutları sayıya çevirmeleri maçların ilerleyen dakikalarında hem kendi işlerini kolaylaştıracak hem de Lebron+Wade ikilisinin sahadaki verimini 2 kat artıracaktır..

       Çok uzatmadan bugun neler olabilir kısaca onu da söyleyeyim..Açık sahada seyirci avantajını kullanıp hızlı oynamaya çalışacak olan bir Miami ile mümkün olduğunca pozisyonları seçen ve savunmada fazla mücadele ederek karşılaşmanın son anlarına başabaş girmek isteyecek olan bir Dallas'ın mücadelesi olacak..Miami bu maçın sonlarına bırakmaması lazım işi eğer şampiyon olmak istiyorlarsa..Çünkü Nowitzki eline alıp 5 kişiye karşı 5 e 1 oynayıp arka arkaya 3 basket atıp işi bitirebilir kimse de durduramaz ve kimse de buna şaşırmaz..Ben bu gece çok konsantre bir Miami ve Lebron bekliyorum ve bu serinin 7.maça gideceğini tahmin ediyorum..Dallas için daha doğrusu bu pozisyondaki her takım için önemli olaylardan biri de ''Pirana etkisi'' dediğim şeydir..Yani kan kokusunu alan piranalar gibi rakibi parçalayabilir Dallas..Tek maç ve sonunda şampiyonluk..İşte bu şampiyonluk kupasının tek bir maçla gelecek olması onları olumlu yönde motive edip pirana etkisine mi dönüşecek yoksa bu stres Dallas'da gerginliğe yol açıp şampiyonluğu kaybetmelerine mi sebep olacak.??

       Miami bu maçı kazanacak diyorum ama bu Miami'nin kazanmasını istediğimden değil yanlış anlaşılmasın..Sonuna kadar Dallas'ı destekliyorum..Kidd ve Nowitzki çokkkktannnnnnn bir şampiyonluğu hakettiler o muhteşem kariyerlerinde..Benim tahminim 6 ve 7.maçları Miami kazanacak ve şampiyon olacaktır..Tabii Dallas'da Nowitzki gibi bir Peygamber de var ve her an bir mucizevi performansa da imza atabilir..Bakalım neler olacak...

UFUK ÇAĞDAŞ ERDEM

25 Mayıs 2011 Çarşamba

Recep Ankaralı mısın Nerelisin biraz utanır mısın acaba aynaya baktığında...



       Efes Pilsen-FbÜLKER karşılaşmasından geldim ve çok uzun olmasa bile bazı noktalara bu sefer sert ve belki de biraz da kontrolümü kaybederek değineceğim..

       Recep Ankaralı denen bir hakemcik var biliyoruz sanırım..Federasyonun ve başkanın has adamı ve Fenerbahçe'nin fedaisi olduğunu bilmeyen de yoktur sanırım...Bu adama maç sırasında artık söyleyecek söz bulamadığım için Allah'a havale ediyorum ve çaresiz bir şekilde ellerimi yana açmaktan başka da bir şey yapamıyorum malesef..Efes Pilsen yenildiği için falan yazmıyorum bunu.Zaten Efes Pilsen gerçek Efes Pilsen gibi oynasa Recepi mecepi dinlemez orası ayrı bir konu..Fakat basketboldan,ülkeden ve bir an her şeyden insanı soğutan mide bulandırıcı işleri salonlarda görmekten artık usandımmmm.Bir adam kendisine ancak bu kadar misyon yükleyebilir her maçta Efes Pilsen'i dibe batırıp FbÜLKER'i yükseklere çekmek adına..Yani bu adam bir de zamanında Euroleague'in en üst düzey hakemlerinden biriydi..Euroleague'in değil tüm evrenin ennnnnnn birinci hakemi olsa ne yazar yüreği yok ve her şeyden önce kendisine abilerinden veya başka bir yerlerden artık nasıl yapılıyorsa yüklenen misyonunu gerçekleştirmek için uğraşıyor..Yani bugün o Recep Ankaralı biz Efeslilerin arasında olsaydı tribünde sanırım ona baya bir saç nakli yapardık resmen saçları gürleşirdi..Maç içinde inceden inceye falan değil basbayaaa kabadan kabaya biçiyor adam Efes Pilsen'i..Çaldıkları çalmadıkları yanlış düdükler falan bunların hepsi bir yana ama daha önceleri de bir çok defa gördüğümüz bir olay var ki bu adama ve bu ülkenin basketboluna her şeye olan kinimi nefretimi bine katlıyor..ÖMER ONAN denen şirretttt basketbolcuya bu ülkede teknik faul çalmak için ne yapması gerekiyor..Sopayla o kel kafana vurması mı lazım yoksa silah çekip dizlerinden vurması mı lazım?????Yahu kardeşim insanda biraz utanma olur.Akşam yattığında vicdanına sorduğunda ya ben nasıl bir adamım ki bu Ömer Onan'a teknik faul çalamıyorum diye sormaz mısın??İnsan her şeyden önce omurgalı olur dik durur ve karakterinden her ne olursa olsun ödün vermez..Bir faulü görmezsin,dışarı çıkan bir topu yanlış tarafa verebilirsin vsvs bunlara bir şekilde görmedi veya hata herkes yapar deriz geçeriz..Fakat küfür etmekten beter topu kafana fırlatır gibi yere vuran Ömer Onan'a o teknik faulu çalacak yürek bulamamak hem de binlerce seyircinin önünde ve milyonlarca tv başında izleyenlerin önünde nasıl bir şeydir..Bunun bir tek açıklaması olabilir ya Recep Ankaralı Kör yada adam değil...

       Zaten bu kadar yakın giden maçları 2-3 çalınan veya çalınmayan hakem düdükleri belirlerken bu kadar bir takım katledilmez..Efes zaten maçı vermek için elinden geleni yaptı FbÜLKER'li Ukic,Toma vs kritik şutları kaldırıp kaldırıp soktular ama niye adil yönetmezsiniz be kardeşim..Ömer Onan'ın yaptığını görmezden gelen Ankaralı mıdır Ispartalı mıdır nedir Ufuk Sarıca'nın en ufak itirazında aslan kesildi peh peh peh hemen tekniği çaldı yürekli hakem yaa avrupa standardında hakem ya sahada olan itirazlara boyun eğmiyor ya otoriter ya hemen çalar onun için Teknik faulü...Belki de bütün sporlar içinde hakemlerin istedikleri zaman maçın skoruna etki ettikleri basketboldan başka bir spor yok..Sahadaki 3 hakemden bir tanesi niyeti bozsa yeter 3 düdükte işi bitirir..Recepciğim geçen sene daha önceki sene daha önceki sene hep aynı senaryoyu uyguluyor ama hakkını verelim adam hakkını veriyor yaptığı işin yüklendiği misyonun...Bu ülkede bir tane adam akıllı ve yürekli düdük çalındı onu da Fatih Söylemezoğlu 2009 finalleri 5.maçta Ömer Onan'a çaldı..Noldu sonra adama kayboldu gitti neler oldu neler ya sonrasında herkes biliyor..Sahaya girip oyuncu dövenler mi dersiniz maç sonu yapılan çirkeflikler mi dersiniz ooooo....Kendi canları yandığında ortalığı yaygaraya verenlere en güzel cevabı o zaman sahada vermişti Efes Pilsen..Malesef bu sene sahada o cevabı verecek Efes Pilsen yok her ne kadar daha derli toplu görünse de..Recep Ankaralı gibiler için bu 2 paragraf bile çok fazla değmez onun gibileri fazla konuşmaya onun için bu konuya son veriyorum..

       Efes Pilsen'e de değinirsek kısaca..Hücumda takım ne yaptığını bilmiyor organizasyon bozukluğu var bu da oyun kurucularımızın basiretsizliğinden ve yeteneksizliğinden kaynaklanıyor..Savunmada Sinan'ın daha fazla rol almasıyla daha bir derli toplu duruyor ama en büyük sorunumuz pota altı sertliği ve caydırıcılığının olmaması sorunu her zaman canımızı yakıyor..Elbette ribaund çekemeyen uzunlar onlara yardım etmeyen kısalar vsvs..Adam gibi uzun alın kardeşim şu takıma Vujcic en zirve zamanında bile kız Vujcic'di zaten şimdi kariyerinin sonunda o kadar sakatlıktan sonra nasıl pota altında rakipleri durduracak..Yarım yamalak bir takıma yani FbÜLKER'e yenildik..Mirsad,Vidmar,Kinsey de yoktu daha..Bir tek yumuşak Oğuz ve mal Sean May'e karşı bile bizim pota altı keklik gibi avlandı hep..Rakocevic'i kenardan getirmek bence akıllıca fakat oyuna girdiğinde bu adama pozisyon hazırlamalıyız..Kendi pozisyonunu yaratmasını beklersek bu adamın verimi düşüyor onlarca kez söyledik..Bir Charles Smith'in yaptıklarını bekleyemeyiz..Topla oynamaya başladıkca oynadıkca oynadıkca saçma sapan işler yapıyor elinde olmadan.Halbuki bizim gardlar adam gibi oyun kursa top dolaşsa ve uygun pozisyonda buluştursak Rako'yu çok can yakar..Fakat gördüğüm Rako geri plana atılmış ve zaten hücumda zorlanan Efes Rako'nun da devre dışı kalmasıyla tamamiyle tıkanıyor..Bu seri zaten kazanılıra büyük iş olacaktı artık imkansız bir iş haline geldi..Recep Ankaralı gibilerini sahalarda görmemek dileğiyle...

UFUK ÇAĞDAŞ ERDEM

8 Mayıs 2011 Pazar

Man-ny!...Man-ny!...Man-ny!...Man-ny!...Man-ny!...PACQUİAOOOOOOOO...Tavşan Kaç Pacman Tut:)))



       Karşılaşma öncesinde yazmış olduğum yazıda doyurucu bir boks karşılaşması için her şeyin olduğunu yazmıştım..Fakat Mosley'nin bu kadar aciz kalacağını daha doğrusu ringde boks yapmayı düşünmeyeceğini hesaba katmamıştım..Bu açıdan doyurucu bir boks maçı yönünü ringe yansıtan elbette yine Pacman oldu Mosley ise 12 raund boyunca nakavt olmamak adına kaçtı kaçtı ve kaçtı..Muhtemelen ilerleyen yıllarda boksu bıraktığında boksun Hall Of Fame üyelerinden biri olacak olan Mosley'e kariyerinin bu son yıllarında daha da büyük bir efsane olarak anılma fırsatı geldi hem de 2 sefer..Önce Mayweather karşısında daha sonra da Pacquiao karşısında bu fırsatı tepmiş oldu Mosley..Mayweather maçı için sevmediği tarz bir boksör olduğunu Mayweather'ın, ve bu tarzın Mosley'i ringde çaresiz bıraktığını söylemiş ve Pacquiao'nun ''Toe to Toe'' tarzı yani korakor boks tarzının Mosley'i ringde daha rahat ettireceğini en azından izlenesi bir boks maçı sunacağını düşünüyordum..Fakat malesef bu olmadı..Bu maçları Mosley sanırım kariyerinin sonunda son bir kaç kez iyi paralar kazanabileceği fırsatlar olarak görmüş..Her ne kadar Pacman'in gücünü ve hızını ringde tattıktan sonra her şeyin beklenenden çok farklı geliştiğini bilsek de Mosley o önemli kariyerine en azından daha iyi bir nokta koyabilirdi..Kazanmasını zaten beklemiyordu kimse..

       Pacquiao ile ringe çıkan boksörlere bakarsak karşılaşmanın bir yerinden sonra ringde o kadar çaresiz kalıyorlar ki ringin her milimetre karesini kullanarak kaçmaya çalışıyorlar...Amaçları 12 raundu nakavt olmadan tamamlayabilmek.Örneğin Mosley'den çok daha formda ve kariyerinin zirvesinde yükselişte olan sert ve teknik bir boksör olan Cotto bile ilk 5 raunddan sonra adeta ringde tavşan kaç tazı tut tarzı kaçmıştı Pacman'den..Manny ringe öyle bir enerji koyuyor ki bırakın 12 raundu 24 raund olsa hiç performansı düşmeden boks yapar gibi geliyor insana..Bu karşılaşmada seyircilerin yuhh çekmelerinin sebebi de sadece ve sadece Mosley'nin boks yapmamasından dolayıdır..Örneğin bir önceki karşılaşmasında Margarito karşısında doyulmaz bir boks ziyafeti vermişti boksörler..Çünkü Margarito tutkal gibi yapışan ve sürekli Pacman'in üstüne gelip onu devre dışı bırakmak ister tarzda yürekli mi yürekli bir boks yapmıştı..Tabii o zaman ortaya her anı heyecan dolu şahane bir boks maçı çıkmıştı..Daha önceleri de söylediğim gibi sizin ringdeki performansınızın etkileyici olup olmaması büyük oranda rakibinizin ringde neler yaptığıyla alakalı..Eğer Mosley gibi sürekli kaçarsan ve boks yapmayı düşünmezsen seviye elbette aşşağıya düşer her ne kadar Pacman rakibini bokse zorlasa da...Margarito gibi her şeyini ortaya koyarsan o zaman da tadından yenmez..Kısacası şudur iyi boksörler iyi rakipler karşısında çok daha etkili görünürler ve yeteneklerini çok daha büyüleyici şekilde ringe yansıtırlar..

       Karşılaşma her ne kadar tek taraflı da olsa bazı noktalara değinmek gerekiyor..İlk raund hemen hemen her boks maçında olduğu gibi rakiplerin birbirini tarttıkları bir raund oldu..Tabi eğer Mike Tyson söz konusuysa o zaman 1.raund rakiplerin birbirlerini tarttıkları değil Tyson'ın rakibini pirana balığı gibi bitirmeye gittiği bir raund olurdu..Daha sonraki raundlarda Pacman sağ direk ve arkasından yıldırım sol direkleriyle kombineleriyle Mosley'e gücünü ve hakimiyetini hissettirdi..Sol direği Pacman'in o kadar hızlı ki rakip yumruğun geldiğini göremiyor..Göremediği zaman da kendisini hazırlayamıyor yumruğa..Çünkü gördüğün yumruğa vücut olarak da beyin olarak da hemen o anda savunmaya geçersin ve kendini hazırlayabilirsin..En tehlikelisi hissetmediğin,görmediğin anda bir yumruk almaktır..İşte Mosley'nin ne olduğunu anlamıyorsunuz bir bakıyorsunuz canınız yanmış ve yerdesınız dediği olay bu yüzden oluyor..İşte o tarz bir sağ direk sol direk kombinasyonuyla Mosley 3.raundda kendini yerde buldu ki bu Mosley'nin kariyerindeki sadece 2.kez yere düşmesiydi..İlki yıllar önce Vernon Forest karşıaındaydı ki o yumruk Mosley'i fena dağıtmıştı tek yumrukluk bir nakavt yumruğuydu ve o zaman Mosley'i raundun bitmesi kurtarmıştı..Karşılaşma o andan itibaren zaten Pacman hakimiyetinde geçti ve ringde yakaladığı anlarda Pacman Mosley'i cezalandırdı..Birbirine benzer bu şekilde geçen raundlardan sonra Mosley'nin yüzü Margarito kadar olmasa da eşşek arısı sokmuşa döndü...Çok tecrübeli ve kaliteli bir hakem olmasına rağmen Kenny Bayless Mosley'nin Pacman'i ittiği ve yere düşürdüğü pozisyonda yanlış bir karar vererek Manny' e saydı..Herkes çok şaşırdı tabii..Hatta maçtan sonra  Kenny Bayless de hatasını kabul edip Fredie Roach'dan ve Pacman'den özür dilemiş...Karşılaşmanın bir iki yerinde Mosley Pacman'e vurmaya teşebbüs ettiğinde veya vurduğunda diyelim Pacman anında öyle bir karşılık verdi ki bir daha sanırım bu yüzden Mosley  atak yapmadı..Evet Pacman'in çok önemli özelliklerinden biri de bu şekilde aldığı yumruklara anında 3-5 katıyla karşılık vermesidir..Yani canını yakmayacaksın Pacman'in yoksa canın yanar hem de çok:))

       Karşılaşma sonrasında Pacman şöyle konuştu ''Seyircilere iyi bir boks izletmek için en iyi performansımı ortaya koymaya çalıştım,ama rakibim bunu yapmadı..Benim gücümü hissetti ve 12 raund boyunca karşılaşmayı tamamlayabilmek adına sürekli kaçtı..Bu malesef boksun bir parçası ve rakibi zorlayamıyorsunuz boks yapması için..Yapamıyorsa veya yapmıyorsa olmuyor..Mosley'i yere düşürdüğümde onun işini bitirebileceğimi biliyordum ve bunu iyice hissetmiştim fakat bir sonraki raundda ayaklarımdan sorun yaşadım ve köşede ayaklarıma masaj yapmalarını istedim çünkü çok fazla sertleşmişlerdi..Doğrusunu söylemek gerekirse en azından 12 raundun 5 inde Mosley'nin benimle korakor boks yapacağını düşünmüştüm..Fakat ben ne yapabilirim eğer rakibiniz bunu yapmıyorsa..İnsanları performansımla memnun etmeye çalışıyorum hep onun haricinde yaralanmışım,yüzümde hasarlar olmuş hiç umrumda olmaz..''

       Mosley ise maç sonunda şöyle konuştu '' Manny Pacquiao kesinlikle boksun kralı ve çok sert bir boksör..Mayweather'la karşılaştırdığımda kesinlikle daha sert olan taraf Pacman..Olası bir Mayweather-Pacquiao maçı gerçekten çok ilginç olabilir..Manny gerçekten yumruk gücü çok fazla olan bir boksör..Fiziksel olarak daha güçlü olduğunu söyleyemem ama kesinlikle yumruk gücü çok daha fazla..Çok değişik tarzda yumruklardı daha önce hayatımda kimseden almadığım yumruklardı..Mayweather kesinlikle daha teknik ve savunma ağırlıklı yetenekli bir boksör ve ikisinin birbiriyle karşılaştığını görmek çok ama çok ilginç olacaktır..Mayweather çok iyi savunmacı Manny çok iyi hücumcu ve hızlı..Bir anlamda değişik tarzların kapışması olacak ve kimin kime tarzını kabul ettireceğiyle alakalı bir maç olacaktır..Karşılaşmada yere düştüğümde canım çok acıdı..Çok etkili bir yumruk gibi görünmemişti bana ilk başta fakat sonradan farkettim ki çok canım yanıyor..Nerden ne zaman yumruğun geldiğini farkedemiyorsunuz ve gerçekten buna inanın çok ama çok sert vuruyor Pacman..Ne olduğunu anlayamıyorsunuz bile ''

      Bir Pacman gecesi daha yine bir başka zaferle sona erdi..Bu saatten sonra Mayweather-Pacquiao dışında hiç bir maç sanırım bizleri tatmin etmeyecek..Taraftarların Pacman'i desteklerken yaptıkları tezahüratla sonlandıralım MAN-NY!...MAN-NY!...MAN-NY!...MAN-NY!...MAN-NY!...MAN-NY!...MAN-NY!...MAN-NY!...

UFUK ÇAĞDAŞ ERDEM

1 Mayıs 2011 Pazar

''Manny Pacquiao vs Shane Mosley'' Doyurucu Bir Boks için Her Şey Var



       Pacman ile Sugar'ın kapışmasına 1 hafta kala bu güzel boks maçını şöyle bir değerlendirmek gerekir diye düşündüm..

       Aslında Pacman'in rakipsiz olduğunu ve karşısına kim gelirse gelsin tuzla buz edeceğini söylemek ve öngörmek çok da zor değil..Öylesine bir fenomen oldu ki artık Pacquiao karşısına ağırsıklet şampiyonunu çıkarsanız denilecek ki Pacman kazanır o kadar yani:)) 8 sıklette birden dünya şampiyonu olmak ve bunları yaparken de rakiplerini eze eze tabirinin bile az kalması ile bence tüm boks tarihinin tüm sıkletlerini de dahil edersek gelmiş geçmiş en iyi ilk 10 hatta belki de ilk 5 boksörü içinde gelmektedir..En az 2 sene daha ringlerde olacağını açıkladığı için daha yapacakları da duruyor..Daha fazla ne yapar derseniz artık kilo artırıp daha üst sıkletlere çıkması pek mümkün değil çünkü olabilecek en üst kiloya çıkmış durumda..Yapacağı en önemli şey Floyd Mayweather eğer korkmayı bırakır ve Pacman ile karşılaşma cesaretini gösterirse onu dünya aleme rezil ederek yenmektir..Bu maçtan bakalım daha ne kadar kaçacak Mayweather..Bence boks tarihinin en çok beklenen ve izlenme rekorları kıracak,inanılmaz paraların döneceği 1 numaralı boks hatta belki de spor organizasyonu olacak..Pasta çokk büyük çok..Laf hep dönüyor dolaşıyor Pacquiao vs Mayweather'a geliyor biz en iyisi önümüzdeki haftaki maça dönelim..

       Her ne kadar Pacman herkesi tuz buz eder desek de bu sporun da boks olduğunu ve inanılmaz bir disiplin ve konsantrasyon gerektirdiğini de belirtmek gerekir..Belki ağırsıklette olduğu gibi bir yumruğun ucunda değil her şey ama özünde yine boks boksdur ve her an her şey olabilir..Bu iki boksörün de en önemli özelliklerinin hızları olduğunu göz önüne aldığımızda ve korakor boksü çok sevdiklerini de değerlendirdiğimizde inanılmaz zevkli ve bizleri boksa doyuran bir müsabaka izleyeceğimizi söyleyebilirim..Yani maç boyunca artık ne kadar devam ederse her iki boksörden de üçlü dörtlü kombinasyonları sık sık göreceğiz diye düşünüyorum..Tabii burada önemli olan nokta Mosley'nin 40 ına merdiven dayamış haliyle bu korakor boksa daha doğrusu Pacman kasırgasına ne kadar ayak uydurabileceğidir..Mosley normalde Mayweather gibi savunma ağırlıklı boksörlere karşı hep zorlanmıştır fakat ne zaman ''Dog Fight'' gerektiyse hep en iyilerini yapan boksörlerdendir Mosley..O açıdan savunmada hiç bir zaman kalmayan Pacman, Mosley için daha tarzının uyduğu ve Mayweather'a oranla daha fazla ringde kendisini iyi hissetmesini sağlayacak bir boksör..En azından kağıt üzerinde bu böyle..Yoksa hep biliyoruz ki Pacquiao ringe çıktığında bu kağıdı felan yırtıp dürüp büküp......:)))))))  Mosley bu karşılaşmada Pacman'e karşı en çok uygulamak isteyeceği taktiklerden biri kesinlikle vücuda atılan ''Body Shot'' lar olacaktır..Çünkü Mosley fiziksel olarak daha iri olan boksör ve Pacman'in canını yakmak için vücuda çalışılması gerektiği de bir gerçek..Kariyerinde kaybettiği çok eskiden de olsa maçlarda hep vücuduna aldığı yumruklarla kaybetmiştir Pacman..Hatta en son Margarito maçında da 6.raundda vücuduna aldığı bir yumrukla zor anlara düşmüştü..Pek işe yarayacağını düşünmesem de en azından maçı kazanmasına yol açmayacaksa da bu taktiği uygulamak zorunda Mosley..Çünkü zaten elinde fazla kozu yok olanları da değerlendirmek zorunda..Margarito fiziğinde birini parçaladığına göre Pacman Mosley'nin fizik avantajı da çok fazla sorun çıkarmayacaktır..

       Pacman'in ışık hızından da hızlı sol yumruğundan kaçmak neredeyse imkansız..Hele bunu üçlü dörtlü kombinasyonlarla hem de isabetli çıkarınca resmen havlu attırıyor rakibe..Cotto mücadelesinden sonra Cotto,Mosley'nin çok ama çok sert vurduğunu ve bu işe inanılmaz derecede şaşırdığını belirtmişti..Zaten bu açıklamalardan sonra Mayweather tarafı Pacquiao'nun doping içeren ilaçlar kullandığını yoksa bu kadar küçük bir adamın bu kadar sert vurup rakiplerine diz çöktüremeyeceğini söyleyerek tabiri caizse çamura yatmışlardı..Hız,disiplin,teknik,güç,konsantrasyon kısacası yok yok Pacman'de..Bu zamana kadar Pacman'i kendi stilinin dışına çıkmaya zorlayabilen bir boksör de çıkmadı..Yani Pacquiao ben boksumu yaparım rakip bana uysun o düşünsün tarzında hep ringe çıktı ve bunu da her zaman başardı..Pacman yenilmez şu anda kimseye ama eğer biri onu yenecekse öncelikle Pacman'i kendi stilinin dışına çekmeli ve istediği seviyeye indirmelidir..Yoksa 12 raund boyunca deli gibi yumruk atan ve hiç durmadan yer değiştiren bir adamı yenmek imkansız..Neden Mayweather karşılaşması çok konuşuluyor işte Mayweather o Pacman'i tarzının dışına çıkarıp kendi stiline çekebilecek en azından aşşağı çekebilecek bir boksör olarak görünüyor..Bunun sebebi de Mayweather'ın usta savunma stili ve safkan bir bokösr olmasıdır..Mayweather safkan bir boksördür,tekniktir vs ama Pacman de tam bir savaşçıdır..Mayweather bu şekilde savaşçı boksörlerle yaptığı maçlarda hep zorlanmıştır..De la Hoya veya aslında kaybettiği ilk Castillo mücadelesi..Şimdi o savaşçıların ''Şavaş Tanrısı'' olacak belk de karşısında..Yine laf Mayweather-Pacman'e geldi haydaa:))

       Maçta neler olur derseniz..Bir defa her ne kadar mutlaka nakavt edeceğim diye bir şey söylemese de Pacman nakavta oynayacaktır..Çünkü Mayweather'ın sayıyla yenebildiği ve daha önce hiç nakavt olmamış Mosley'i feci bir nakavtla yenip sağlam bir mesaj daha vermek isteyecektir..İlk raundlarda olmasa da maçın ortalarında Pacman'in TKO ile kazanması çok muhtemeldir..Ha Mosley o eski inatçılığını ve karakterini koyarsa belki 12 raunda da gidebilir ama bu durumda da zaten Mosley'nin sayıyla maçı alması söz konusu bile değil..Fakat her ne olursa olsun bence boksa doyacağımız bir maç olacaktır..Bir Pacquiao gecesi daha yaklaşıyor haydi boksseverler ekran başına.Gerçi bizim futboldan başka spor bilmeyen medyamızın bu maçı bırakın yayınlamayı haberini bile yapmayacağını düşündüğüm için sanırım İnternet linkleriyle idare edeceğiz..Fakat çok güzel linkler yakalayabiliyorum ben maç saatine yakın..Olur da bu güzel boks ziyafetini izlemek isteyenler olursa 7 Mayıs Cumartesi'ni 8 Mayıs Pazar sabahına bağlayan saat 6 sularında karşılaşmayı izleyebileceğiniz linkleri buradan yayınlayacağım..

UFUK ÇAĞDAŞ ERDEM

27 Nisan 2011 Çarşamba

San Antonio Spurs Bir Efsanenin Sonu mu ????



       San Antonio Spurs'un bu sezon normal sezonda oynadığı 82 maçın neredeyse 65-70 tanesini canlı izledim..Böylesine muhteşem geçen bir sezonun Play-Off ilk turunda sona ermeye çok yakın olması inanın bana yüreğimi daraltıyor..Hele hele özellikle Play-Off'da Spurs ile eşleşmek için bilerek sezon sonunda maç kaybeden bir Memphis'e karşı kaybedilen 3 maçtan sonra saçlarımdaki beyazlarda kesinlikle bir artış olmuştur..İlk maçta Shane Battier'in attığı üçlükle beraber kaybedilen maçtan sonra soğuk suyun altına girip bir süre kendime gelmeyi bekledim desem sanırım pek inanan olmaz:) Neyse kendi dertlerimi sıkıntılarımı bir kenara bırakıp birazda seriye ve genel olarak Spurs'e değinelim..

       San Antonio neden şu anda seride 3-1 geride tek tek maddeler halinde işleyelim..

1- Her şeyden önce seri başlamadan da bilinen en zayıf noktaya en güçlü noktanın denk gelmesi sorunu..Spurs'un pota altında eski Duncan'ın da artık pek ortalarda olmamasının da etkisiyle rakiplerine karşı fiziksel olarak ve sertlik olarak zayıf kaldığı zaten biliniyordu..Fakat Memphis'in de Randolph ve M.Gasol ile en güçlü pozisyonunun pota altı olduğu gerçeğiyle beraber Spurs'un bu eksikliği mümkün oldukca açığa çıktı..Oyunun her alanında fiziksel mücadeleyi ön plana çıkaran sert oyunu rakibine hissettiren daha genç bir takım olam Memphis'in bu karakterine karşılık Spurs malesef 2.maçın bazı bölümleri hariç cevap veremedi..Pota altında sürekli ikinci şans sayıları,hücum ribaundları veya içeri drive eden kısalara Gasol ve Randolph'un özellikle Randolph'un şahane asistleri..Bu adama ne olmuş diyorum ve bize mi çattın be adam durdun durdun yıllardır diyorum bir yandan da..Adam olmuş bir Sabonis..Memphis'in bu pota altı sertliği ve fiziksel üstünlüğüne karşın Spurs tüm sezon ilk 5 başlayan Blair'e şu anda süre bile vermiyor..40'ına merdiven dayamış Mcdyess boğuşmaya çalışıyor Memphis uzunlarıyla..Doğal olarak her ne kadar ellerinden geleni yapmaya çalışssalar da Bonner ve 4.maçta oyuna giren Splitter de bu fiziksel oyunla maç boyu oynayabilecek türde oyuncular değiller.Bu maddeye son olarak yine M.Gasol ve Randolph'un orta mesafeden sürekli şut sokabilmeleri veya en azından bu tehdite sahip olmaları da Spurs savunmasının açılmasına ve Memphis kısalarının içerilere dalmasına veya daha boş şut imkanları yakalamalarına sebep oluyor..

2-Seri öncesi belki de Spurs'un fark yaratmasını beklediğimiz pozisyon oyun kurucu idi..Fakat yıllardır bu fiziksel oyun karşısında her zaman bocalayan Parker biraz da psikolojisinin yerinde olmaması sebebiyle Mike Conley karşısında bırakın Spurs'e üstünlük sağlamasını tam tersine şu ana kadar bu seride takımına zarar veren bir görüntüde..Maç başına neredeyse ortalama 6 top kaybıyla falan oynuyor ki bu top kayıpları en kritik anlarda geldi..Buna ilaveten en kritik anlarda en çok yapması gereken şey olan potaya drive etme özelliğini kullanmaktansa orta mesafeden şutlar attı hep Parker ki bu da o fiziksel oyundan ne kadar çekindiğini veya bilinçaltına yerleştiğini gösteriyor..Yoksa tüm NBA'de boyalı bölgeden en yüksek yüzdeyle bitiren bir oyuncunun bu özelliğini kullanmaması başka türlü açıklanamaz..Mesela artık yeter dediği 4.maçta bu özelliğini sergiledi ama yine top kayıpları ve savunmadaki durgunluğu takıma zarar verdi..En kötüsü de Parker'ın vücut dilinin çok kötü olması ve bunun da artık neredeyse tüm takımda özellikle son maçta iyice geriye düştükten sonra savaşmayı bırakıp rakibi izlemek olarak gerçekleşmesiydi..

3-Manu Ginobili'nin sakatlığı...Evet bu kadar net...Ben şuna inanıyorum ki her ne kadar tüm faktörler ters giderse gitsin her ne olursa olsun Memphis hele hele bir Play-Off maçında Spurs'u At&T Center'da yenemez..Yine yenemeyecek 5.maçta..Ama işte o her ne olursa olsuna Emanuel David Ginobili'nin olmaması dahil değil..Ginobilisiz Spurs Naumoskisiz Efes Pilsen'e benziyor(tabii baya bi eski)..Hücumda,savunmada,yarataıcılıkta,takıma ve seyirciye ruh katması vsvs onlarca konuda bu takımın tartışmasız lideri ve her şeyidir Manu..İşte onsuz bir ilk maç kaybedildi..Şu anda kolundaki o çok rahatsız edici kollukla oynaması sakatlığının da tam olarak geçmemesi sebebiyle kapasitesinin de yarısıyla oynuyor diyebilirim..Ama yarı kapasitedeki bir Ginobili bile takımını sırtlıyor fakat yetmiyor..Hatta rakibin en etkili savunmacısı Tony Allan'ı resmen maymuna çevirdi tek kolla bile Ginobili..O kadar maymun oldu ki Allan en sonunda NBA'de belki de sözlü olarak en son saldırılacak bir adama yani Ginobili'ye saldırdı..Allahın'dan bul diyorum sana:) Bu seri eğer dönecekse ki çok zor ama dönerse bu yine Ginobili'den başlayan ve onun etkisiyle diğer takım arkadaşlarına bulaşabilecek bir mücadele ve kazanma karakteriyle dönebilir..Bu arada normal sezonun sonunda usta koçumuz Popovic'in yaptıklarını da anlayan varsa beri gelsin..Lakers maçında 3 büyüğü dinlendirip ligin son maçında oynatmak ve bu sayede Ginobili'nin sakatlanması..Halbu ki Lakers maçında oynat 3 lüyü Lakers zaten çok formsuzdu o zamanlar, gerçi halen aynı, yen orda Lakers'ı it onları 3.sıraya eşleşsinler Portlan ile hem de olası yarı finalde de saha avantajları olmasın..Peki ne oldu Lakers 2.oldu ve en kolay rakiple Noh ile eşleşti..Gerçi Play-Off'da kolay rakip olmadığını Noh gösterdi ama kağıt üzerinde yapıyoruz bu hesapları hep..

4-En önemli faktörlerden biri belki de en önde geleni ise Spurs'un Memphis'i savunmada durduramaması..Eski Spurs savunmasını beklemiyoruz zaten ama en azından şu orta mesafeden atılan şutlarda bir el gösterin..Konsantrasyon ve rakibin bir türlü yere inmemesi ve inatçılığı Spurs'lüleri yıldırmış gibi görünüyor..Rakibi savunmada durduramayınca bunun 2 tane Spurs için olumsuz sonucu oluyor..Birincisi savunmadan beslenen hücumları bulamıyor Spurs ve ikincisi ve belki de serinin elden gitmesine sebep olacak olan şey ise durdurulamayan Memphis'lilerin giderek artan özgüvenleri ve batı birincisi rakiplerini eleyeceklerine olan inançlarının artması belki de şu anda tavan yapması..Böyle genç ve nispeten Play-Off'larda tecrübesiz bir takımı kırabileceğiniz yer tecrübenizi kullanarak özgüvenlerini kırmak ve ne olursa olsun biz başaramayız sanırım düşüncesini onların aklına sokmaktır..Bunun resmen tam tersi olmakta şu anda..Giderek yükselen Memphis inancı ve biz ne yapsak bunlardan kurtulamıyoruz düşüncesiyle beraber inancını kaybeden Spurs..Normal sezonda benchden 4,4 maç başına 3 sayılık isabet bularak lig 1.si olan Spurs bu seride resmen çember dövüyor..Toplam 3 lük yüzdesi 65 de 22...Malesef bu Spurs'u 2005-06-07 yıllarındaki normal sezonda çok fazla 3 lük bulan hücumda coşan ama Play-Off'larda bocalayan Phoenix Suns'a benzettim ben biraz içim acıyarak..Doğal olarak normal sezonda atılan bir şutla Play-Off ortamında atılan şutun el titretme oranı çok farklıdır ama bu kadar da düşüş olmaz..Zaten o şutlar girse Memphis'de işler bir nebze ters gitse daha doğrusu ters gitmesine Spurs zorlasa o zaman noluyoz yaaa diyecek belki de her iki taraf da ama şu anda öyle bir durum yok...Bizler bench desteğini veren taraf Spurs olacak diye beklerken tam tersi artan özgüvenlerle Arthur denen kazma bile Memphis'de kenardan gelip büyük işler çıkartıyor..

5-Şu istatistiği canlı yayında gördüğümde aslında ilk maçta içimden eyvah diyesim gelmedi değil..Memphis'in tümmmm ligde 1.olduğu istatistiklere bir bakın..Hücum ribaundu,rakibi en düşük yüzdede tutan takım,top çalma,ikinci şans sayıları,rakibi top kaybına zorlama ve boyalı alan sayıları..Hele bir bakın bu alanlarda lig birincisi Memphis..Bu istatistiklere sahip olmak demek şu demek..''PLAY-OFF'larda oynamak istemeyeceğin türdeki takımların en başında gelen takım..Hele hele ilk turda ''

       Bu maddeler belki ufak tefek eklemelerle daha da uzatılabilir ama benim tespit ettiğim ana damarlar bunlar..Bu akan suyu tersine çevirmek halen mümkün ama bu serideki maçları izlememiş olsam ve bana 3-1 Spurs Memphis karşısında geride ne olur deselerdi rahat olun Spurs bi şekilde buradan döner ve seriyi alır derdim..Fakat maçları izleyince gördüm ki durum Spurs'un hiç de öyle kolay kolay çevirebileceği bir halde değil..Son bir kurşun daha atacağız elbette kendi evimizdeki 5.maçtan başlamak suretiyle ama eğer seri gelecekse herkesin vücudunu siper edip savaşması gerekiyor..


UFUK ÇAĞDAŞ ERDEM

6 Mart 2011 Pazar

BEN-X - BİR ŞEYLERİN DÜZELMESİ İÇİN BİRİLERİNİN ÖLMESİ Mİ GEREKLİ?


Uzun zamandır izlemeyi ertelediğim bir filmdi Ben-x. Bilgisayar oyunlarıyla alakalı deniyordu, hoş film demişlerdi falan filan ama aradan 3 sene geçmesine rağmen benim bu filmi bu kadar geç izlememe sebep olan şeyi bulup bir daha tekrarlamamak istiyorum.

Ben-x aslında bir edebiyat uyarlaması. Ama işin ilginç yanı bu kez kitabın yazarı kendi eserini kendi filmleştiriyor ve işte tam da bu yüzden eserinde anlatmak istediklerini aynı şekilde perdeye döküyor.

Belçika’da 15 yaşında bir genç, fark edilen otizmiyle ama sırf farklı olduğu için toplumdan reddi sebebiyle intihar eder. İntihar eden bu çocuk gerçek anlamda otistiktir. Aslında çok zekidir. Bir bütüne baktığı zaman en son detayına kadar inceler ama ne yazık ki bütünü göremez. Toplumun içine karıştığında insanların tüm insani duygularını saklayıp da beceremedikleri detayları bu çocuk görür. Sevdiği kız yanına oturunca onu bir bütün olarak değil, dudaklarına, kokusuna, gözlerine, parmaklarının ince hareketlerine bakarak ele alır. Bütüne odaklanma sorunu vardır. Ama hiçbir şekilde toplumu rahatsız edecek bir genç değildir.

Filmin temposu ziyadesiyle yüksek başlıyor. Ben’in kimliğini gerçek anlamda bulduğu yer ARCHLORD adlı bir Devasa çevrimiçi oyun. Bu oyunda en yüksek seviye olan 80. Seviyeye ulaşmış. Platonik olarak aşık olduğu bir kız dahi var. Bu kızla fethetmediği yer, kesmediği düşman yok. Ama o bilgisayarın dışına çıktığı an, Ben bambaşka bir insan oluyor. Aynaya baktığında kendinden nefret ettiğini düşünüyor. Çünkü toplum tarafından dışlanan farklı yüz aynada gördüğü yüz… Oyun içinde kabul geren Ben-x adlı sanal karakteri. Film boyunca oyun ve gerçeklik arasındaki bu geçişler sayesinde filmin temposu hiçbir şekilde düşmüyor. Filme belgesel vari hava katan Ben’in tanıdıklarının röportajları ise gerçeklik paydasını bir kat daha artırıyor. Araya harika müzikler de sıkışınca filmin sonunun nasıl geldiğini anlayamıyorsunuz bile.

Okullarda yaşadığımız zorbalık (bullying) sorunları filmde de ana karakterimiz BEN’in iki vicdansız ve onlarla birlikte farklı olanı dışlamaya çalışan vicdansızlar grubu sayesinde peşini bırakmıyor. Vicdansız dedim çünkü film sizi hepsi ayrı bir birey olarak değerlendirilmesi gereken bu insanlara karşı öyle dolduruyor ki dilinizin ucuna başka hiçbir şey gelmiyor. Yapılanlar yumruklarınızı sıkma ihtiyacını hissettiriyor. Filmi izlerken birkaç kez durdurup derin derin nefes aldığımı itiraf etmeliyim. Hele bir park sahnesi var ki o an orada olup oradakilerin ağzını burnun kırmak istiyorsunuz. Ama bu, içine kapanık çocuğun popülerler tarafından ezilmesi anlamına gelmesin. Ben’in sorunu farklı olması. Otistikliği. Bütüne odaklanamaması. Sevdiği kız ona ilk kez merhaba dediğinde dahi iki kelam edemiyor, ne söyleyeceğini denkleştiremiyor. Dedik ya sorun ego sorunu değil, diğer insanlardan farklı olması.

Film bir mesaj kaygısı içinde. Bu doğru. Ama bu kaygıyı o kadar güzel veriyor ki itiraz dahi edemiyorsunuz. İnsanlığınızdan utanmaya başladığınızı söylesem hata da bulunmuş olmam sanırım. Şöyle bir durup kendinize soruyorsunuz acaba ben hayatımda Ben gibi olan bir insana bu şekilde bir muamelede bulundum mu? Filmin sonunda Ben çok güzel bir şekilde intikamını alıyor. Sürpriz son desem yanlış bir teşbihte bulunacağımı düşünmüyorum. Ama filmin başından beri yapılan İsa göndermeleri, filmin özellikle son sahnesinde yoğunlaşınca ben pek anlam veremedim.

Sonuç olarak Ben-x sizi hem umutlandıracak, hem hüzünlendirecek hem de kızdıracak bir film. Sizden kimse empati kurmanızı beklemiyor. Sadece kenardan köşeden Ben’in yaşadıklarına bir bakın ve sorun kendinize, Hissetmeyi öğrenmeden hissedebilir miyim?
ALPER KURT

19 Şubat 2011 Cumartesi

Boks Nostalji '' Mike Tyson VS James Buster Douglas ''



       Boks tarihinin gelmiş geçmiş ve de gelecek en büyük sürprizi 1990 yılının Şubat ayında Japonya'nın Tokyo kentinde yaşanmıştı..Öylesine bir sürprizdi ki tüm dünya şok olmuştu..Tüm boks dünyasına o dönemde adeta hükmeden Mike Tyson için belki de sonun başlangıcı diyebileceğimiz bir geceydi o gece..


       Bugun sadece Türkiye'de değil tüm dünyada önümüze rastgele çıkan kişilere sorsak ve desek ki ''Boks denilince aklınıza gelen ilk isimler kimlerdir '' eminim hemen hemen hepsi Mike Tyson'ın ismini ilk önce söyleyecektir..Daha önce de bahsettim bu Tyson'ın kusursuz mükemmel bir boksör olduğundan dolayı değil o dönemde tüm boksseverleri,yaptığı o döneme kadar görülmemiş eşssiz boks tarzı sayesinde büyülemesidir..Şimdi Mike Tyson'ı anlatmaya başlarsak yazımızın özünden ayrılmış oluruz Tyson yazısı başlı başına bir kitap olacak bir yazıdır..


       Mike Tyson 86 yılında boks tarihinin en genç ağırsıklet şampiyonu ünvanını aldıktan sonraki 10. karşılaşmasıydı Buster Douglas maçı.Ringde öylesine bir hakimiyet sürüyordu ki Tyson karşısındaki tüm rakipleri hatta ağır abi eski toprak boksörleri bile paçavra misali savuruyordu..Tyson maçları kısa süren ama o süre içindeki yaşadığınız heyecan sayesinde boksa doyduğunuz maçlardı..Orgazm olmak gibi bir şeydi yani..Buster Douglas ise bugunlerde hep çok keklik bir boksördü ama Tyson'ı yendi sürprize imza attı tarzında yaklaşımlar ile değerlendiriliyor..Fakat yanlış..Douglas o dönemde önce Trevor Berbick'i daha sonra da taş kafa taş çene Oliver Mc Call'ı yenerek o maçı yapmaya hak kazanmıştı..Bu maçı Tyson'ın kaybetmesinin halen boks tarihinin en büyük sürprizi olarak sayılmasına neden olan kişi Tyson'dır..O kadar yaşayan bir efsane olmuştu ki o dönemde hani bir deyim var maç biletleri satışa çıktığı anda tükendi diye işte Tyson maçlarının biletleri de aynen öyle tükeniyordu..Televizyonlar Tyson ile röportaj yapmak için yarışıyordu,paralar paralarrrr akıyordu Tyson'a..Bir nevi boksun Peygamberi olarak görülüyordu Tyson...Öyle bir psikolojiye girmişti ki Tyson artık kim gelse üflesem yenerim diyordu resmen..Bu ruh hali içinde Tyson Douglas maçına neredeyse hiç hazırlanmadı..Yaptığı hazırlıkları da ciddi bir boyutta yapmadı..O televizyon programı senin bu açılış benim şu eğlence senin bu eğlence benim dolandı durdu resmen..Elbette bazı faktörler oluşacak ki böylesine bir sürpriz gerçekleşssin..Douglas ise yakın zamanda kaybettiği annesi için hazırlanıyordu ve bu maçı onun için kazanmak istiyordu..Maneviyatı ve konsantrasyonu siz düşünün..Eski bir basketbol oyuncusu olan Douglas dayanıklı yapısı ve asıl önemli olan çok etkili sert Jab'leriyle tanınıyordu..Bunlara bir de Tyson'ın karşılaşmaya ciddiyetsiz yaklaşımı da eklenince gelin bakalım neler olmuş...


       Tyson için en iyi maç en kısa süren maçtır..Eğer karşılaşma uzarsa,rakibinin işini ilk 4 veya 5 raundda bitiremezse işte o noktadan sonra Tyson için sorunlar başlardı..Çünkü Tyson'ın tarzı buydu ve statik bir boks yapıp maçı 12 raunda yayarak sayıyla maç kazanmak Tyson'ın kitabında hiç ama hiç yoktu..O tıpkı pirana balıklarının yaptığı gibi en ufak kan kokusunu alınca rakibinin üstüne gider ve onu parçalardı..Kendisi aynı zamanda sinir hastası olduğundan dolayı (raporlarla sabit )raundlar uzadıkca sinirleri de bozuluyordu Tyson'ın ve hem konsantrasyonunu hem de ringdeki disiplinini kaybediyordu..Tyson karşılaşmaya yine çok hızlı bir giriş yaptı hatta Douglas'ı sarstı bile bir kaç kez maçın başlarında fakat Buster Douglas Tyson'ın karşılaşmaktan en haz etmediği tarzda bir boksördü..Uzun kollar,etkili Jab'lar,sağlam ve hafif yağlı bir vücut hepsinden önemlisi ise yumruk alabilen yani aldığı yumruklarla kolay kolay sarsılmayan dayanıklı boksör tarzı..Elbette ki bu tarz nicelerine daha ilk raundlarda yeri öptürdü Tyson fakat o gün başka bir gündü ve Tyson Tokyo'daydı belki ama aklı kim bilir nerelerdeydi..


       Tyson ilerleyen raundlarda kondusyon olarak sorun yaşamaya başlamıştı..Aslında raunları kazanan Tyson'dı fakat karşılaşmayı izleyenler işlerin Tyson için iyi gitmediğini ters giden bir şeyler olduğunu anlayabiliyordu..Buster Douglas'ın uzun sol direkleri Tyson'ın yüzünde şişkinliklere sebep olmuştu..Hatta sol gözü davul gibi şişip kapanma safhasına kadar gelmişti..Aslında 7.raunddan sonra maçı kontrol edebilme yolunu seçseydi Tyson karşılaşmayı sayıyla kazanacaktı fakat dedim ya tarzında o yok yani kontrollü boks veya savunma veya ringde köşe bucak kaçmak yoktu..8.raund oynanırken Tyson şahane aparkatlarından birini çıkardı ve Douglas'ın çenesinde patladı bu yumruk..Douglas yere serildi..İşte o anda herkes iş bitti Douglas iyi direndi,Tyson'ı çok fazla yıprattı fakat şampiyon sonunda yine tek yumrukla işi bitirdi diye düşünüyordu..Aslında normal şartlarda o maç orada bitmişti..Fakat hakem Octavio Meyran yere düşen Douglas'a o kadar yavaş saydı ki resmen Douglas'ın yerden kalkmasını bekledi..Bu konu halen çok tartışılır boks dünyasında..Normal bir hakem normal bir şekilde yerdeki Buster'a saysaydı o gün Tyson kazanacaktı ve belki de kader bambaşka yönlere savuracaktı Tyson'ı..Fakat hakem yavaş yavaş saydı saydı ve son saniyenin son anında ayağa kalktı Douglas..Raund da o anda bitmişti..Eğer fazla değil 10 saniye falan daha olsa Tyson Douglas'ı belki de bir daha ancak hastanede ayağa kalkabilecek şekilde yere yapıştıracaktı..Fakat raund bitmiş köşesine gelen Douglas kendini toparlamıştı..İyice yorulmuş olan Tyson'a karşı inanılmaz bir dönüş yapmış ve Tyson'ın kariyerinde belki de hiç almadığı kadar etkili ve sert yumrukları Tyson'a birer ikişer indiriyordu..Tüm dünya ağzı açık bu eski basketbolcu boksörün yaptıklarını izliyor fakat hepsi içinden ''Tyson yenilemez ne olursa olsun o yenilmez ne yapıp edip şimdi bir kontrayla veya kombinasyonla Douglas'ı yere indirecek'' diyorlardı..Fakat özellikle ağırsıklet boksda eğer fazlasıyla yumruk almaya başladıysanız karşınızdaki boksörün kariyeri,büyüklüğü veya en sert vuran boksörlerden biri olup olmaması farketmez..Ortalama bir ağırsıklet boksörü vurduğu zaman en iyi ağırsıklati devirebilir..Karşılaşmanın özellikle 9 ve 10.raundlarında aldığı yumruklar o zamana kadar hatta daha sonraları da çenesi zayıftır Tyson'ın inanışını yerle bir etmişti..Evet Tyson'ın çenesi hiç de zayıf değildir hatta sağlam bile diyebiliriz..Douglas sürekli Tyson'ın üstüne gitmeye başlamıştı ve Tyson'ın ritminden çıktığını farketmişti..İnanılmazdı ama bir boksör efsane Tyson'ın üzerine işi bitirmeye gidiyordu..Tyson bu meydan okumaya son barutlarını atarak karşılık vermeye çalışssa da geri adım atmak istemese de artık Tyson bitmişti fiziksel olarak..10.raundda Douglas önce sol direklerle başlayan devamında muhteşem bir sağ aparkat ile devam eden bölümde Tyson'ı devirmişti yere..Aslında sadece sağ aparkatını vurduğu anda Tyson kendini kaybetmişti fakat yere düşmeden Douglas bir tane da tam vücut gücüyle beraber bir sol vurmuştu ki biz buna ölü diken diyoruz,Tyson'ı yere yapıştırmıştı bilinçsiz bir şekilde hem de..İşte o anda karşılaşmayı izleyen milyonlar hepsi ayaktaydı ve gözleri büyümüştü inanamıyorlardı..Tyson ise yerde ve düşürdüğü ağızlığını aramakla meşguldü..Dedim ya bilincini kaybetmişti ne yaptığını bilmiyordu..Güç bela bilinçsiz bir şekilde ayağa kalktı fakat hakem karşılaşmayı durdurmuştu..Evet James Buster Douglas boks tarihinin en büyük sürprizine imza atmıştı..


       Eğer Tyson o maçı kazanmış olsaydı Evander Hollyfield ile karşılaşacaktı ve en formda zamanında Hollyfield karşısında neler yapacaktı o zaman öğrenecektik..Bildiğimiz gibi daha sonra 96-97 yıllarında 2 defa karşılaşmışlar ve bu karşılaşmaları ilkinde çok feci üstünlük kurarak Hollyfield kazanmıştı..İkincisi malum kulak kopartan karşılaşma..Boks nostalji yazılarında sıradaki yazılardan biri zaten o maç..Daha sonraki ilk kemer koruma maçında Douglas kemerleri Hollyfield'a kaybederek ona teslim etmişti..

       Son bir not..O dönemde spor organizasyonlarına bahis bugun olduğu gibi pek yaygın değildi..Fakat boksda o dönem için de bahisler yapılıyordu oranlar belirleniyordu..O zaman Tyson-Douglas maçından önceki oranlar Tyson'ın galibiyetine 1 e 1,10  Douglas'ın galibiyetine 1 e 28...Evet tam 28 katı..

UFUK ÇAĞDAŞ ERDEM

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails