Birinciysen birincisindir , ikinciysen hiçbir şey...

28 Nisan 2010 Çarşamba

UÇAKLI OYUN (RIVER RAID) VE KIRILAN COYİSTİK (!) KOLLARI ÜZERİNE



Sene 1990. İlkokul 2. ya da 3. Sınıftayım. Babamın dizlerine yapışmış, pasajlarda gördüğüm üzerinde kırmızı bandanalı Rambo resmi olan atari 2600’ü alması için babama yalvarıyorum. O zamanlar farkında değilim ama tam iki sene sonra Atari2600’ün üretimi duracak ve bu güzide konsol tarihin tozlu sayfalarına karışsa da, analog antenden Tv’ye bağlayıp, ilk oyun olarak karşınıza çıkan, joystick kırdıran, küfürler ettiren, sinirden ağlatan yandan gelen uçaklarıyla River Raid , nam-ı diğer uçaklı oyun unutulmayacak.


Pasaja geri dönelim. Yoğun ısrarlarım sonucu, vakti zamanında tetris almamanın vicdan azabıyla da yanıp tutuşan babam, nihayetinde konsolu aldı ve eve döndük. Döndük ama ne yazık ki o gece(hala o basitlikte bir konsolu kuramayışımıza şaşıyorum) konsolu karlı görüntüden kurtaramadık. Siyah kırmızı düğmeli joystickleri elime alıp sağa sola boş boş çeviriyordum. Derken nasıl oldu bilmiyorum, muhtemelen tv ve atari arasındaki bir tarafında TV--- diğer tarafında GAME yazan zımbırtıyla oynamam sonucu, karşımda ne olduğunu tam olarak çözemediğim, yeşil,mavi ve beyaz renklerden oluşan bir görüntü geldi. Kuş gibi bir şey uçuyor, gidiyor gidiyor, pat diye dikdörtgenimsi bir şeye çarpıyordu. Sonra tabi çözüverdik, onun efsane bir uçak olduğunu ve hedefine ulaşmak için ne zaman hareket edeceği belli olmayan gemilerden, sağdan soldan zart zurt diye çıkan uçaklardan, daracık tünellerden geçmesi gerektiğini.


Mucizevi bir şekilde tam 2 ay boyunca o zırt pırt kırılan kolları hiç kırmadan oynamayı başarmıştık kardeşim ve ben. O gece babam ve annemin şehir dışına çıkması gerekiyordu. Biz de yalnız kalamayacağımız için annemin süt kardeşi olan süt dayım’ı(!) çağırdılar bizimle kalması için. Daha önce bu koca adamı hiç görmemiştik. Babam tembihledi “Aman ha Hulki, fazla kalmasınlar Ateri’nin başında (tabi ateri derdik canım Atari firmasına), erkenden uyusunlar”. “Sen merak etme enişte” dedi Hulki dayım, “erkenden yatırırım ben onları”.


Kapıyı ardlarından kapattık, salona geçip bu gecenin son Uçak seferini yapacaktık ki Hulki dayımdan bir nara geldi. “Oooo, uçaklı oyun mu var lan burada? Oğlum biz bunu gahveyi kapattıktan sonra zebaha gadar oynuoz lan! Gaçılın bakayım kenara! Az mı gol kırdık a.na goyum.”


Kimdi bu adam Allah aşkına? Acayip bir şekilde konuşuyor ve bizim joysticklerimize “GOL” diyordu. Kırmak ? “Dayı biz iki aydır oynuyoruz, hiç kırmadık” dedi ince sesiyle kardeşim. Çoktan sigarayı ağzına koyan süt dayım “Siz bilmiyonuz, o yüzden gıramamışsınız. Hele ver hele!” dedi ve geçti Televizyonun karşısına. Yaklaşık bir saat boyunca ilk turdaki gemileri vurmaya çalıştı ve tam bölümü geçecekken köprüyü vurmayı unutup çarpıp durdu. Her vuruşunda daha önce duymadığım küfürler sallıyor ve joysticke uyguladığı şiddet artıyordu. Nihayet kolu sağa doğru öyle bir çekti ki, yüreğimden bir KITIRT sesi duydum. Akabinde kolun sağ tarafının boşalması ve süt dayımın “Aha da gırdım a…na goyum. Gördünüz mü?” demesi.


Gördük a.koyum gördük. İki aydır kırılmayan şeyi iki saatte kırdın. Helal olsun sana, bıçkın delikanlı.


Kırdığı kolu söküp attı ikincisini aldı eline. İlk bölümü geçebilmişti nihayet. Bir paket Maltepe’yi çoktan bitirmişti. İkinci bölümde sağdan beyaz bir uçak gelir. Hatırlarsınız. Yoktan var olmuş gibi çıkar ortaya ve hiç beklemediğiniz şekilde ölürsünüz. İşte benim Hulki dayımın kırılma noktası bu uçak oldu. “Ya sokacam lan bu martıya. Sağdan gelip düşürüyor her seferinde.” Ah benim zavallı küçük kardeşim, dayanamadı “Dayı o martı değil, uçak.”dedi. Tam o esnada yine çarptı dayım. Fitili atmıştı artık. “A… GOYUM, MARTI UÇAK MI DÜŞÜRÜRMÜŞ! GÜYA OYUN YAPMIŞLAR”! Kardeşim sandalyenin arkasında yine tekrar etti kendini “Martı değil Uçak o!” ÇAT YİNE ÖLDÜ.


“SOKACAM AMA MARTISINA!”


YİNE KARDEŞİM “MARTI DEĞİL UÇAK, DAYI!”


Uçağını bir türlü doğrultamayan süt dayım, artık tamamen zıvanadan çıkmıştı.


“YA NE S.KIMSE ARTIK A.GOYUM! MARTI, UÇAK, UFO, ARABA, UZAYLI. ÖLDÜRÜYOR MU BENİ ÖLDÜRÜYOR. A.KODUĞUMUN MARTISI!”


Gözlerimizdeki korkuyu gördü fakat durmadı en sonunda da noktayı koydu.


“GAH’IN YATIN YERİNİZE.”


Biz yerlerimize yattık, sabaha kadar salondan küfür sesleri geldi. Sabaha karşı sızmışız artık. Sabah uyandığımızda dayım koltuğunda uyuya kalmıştı. Tv açık. Uçaklı oyun kendi kendine birkaç bölüm gösterip, tırtıklı NEW GAME yazısını yineliyordu. İki joystick de parçalanmış, tornavidayla üst kısımları çıkarılmıştı. Anlaşılan dayım asla yapmaması gereken iç kısımdaki metal kısımlara dokunarak oynamaya çalışmıştı. Ellerine baktım. Parmaklarının uçları su toplamıştı artık.


Atari 2600 1992’de üretim olarak durdurulmuştu ama daha uzun yıllar biz uçaklı oyunu sanırım 30 kol daha kırarak oynamaya devam ettik. Kimimiz de çocukluk sendormu, kimimizde ise unutulmayan anılar bırakan bu Uçaklı Oyun’un yenileri yapılmış olsa da ilkinin yerini hiçbir şey tutmadı. İyi uçuşlar efendim.

2 yorum:

Redvidigal dedi ki...

Alper bu yaşanmış hikayeler bomba ya:)

Ufuk Çağdaş Erdem dedi ki...

Süt dayı nasıl oluyor la:)) Süt dayı işte böyle olur helal olsun tam benim adamımmış:)) Şimdi okuyunca hatrladım ben de kollar kırılınca iç kısmındaki metal parçaya dokunarak oynamaya çalışmıştım:))Bu atari oyunu evlere gelene kadar salonlarda jetonla oynatılırdı hatta çocukluk işte gazoz kapaklarını taşla az mı düzeltip jeton yerine makinelere attık hay Allah'ım ya:)) Aradan 15-20 yıl geçti ve ben şimdi yine uçaklı oyunu oynuyorum ve yine rekorlara doğru yol alıyorum ama Alper'in de dediği gibi eski tat elbette ki yok..Hiç bir oyunun sonraki versiyonları kesinlikle ilkinin yerini tutmaz çünkü her şeyin ilki güzeldir ve özeldir...

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails