Uzun bir ara olmuştu yazı yazmayalı. Bilgisayarım beni sevdiğim blog yazarlığından alıkoydu. Neyse ki tekrar yazılarımla geri dönüş yapıyorum. Yazıma başlarken son yazdığım yazılarda Fenerbahçe-Bursaspor çeyrek final ilk karşılaşmasını değerlendirmiş ve Fenerbahçe’ye methiyeler düzmüştüm. Bu son yazılarım bloğu açtığımda yüzüme tokat gibi çarptı. Özellikle Fenerbahçe için şubat ayı kabus ayı oldu. Neyse futbola ara verip, esas yazmak istediklerime geleyim.
Türkiye kupası anlamında Fenerbahçe’nin ne kadar şanssız olduğunu biliyordum. Gerek futbol gerekse basketbolda kupaya anlam katan Fenerbahçe’nin bu kupa başarısızlığının 43 yıl olduğunu duyunca ağzım açık kalmıştı basketbolda. Bu da benim izleyeceğim kupayı daha da ilginç hale getirmişti.
Adana da ki ortam basketbol anlamında çok güzeldi. Özellikle ufak, ama etkileyici salonda birbirinden güzel karşılaşmalarla Fenerbahçe 43 yıllık özlemine son verip Türkiye kupasını kazandı.Benim gibi basketbolu sevip de salonlarda maç izleme şansına sahip olmayan biri için bulunmaz bir nimetti bu maçlar.Özellikle basketbolculardan,antrenörlerden imza almak benim için bulunmaz fırsattı.Ben de bunu iyi değerlendirdiğime inanıyorumJ
İlk gün iyi yerden bilet bulamamanın sıkıntısı beni resmen çıldırttı.Salonun en kötü yerinden maçı izlemenin nasıl bir işkence olduğunu ben ve Atacan(maçlara benle gelen arkadaşım) çok iyi anlamıştık.Bu yüzden önlemimizi alıp 2. gün maçlarını daha iyi bir yerden izlemeyi başardık.
Efes Pilsen-Fenerbahçe maçı öncesi Mersin-Bornova maçını izlemek için salona çıktıklarında oyunculara resmen haykırdım ama bakan olmadı.Ama pes etmedim,gözüme buraya kadar geldik bari boş dönmeyeyim diyerek Doğan Hakyemez’i kestirdim.
Redvidigal:’Doğan ağabey bir imzanızı alayım.’
Doğan Hakyemez:’Ben Fenerbahçeli değilim ki.’ deyip gidiyordu.
R:’Neredeyse Fenerbahçe’ye geliyordunuz.’ dedim.Aniden geri döndü.
D.H: ‘Tanjevic hakkında ne düşünüyorsun?’
R:’Siz ne düşündüğümüzü bizden iyi biliyorsunuz’.
R:’Yeni göreviniz de başarılar, Trabzon’u 1.lige yükselteceksiniz’
D.H:İnşallah ama kolay olmayacak.
Bu şekilde ilk imzamı almış oldum.Sonraki isim Ergin Atamandı.Kendisi çok soğukkanlı bir adam,ciddi ciddi maça bakarken kendisine imzasını istediğimi söyledim.Beni Fenerbahçe formalı görünce biraz çekindi ve imza atmaya gelmedi.Ben ısrarla kendisine çağırmaya devam ederek,oturduğu yerden yanıma gelip imza atmasın sağladım..Ama hala benden kötü bir söz duymaktan korkuyordu Fenerbahçeli formamdan dolayı.Kendisine sizi milli takımın başında görmek istiyorum dedim.Kendisi kısmet diyip imzasını attı.Benden sonra Ergin Hoca Fenerbahçeli taraftarların imza istekleriyle resmen maç başlamadan yorulduJ
Sonraki hedef Alper Yılmaz’dı kendisine Alper ağabey diye seslenip imza istedim.Alper Yılmaz,Ergin Hocadan daha da çekingen bir halde geldi.Bana da aynen şunları söyledi:
Alper Yılmaz:’Bana da Fenerbahçe forması imzalattın ya helal olsun sana.’
Redvidigal:’Alper Ağabey biz basketbolseveriz.’
A.Y:’Eyvallah o zaman.’
Alper Yılmaz da Ergin Hocanın akıbetine uğrayıp Fenerbahçeli taraftarlara imza atmaktan yoruldu.
Benim Fenerbahçe’de en sevdiğim oyuncu Emir Preldzictir.En çok ondan imza almaya çalıştım.Biran salonda oluşan sessizlikten faydalanıp formayı bizim için imzalamasını haykırdım.Kendisi kalkıp yanımıza geldi.Ben kendimi kaybedip başladım Emir’e onu ne kadar sevdiğimizi,kendisine güvendiğimizi ve Fenerbahçe’de daha uzun yıllar kalmasını gerektiğini söyledim.Emir’i o kadar motive etmişim ki Efes maçını 0 sayıyla tamamladı
Yazan: REDVIDIGAL
2 yorum:
tv başından değil, atmosferi koklayarak yazman başka bir tat katmış yazına.. zevkle okudum, eline sağlık, emeğin için de teşekkürler...
papi
Yazıyı yeni okuma fırsatı buldum, çok keyifli bir yazı olmuş :) Finalde ise kahkalara boğuldum :)
Yorum Gönder