30 Eylül 2009 Çarşamba
Rakocevic ve Ben
27 Eylül 2009 Pazar
''BABA'' Vitali Klitschko
24 Eylül 2009 Perşembe
ATAM...'' Unutmadık Hiç Bir Dediğini ''
Fazla söze gerek yok,dinleyin yeter...
23 Eylül 2009 Çarşamba
Vuelta a Espana 2009 ''64. İspanya Bisiklet Turu''
29 Ağustos-20 Eylül arasında gerçekleşen tur’da Pireneler (Pyrenees) bu yılki parkurun içinde yer almadı ama yine de yeterince zorlu dağ etapları seçilmişti.Diğer yandan zamana karşılar daha kısa tutulmuştu.
Tura katılan bisikletçilere bakınca heyecanlı bir Grand Tour izleneceği fikri herkesde çok yaygındı.Cadel Evans , Alejandro Valverde , Fabian Cancellara , Ivan Basso , Samuel Sanchez , Andy Schleck , Frank Schleck , Robert Gessink , Tim Kirchen ilk etapta sayabileceğimiz isimler.Bu isimlere birde bisiklet dünyasının kötü çocuğu Alexandre Vinokourov ‘u ekleyebiliriz.
İlk etap, bir zamana karşı etabıydı.4.5 km’lik açılış etabını beklendiği gibi iyi bir zamana karşıcı olan Olimpiyat şampiyonu Fabian Cancellara kazandı.Cancellara Vuelta’ya katılma amacını Dünya Şampiyonluğu Turu’na hazırlanmak olarak açıklamıştı.
Bu arada İspanya turundan hemen sonra gerçekleşecek olan Dünya Şampiyonluğuna katılmak isteyen bisikletçilerin hazırlanma ve dinlenme amacıyla turdan ayrılmaları tur için olumsuz bir gelişme olarak görülebilir.
Oldukça düz olan 2.ve 3. gün etapları yine Hollanda topraklarında yapıldı.Emmen’de biten etabı Gerald Ciolek, Venlo’da biten etabı ise başlangıçta Andrei Greipel’in kazanmasına yardımcı olmaya çalışan ama finişte Greipel’in geride kalmasıyla Team Columbia-HTC’den takım arkadaşı Greg Henderson kazandı.
Başka bir düz etap olan ve Hollanda’da başlayıp Belçika’da biten 4.etapta ise finişi ilk gören isim Andrei Greipel oldu.Bu etapta akıllarda kalan yarışın sonlarına doğru yağmurun etkisiyle tehlikeli bir hal alan parkurda yaşanan ve 100’den fazla yarışçının içinde bulunduğu kaza oldu.Kaza sonrası Charles Wegelius, Chris Horner, ve Robert Kiserlovski yarışdan çekilmek zorunda kalırken kazayı pek çok bisikletçi hafif yaralarla atlattı.
Oldukça düz ve zorlayıcı olmayan ilk dört gün etabıbının ardından tura bir günlük ara verildi ve İspanya topraklarına yolculuk başladı.
İspanyadaki ilk zorlayıcı Tarragona – Vinaròs etabını Tom Boonen’in önünde Andrei Greipel kazandı.Bu Greipel’in 5 etap sonunda 2.birinciliği oldu.
Borut Boziç’in kazandığı 6. etap tura ilk defa ev sahipliği yapan içinde 2 adet üçüncü kategoriden tırmanış barındıran 186km’lik Xativa’da başlayan ve biten etap oldu.
Valencia’daki Formula1 yarış parkurunda yapılan 7.etap sonunda zamana karşıların iddialı ismi Fabian Cancellara ne kadar iyi bir zamana karşıcı olduğunu kanıtlarcasına yine en iyi dereceyi elde etti.
İlk 7 Gün sonunda genel klasmanda ilk sıradaki isim Tom Boonen’in 51 saniye önündeki Fabian Cancellara’ydı.
Yedi adet tırmanışın olduğu nispeten zor ve dağlık bir etaba göre bir o kadar uzun sayılabilecek 206 km’lik Alzira - Alto de Aitana etabı İtalyanların Küçük Prens dedikleri Damiano Cunego tarafından kazanılırken turda bir hayal kırıklığı yaşanıyordu ve tur öncesi favorilerden biri olarak gösterilen Fransa Turu ikincisi Andy Schleck turdan ayrılıyordu.
9. etap bir önceki etap gibi zorluk derecesi yüksek olmasa da yine tırmanışlara sahne oldu ve zirvede sonuçlandı. Gustavo César Veloso etabı kazanıyor ve genel klasmanda Alejandro Valverde , Cadel Evans’dan liderliği devralıyordu.
Alicante’de başlayan Murcia’da biten 10. etabın ilk bölümünde 19 kişilik bir grup atak yaparak uzun süre yarışı önde götürdü ilerleyen bölümlerde Alexander Vinokourov, Ryder Hesjedal, Simon Gerrans ve Jakob Fuglsang’dan oluşan dürtlü atak yaparak finişi birlikte gördüler , zafere ulaşan Cervélo TestTeam’den Simon Gerrans oldu.
11. etapta ise beklentilere nihayet karşılık verebilen Tyler Ferrar günün birincisi olurken , Alejandro Valverde Cadel Evans’la arasındaki 7 saniyelik farkı korumaya devam etti.
İkinci dinlenme gününün ardından finişin zirvede tamamlandığı Almería - Alto de Velefique etabı yapıldı.Clint Eastwood’u başrolde izlediğimiz Sergio Leone’nin dolar üçlemesi Spaghetti Westernleri çektiği Endülüs bölgesine (Andalusia ) uğradı Vuelta.
Garmin Slipstream’den Kanadalı Ryder Hesjedal etabı kazanırken Ezequiel Mosquera ve Robert Gesink yaptıkları ataklarla ön plana çıktılar.Valverde’nin yarışın sonlarına doğru gösterdiği direnç altın renkli mayoyu korumasını sağladı.
13. etap yarışın kuşkusuz kraliçe etabıydı.2520 metre yüksekliğe çıkılarak tur boyunca en yüksek noktaya çıkılmış oldu.İspanyollar için turistik bir kayak beldesi olan Sierra Nevada’da bitti etap.Zorluk derecesi oldukça fazla olan etabı Cofidis’den Fransız David Moncoutie kazandı.Etabı üçüncü sırada bitiren Alejandro Valverde genel klasmanda ikinci sıradaki Robert Gessink’e 27 saniyelik bir üstünlük sağladı.
Düz etaplar öncesi son bir dağlık etap olan Granada - La Pandera etabını İtalyan Damiano Cunego kazanırken 15. etapta Team Rabobank bisikletçisi Holandalı Lars Boom uzun süreli kaçışını galibiyetiyle sonuçlandırdı.
Toplu finişe sahne olan Córdoba - Puertollano etabını üçüncü etap zaferine ulaşan sprint finişlerinin Mark Cavendish’le birlikte son dönemlerde öne çıkan ismi Team Columbia-HTC’nin Gorilla lakaplı Doğu Alman kökenli sporcusu Andre Greipel kazandı.
Miguel de Cervantes’in masal kahramanlarından Don Kişot ( Don Quixote )‘un memleketi La Mancha’nın baskenti Ciudad Real’da başlayan 17. etabın son derece düz bir etap olma özelliğinden dolayı yine sprint finişle bitmesi bekleniyordu ama ana grubun önünde kaçış gerçekleştiren Française des Jeux takımından genç bisikletçi Anthony Roux birkaç metre farkla etap zaferi kazanan isim oldu..
UNESCO dünya mirası koruma alanı kapsamında olan , ortaçağ döneminden kalma surlarla çevrili tarhi Avila şehrinde soğuk ve yağışlı hava koşullarında geçen 18. etabının son metrelerinde Çek Roman Kreuziger ve İrlandalı Philip Deignan finişe doğru birlikte yol aldılar fakat Kreuziger, Deignan’ın atağına karşılık veremeyince etabı Cervélo bisikletçisi kazandı.
3 adet 1. kategoriden ve 1 adet 3. kategoriden tırmanışın olduğu bir sonraki etap turun son dağlık etabıydı ve Fuji–Servetto’dan Juan José Cobo zafere ulaşan isim oldu.Genel klasmanda ise Alejandro Valverde en yakın rakibi vatandaşı Samuel Sánchez’e 1' 26" fark yaparak liderliğini sürdürdü ve altın mayoyu neredeyse garantiledi.
UNESCO tarafından korunacak yer kapmasında bulunan , Madrid’in 70 km güneyindeki tarihi Toledo şehri son zamana karşıya evsahipliği yaptı.Düz bir parkurda gerçekleşen etabı Garmin–Slipstream’den David Millar kazandı.
21. etap turun son etabıydı.Geleneksel olarak her yıl ülkenin başkenti Madrid’in turun final etabına evsahipliği yaptığı Vuelta bu yılda Madrid caddelerinde Plaza de Cibeles ‘de 6 kez geçilen parkurla son buldu.
Beklendiği gibi bir toplu finişe sahne olan final etabını bu yıl Vuelta’da 4. zaferine ulaşan Andre Greipel kazandı.Andre Greipel aynı zamanda tırmanışlarda gösterdiği performans sonucu Yeşil Mayo’nunda sahibi oldu.
Genel klasmanda ve Kombine Klasmanı’nda ise Alejandro Valverde bu yıl son defa giyilen seneye kırmızıya dönüşecek olan altın renkli mayo’nun sahibi oldu.
Vuelta’nın Yokuş Klasmanı’nda Cofidis’den David Moncoutié kazanan isimdi.
Ve Xacobeo Galicia sürpriz bir şekilde en iyi takım performansını elde etti.
21 Eylül 2009 Pazartesi
Ufuk ile Nostalji
Üniversite zamanlarımızda kendi ellerimle özenle yarattığım,posterlerle süslediğim o şahane odayı herkes görsün istedim.Sabah saatinde okula basketbol oynamaya gitmeden önce bir ön hazırlık olmadan hemen o anda çekilmiş bir video..Posterlerle ilgili yaptığım kısa ve bazen de bilgilendirici bazı yorumlarımı ben bile şimdi izlerken çok eğlendim.O posterlere her baktığımda değişik bir şeyler yakalardım.Onlara bakmadan evden çıkmazdım.Zaten ne mümkün posterleri görmeden evden çıkmak..Duvar yoktu resmen her yer rengarenk posterdi..Çektiğimiz videoya yorumlarıyla katılan dostum, Murat'a da teşekkür ederim.Onun katkısıyla beraber ben de posterler ve hikayeleri üzerine yorumlarda bulunuyorum.İzlemenizi tavsiye ederim...
Floyd Farkı
Marquez’in tüm antremanlarında en çok üstünde durduğu ‘’hız’’ konusunda karşılaşma boyunca eksik kaldığını ve rakibinin hızına ulaşamadığı açık bir şekilde görüldü.Demek ki ne kadar antremanda çalışırsanız çalışın bazı özellikler ve yetenekler doğuştan kazanılır.Sonradan ne kadar çalışırsanız çalışın bu özellikleri bir yere kadar kazanabilirsiniz.Marquez rakibinin üstüne her gidişinde aldığı yumruklar cesaretini kırdı.Daha da önemlisi aldığı bu yumruklara hemen karşılık vermesiyle ünlü olan Marquez karşılık vermek istiyor ama bir de bakıyor ki Floyd birden oradan uzaklaşmış..Yani atmak istediği yumrukları ya boşa salladı Marquez ya da Floyd’un o değişik ama çok etkili gardında eridi.Maçdan önceki değerlendirmemde de söylediğim gibi bu maçı Marquez ancak ve ancak Floyd’u döğüşmeye zorlarsa ve bunu başarırsa kazanabilirdi.Bunu yapamadı Marquez.Aslında boksde’’fight fire with fire’’ denilen; atağa,yumruklara, yumrukla karşılık verilen bir müsabakada Many Pacquiao önünde Marquez’in çok etkili olduğunu görmüştük.Floyd maçının o şekilde olmayacağı aslında çok aşikardı.Marquez’in bu şekildeki bir maçda kesinlikle Floyd’dan en az bir kademe daha altta olduğunu gördük.Aslında aldığı yumruklarla daha önceden maçı bırakması veya nakavt olması da beklenebilirdi.Ama o konuda gerçekden Marquez’i de takdir etmek gerekir.Sonuna kadar elinden geleni yapmaya çalıştı ama elinden gelen bu kadardı.Çünkü karşılaştığı rakip hiç de kendi stilini ve boksünü yansıtabileceği ve üstünlük sağlayacağı yapıda bir boksör değildi.Hani hep söyleriz futbolda fizik gücü yüksek ülkeler bize ters gelir ve etkili olamayız diye.İşte Marquez’in yaşadığı da buna benzer bir olaydı.Maç boyunca durmadan çok sert ve hızlı yumruklar alıyorsunuz ve hemen karşılık vermek isterken bunu yapamıyorsunuz,yorucu ve yıpratıcı olduğu kadar aynı zamanda sinir bozucu bir durum.
Her ne kadar Marquez yetenekli ve gerçekten sert bir boksör olsa da herkes biliyor ki tüm planlar Mayweather-Pacquiao karşılaşması üzerine yapılıyor.Yani Marquez de Cotto da büyük kapışma öncesi son ısınma turları gibi görünüyor.Boks kulislerinde konuşulan şey Mayweather’ın bokse geri dönmesindeki en büyük etmenin Pacquiao olduğu yönünde.Hatta geri dönüşünü açıkladığı tarih Pacquiao-Hatton maçının olduğu 2 Mayıs 2009 günüydü.Birden dikkatler o tarafa dönmüş ve hemen olası bir Mayweather-Pacquiao karşılaşması konuşulmaya başlanmıştı.Daha sonra zaten çok ayrıntılı bir olası Pacquiao-Mayweather maçı analizi yapacağım.Ama şöyle bir bakıldığında her ikisininde Marquez,Hatton,De L a Hoya’yı yendiğini görüyoruz.İşin aslı Floyd,Marquez’i Pacquiao’nun yendiğinden daha net bir şekilde yendi.Fakat Pacquiao da Hatton ve Oscar’ı,Floyd’un yendiğinden çok daha bariz bir şekilde ezerek yenmiştir.Hani Western filmlerinde iki çetenin silahlı çarpışmasında herkes ölür ve iki taraftan da sadece birer kişi kalır ve en son kozlarını onlar paylaşır ya işte Floyd-Many kapışması da tıpkı böyle olacak.Zıt karakter,yaşantı ve boks stillerine sahip 2 boksörün yapacağı kaçınılmaz olan bu maç için şimdiden heyecan duymaya başladım.Savunma ve hücumun çarpışması olacak.Ezeli rekabetlerden örnek verecek olursak futboldaki İtalya-Brezilya ve basketboldaki San Antonio Spurs-Los Angles Lakers eşleşmeleri sanırım bu karşılaşmayı çok güzel özetler.Tyson-Lewis maçı sadece gişe gelirleriyle bırakın sadece boks tarihini tüm sporlar tarihinin en çok gişe geliri elde edilen karşılaşması olmuştu.Tam 23 milyon dolar.Ne dersiniz Floyd Mayweather-Many Pacquiao kapışması bu rekoru kırabilir mi?Bence çok zor ama bu rekoru kırmaya en yakın karşılaşma da sanırım bu maç olsa gerek.
Karşılaşmayı yayınlayan Fox Tv’ye teşekkür etmekle beraber o kendini bilmez spiker ve kendini beğenmiş Selçuk Aydın’a bu maçı anlattırdıkları ve yorumlattırdıkları için de kınıyorum.Dünyanın en önemli spor organizasyonlarından birinin yayın hakkını alıyorsunuz reklam yapmıyorsunuz bir de bizleri Bilgehan Demir’in sesine mahkum ediyorsunuz.İnsan hiç mi duymaz daha önce hiç mi dinlemedin Pacquia’nun ismi nasıl telafuz edilir Marquez’in ismi nasıl telafuz edilir.?Artık maç içindeki teknik yanlışlarından falan geçtim boksörlerin ismini dahi telafuz edemiyor.Ya Selçuk Aydın’a ne demeli..Yahu sen ne zaman nerde üst düzey bir maça çıktın da Marquez’i kendinle kıyaslıyorsun?Kıyaslamayı da geçti ben ondan daha iyiyim ben daha iyi döğüşürdüm bile dedi.Sinirden güldüm izlerken.Yazık olacak bu çocuğa .Birisi elinden tutsun,eğitsin ve kendisinin ne olduğunu Selçuk’a çok iyi belletsin.2.sınıf boksörleri yenmek ile Marquez ile kendisini kıyaslayamayacağını öğretsinler.Yunus Emre der ki:’’İlim ilim bilmektir,ilim kendin bilmektir,sen kendin bilmezsen ya nice okumaktır…’’
19 Eylül 2009 Cumartesi
İşte Müzik Budur...
Enfes bir enstrümental müzik ve çok güzel görüntüler eşliğinde dinlenmek istemez misiniz?
Bu Aşk Burada Biter
''Mayweather VS Marquez'' Number one--Numero uno
Büyük karşılaşma öncesi çok güzel görüntüler eşliğinde maç önü klibi...
18 Eylül 2009 Cuma
''Vitali Klitschko'' Efsane Boksörün Efsane Şarkı Eşliğindeki Klibi
İnsanın içini kıpır kıpır eden çok şahane bir klip.Özellikle yaklaşan Chris Arreola maçı öncesinde Vitali'yi ve eski maçlarından performansları tekrar hatırlayalım ve maç gününe kadar da heyecanımızı yitirmeyelim...
Zito Galatasaray
17 Eylül 2009 Perşembe
Tanjevic İş Başında
15 Eylül 2009 Salı
Nihayet
14 Eylül 2009 Pazartesi
Team Sky - Team Radioshack
Sprinterleriyle ve takım ruhunu en iyi yansıtan takım görünümüyle Team Columbia-HTC’ yi de unutmamak lazım.
Peki önümüzdeki yıl için neler olabilir, hangi takımlar ön plana çıkabilir? Henüz kadrolar netleşmediğinden bu soruyu cevaplamak şu an için zor .Bu arada bisiklet dünyasında oldukça ses getirecek yeni oluşumlar göze çarpıyor;
2010 Fransa Turu için iki yeni ve iddialı takım güçlü kadrolarla ve son derece sağlam sponsorlarla sahne alıyor..
Bunlardan bir tanesi Team Sky.
İngiliz medya devlerinden BSkyB ( Sky Tv ) takımın ana sponsorluğunu yapacak. 2013 yılına kadar sponsorluğuna devam edeceğini duyuran Sky TV , 30 milyon pound’luk bir yatırımı şimdiden gözden çıkardı.Takım için başka sponsor arayışlarıda sürüyor.
Team Sky, 2010 sezonu için ilk olarak aralarında olimpiyat altın madalya sahibi 2007 Fransa Turu’nun en genç bisikletçisi , Beijing altın madalyalı Geraint Thomas ve 2009 İrlanda Turu birincisi Russel Downing’inde bulunduğu 6 yarışçısının ismini açıkladı.
Çoğunluğunu Britanyalıların oluşturacağı 25 kişilik güçlü kadronun içine ilk olarak Steve Cummings , Chris Froome , Ian Stannard ve Peter Kennaugh dahil edildi.
10 Eylül 2009’da aralarında çok yetenekli yarışçıların olduğu on kişilik bir liste daha açıklandı.Listede şu isimler var; Edvald Boasson Hagen, Thomas Lövkvist, Kurt Asle Arvesen, Simon Gerrans, Juan Antonio Flecha, Kjell Carlström, John-Lee Augustyn, Greg Henderson, Lars Petter Nordhaug, ve Morris Possoni.
Yakın zaman içerisinde yeni transferlerin açıklanacağı söyleniyor.En önemlisi de bu transferlerin arasında İngiliz bisikletinin son dönemlerde yetiştirdiği yıldız isim , geçen yıl Fransa Turunda Garmin-Slipstream takımıyla dürdüncülük kazanan geleceğin şampiyonlarından biri gözüyle bakılan Bradley Wiggins war.
Britanya bisikletinin başarısının arkasındaki en önemli isim Dave Brailsford takım direktörü olarak görev yapacak.
Brailsford ,üzerlerinde Team Sky formalarıyla insanları bisiklet kullanmaya teşvik edecek yeni kahramanlar çıkarmak istiyoruz gibi açıklamalarla çok iddialı gözüküyor.
Manchester şehri takıma ev sahipiliği yapacak ve lojistik üs Belçika olacak.
Britanya’dan ve tüm dünyadan yeni isimleri kadrolarına katacaklarını söyleyen Dave Brailsford , bunu yaparken yarışçıların mevcut takımları ile olan sözleşmelerine saygı göstereceklerini ve sadece imza sonrası transferlerini açıklayacaklarını belirtiyor.
Team Sky’ın ilk performansı Avrupa dışında en önemli organizasyonlardan biri olarak kabul edilen Avustralya Adelaide şehrinde 17-24 Ocak 2010’da düzenlenecek Tour Down Under turu olacak.
Team Sky 2010 yılı için Fransa ve Italya turlarına katılmayı hedefliyor ; tabii ki bunun için öncelikleUluslararası Bisiklet Birliği UCI den pro tour takım lisansı alması gerekiyor.
Yol Bisiklet yarışlarında sahne alacak diğer yeni bir takım ; Lance Armstrong’un öncülüğünde , RadioShack ve Trek Bicycle Corporation ana sponsorluğunda kurulan Team RadioShack.
Takımın kaptanı, beyni kısaca her şeyi Lance Armstrong olacak.Lance’in takımda yarışacak olması hayranları için beklenen müjdeli haber olsa gerek.Bakalım bu büyük şampiyonun performansı nasıl olacak? Keza geçen yıl Astana’da Alberto Contador’la birlikte yarışmaları ve Contador’un takımda birinci adam olarak görülmesi Armstrong’un istediklerini tam olarak yapamadığı şeklinde yorumlanmıştı.Tabii burada Alberto Contador’un şampiyonluğunu hak ederek kazandığının altını çizelim.Lance Armstrong’un yeni takımıyla ipleri daha çok kendi ellerinde tutacağı ve performansının artacağı söylenebilir.Bu da bisikletseverlere kuşkusuz daha zevkli bir tur izlettirecektir.
Team RadioShack’da hangi bisikletçilerin yarışacağı Lance Armstrong tarafından belirleniyor.
Armstrong ilk günlerde henüz hiç kimseyle imzalamadık ama radarımızda pek çok yarışcı var demişti ve özellikle yol arkadaşları Levi Leipheimer , Chris Horner ve Andreas Kloden’in takımda olacaklarının sinyallerini vermişti.
Takımın anlaşma sağladığı isimler şöyle;Ben Hermans , Levi Leipheimer , Nicolas Maes , Sergio Paulinho , Gregory Rast , Sebastien Rosseler , Jose Luis Rubiera , Gert Steegmans , Tomas Vaitkus ve Haimar Zubeldia.
Takımın direktörlüğünü beklendiği gibi Armstrong’un US Postal ve Discovery Channel takımlarında birlikte çalıştığı Belçikalı Johan Bruyneel yapacak.
Armstrong ve Bruyneel’in bir arada olması zaten başlıbaşına şampiyon takım olmak için yarışacaklarının garantisi gibi gözüküyor.
Team RadioShack takımında Lance Armstrong’un Livestrong anti-kanser kampanyasına devam edilecek.
Armstong takım ruhunun önemine vurgu yaparken Astana , US Postral ve Discovery Channel’ı örnek gösteriyor ve yani takımında aynı atmosferde çalışacağını söylüyor.
Hatırlayalım Armstrong yedi şampiyonluğunun altısını US Postal takımıyla , 2005 deki son şampiyonluğunu Discovery Channel’la yaşamıştı.Bakalım sekizinci şampiyonlukta sarı mayosunun üstünde Team RadioShack yazacak mı?
12 Eylül 2009 Cumartesi
Boğayı Boğduk
10 Eylül 2009 Perşembe
Floyd Mayweather VS Juan Manuel Marquez '' Karanlıktan Aydınlığa ''
Bisiklet Nedir ?
Bisiklet dünyada özellikle avrupada çok sevilen önemli yarışları olan bir spor dalıdır.Yarışmaların önemi açısından iki spor dalını karşılaştırmamız mümkün olabilir.Tenisde dört önemli organizasyon vardır.Bunlar Grand Slam turnuvaları olarak adlandırılan Avustralya Açık ,Fransa Açık , Wimbledon ve Amerika Açık turnuvalarıdır.Bisiklette bu dört önemli organizasyonun karşılığı Fransa ( Tour de France ), Italya (Giro d'Italia )ve Ispanya (Vuelta a España )turlarıdır.Avrupanın bu üç en önemli bisiklet yarışına 3 hafta sürmelerinden ötürü Grand Tour denir.
Bu üç önemli turdan biraz bahsedelim ve önceliği en popüler ve aynı zamanda en eski olana verelim; Fransa Turu , yerel adıyla Le Tour de France , her yıl temmuz ayında Fransa ve Fransaya komşu ülkelerde yaklaşık 3500 km lik bir alanda koşulur .Tur dünyada en çok tanınan ve prestiji en yüksek bisiklet turudur.Avrupa Şampiyonlar Liginde oynamak bir futbol takımı için ne kadar önemli ve gurur verici ise bir bisikletçi için Fransa turuna katılmak o kadar cezbedici ve heyecan vericidir.
Fransa turu üç hafta süren günlük etaplardan oluşur.Etapların geçtiği güzergahlar her yıl değişir ama değişmeyen tek bir güzergah vardır o da turun final etabı olan son gün etabının ülkenin başkenti Pariste bitmesidir.Turda en çok yer alan ilk üç şehir Paris (135 kez ), Bordeaux ( 79 kez ) ve Pau (61 kez ) olmuştur. Tüm etaplar sonunda genel klasmanda en iyi zamana sahip bisikletçi sarı mayoyu giyer.Sarı mayo dışında üç ayrı mayo klasmanı daha vardır.Sprint kapılarından toplanan puanlar sonucu ortaya çıkan en iyi sprintere Yeşil Mayo verilirken , Tırmanış etaplarından en iyi dereceyi elde eden bisikletçi en iyi tırmanışçı anlamına gelen Dağların Kralı (King of the Mountains) ünvanıyla Kırmızı benekli beyaz mayoya sahip olur ve son olarak turun en iyi genç bisikletçisi Beyaz Mayoyla ödüllendirilir.Bu arada bu yıl sarı mayoyu Alberto Contadorun, yeşil mayoyu Thor Hushovdun , Kırmızı benekli (Polka Dot) mayoyu Franco Pellizottinin ve beyaz mayoyu Andy Schleckin giydiğini anımsayalım.
Turun geçmişine dönecek olursak , 1903 yılında 31 Mayıs-5 Temmuz tarihleri arasında yapılan ilk Fransa Turunu bir Fransız Maurice Garin kazanmıştır.Bisiklet tarihinin dört önemli efsanesi Jacques Anquetil , Eddy Merckx , Bernard Hinault ve Miguel Indurain Fransa turunu beşer kez kazanma başarısı göstermişlerdir.Fransa turunu en çok kazanan ise kendisinden nefret edenlerin bile hayranlıklarını gizleyemedikleri dünyanın en mücadeleci ruhuna sahip sporcularından biri olarak kabul edilen Lance Armstrongdur.Lance Armstrong 1999-2005 yılları arasında 7 kez üst üste sarı mayonun sahibi olmuştur.Lance büyüklüğünü kanıtlarcasına bu yılki Fransa turunda üç yıl ara vermesine rağmen üçüncü olmuştur.
Günümüz efsanesi Lance Armstrongun yanı sıra Fransa Turu pek çok efsane yarışlara ve efsane olmuş yarışçılara sahne olmuştur.Bu efsanelerden en çok konuşulanlardan biri Fransa Turunu 5 kez kazanan Jacques Anquetil ile Raymond Poulidor arasındaki rekabet ve sonrasında yaşanan dayanışma örneğidir.
Fransanın bir köyünde bir çiftçi olarak büyüyen , 10 yaşına kadar idolü efsane boksör Marcel Cerdan olan ama Marcel Cerdanın 33 yaşında ölümüyle bisiklet sporuna yönelen Poulidor hep iyi bir bisiklet yarışçısı olmuştur fakat hiçbir zaman Anquetil gibi bir efsane olamamıştır.
Yarış stillerine değinecek olursak Jacques Anquetil hep iyi bir zamana karşıcı ve iyi bir tırmanışçı olarak bilinir, bu anlamda kendisini Lance Armstronga yada Alberto Contadora benzetebiliriz.Raymond Poulidor ise daha çok agresif bir yarışçı kimliğiyle ön plana çıkmıştır.İkilinin mücadelelerinde hep Poulidor Anquetilin arkasında yer almıştır.Anquetil sportif başarıda hep Poulidorun önündedir bunun yanında daha düzgün bir aksana ve daha iyi bir fiziksel görünüme sahiptir ama her zaman ezilenin yanında olma anlayışından mıdır bilinmez Raymond Poulidor Fransız halkının sevgilisi olmuştur.İkili 1964 Fransa Turunun 20. etabı olan zorlu Brive la Gaillarde-Le puy de dome etabının Le Puy De Dome yanardağı tırmanışının finaline doğru omuz omuza mücadeleye girmişler Poulidor ilk defa Anquetili geçme şansını elde etmiş ama Anquetilin direncini aşamamıştır.
Poulidor yıllar sonra Anquetil ölüm döşeğindeyken ziyaretinde kendisine söylediklerini şöyle anlatır : Anquetil bana, kanser o kadar acı veriyorki sanki her gün , günün her saati Puy De Dome dağına tırmanıyor gibi acı çekiyorum dedi ve devam etti , dostum , bir kez daha ikinci olacaksın.
Bisiklet nedir sorusunun cevabı Jacques Anquetil için bir yaşam şekliydi içinde pek çok sevinci ve hüznü barındıran ve hayatı boyunca bu şampiyon hiç bisikletinden inmemişti ; son yolculuğunu son yarışı olarak görmüş finişi yine rakibinin önünde geçmişti.