Top 16'da deplasmanda Real Madrid'e yenilmek elbette normal bir sonuçtur fakat bu mücadele ve iyi oyunun karşılığını alamamak insanın içinde bir hüzün bırakıyor malesef...Efes Pilsen'de neler doğru neler yanlış neler yapılmalı teker teker inceleyelim şimdi...
1-Efes Pilsen'e kesinlikle şutu olan bir uzun oyuncu lazım.Hem de çok lazım öyle böyle değil..Rakipte Lavrinovic olsun Reyes olsun giren çıkan orta mesafe uzun mesafe şut atıyorlar.Sokuyorlar sokmuyorlar çok önemli değil sokmasalar bile en azından şut tehdidi olan bir oyuncu oldukları bilindiğinden savunmada ona göre önlem almaya çalısıyor ve doğal olarak zorlanıyor...Bizim uzunlarımıza baktığımızda orta mesafe şutu olan bir tane uzunumuz yok..Kaya-Kasun-Santiago(nispeten Santiago bazen atabiliyor ama yeterli değil zaten Real maçında oynama fırsatı da bulamadı) ve Ermal benzer özellikleri olan ve şutu olmayan uzunlar...Bu şutu olan uzun oyuncunun Haislip olmasını çok ama çok isterdim fakat onu da malesef Panathinaikos kaptı..Uzun oyuncunun şutunun olması her türlü anlamda çok önemlidir elbette ama en önemli noktası ikili oyunlara derinlik ve zenginlik katarak daha efektif hale getirmesidir..Efes Pilsen'de örneğin Kaya veya Kasun veyahut Ermal perdeyi koyuyorlar buraya kadar her şey tamam..Perdeden çıkan kısa oyuncu eğer içeri girip sayı fırsatı bulamazsa hemen kısa oyuncuyla kalan kendi uzununa yani Kaya-Kasun-Ermal'e topu verir..İşte bu noktada Topu yere vurup potaya gitmesi son derece zor olan uzun oyuncunun karşısında kalan kısa oyuncu olması sebebiyle rahatlıkla şutunu kaldırıp sayıyı yapabilmesi gerekir..Rakipde Lavrinovic bunu pekala defalarca yaptı fakat bizim uzunlarımız ellerine gelen bu toplarda potaya dahi bakamadılar..Doğal olarak oynanan ikili oyunun da hiç bir anlamı ve faydası da kalmadı..Efes Pilsen'i ve Ergin Ataman'ı bu noktada eleştirmem gerekiyor..O kadar yüksek bütçeli kurulan bu takımda neden acaba şutu olan bir 4 numara sezon başında düşünülmedi?? Real Madrid maçında hiç süre almayan Nachbar ve 4dk süre alan Rakocevic'e verilen paralarla en kral uzunu rahatlıkla transfer edebilirdi Efes Pilsen...Eskiye hayıflanmaktansa şimdi yapılması gereken şey Nachbar'ın ivedilikle gönderilip yerine bahsettiğim özelliklerde bir uzunun hemen takıma dahil edilmesi gerekmekte..
2-Normal şartlarda her zaman şunu söylemişimdir..Oynamayan yıldız yoktur oynatamayan hoca vardır..Bu açıdan bakıldığında Rakocevic'den de Nachbar'dan da verim almak Ergin Ataman'a düşüyor..Genel anlamda özellikle Rakocevic'den verim alamadığı sürece de bu eleştirime her zaman devam edeceğim..Fakat Real Madrid maçı özelinde baktığımız zaman Ergin Ataman'a hak veriyorum..Smith ve Bootsy gerçekten de hem savunmada hem de hücumda son derece gayretli ve istikrarlı bir oyun ortaya koydular ve onlar bu performansı verirken ben de olsam onları kenara almazdım..Şu denilebilir belki Popovic'in aldığı dakikaların bir kısmı Rakocevic'e verilemezmiydi acaba diye akla gelebilir..Fakat ben olsam Real maçının o gidişatında Rakocevic'e süre vermezdim..Atacak adamlar zaten atıyor ve takımın daha çok ihtiyacı olan şey takımı hücumda organize edecek bir garddı ve bu da doğru olan isim Popovic'di..Bunun yanında oyuna sonradan giren ve kısa süreler değerlendirilecek bir oyuncu da değil Rakocevic..Kenarda oturduğu müddetce oyundan soğuyor ve oyuna kısa süreliğine aldığınızda katkı yapmaktan çok zarar vermeye başlıyor takıma...Yani boksde RİTİM boksörler vardır o ritmi yakalar ve o şekilde maçı tamamlar tıpkı ünlü İngiliz boksör Joe Calzaghe gibi..İşte Rakocevic de böyle bir basketbolcu..Rakocevic'e ya takımın iplerini vereceksin ve uzun süreler vereceksin ya da bugün Real Madrid maçında olduğu gibi oyuna hiç almayacaksınız..Benim kişisel tercihim elbette ki birinci olanıdır fakat ya arada yaşanan diyalog savaşı ya da Rakocevic'in formsuzluğundan dolayı veya Ergin Ataman'ın inatçılığından dolayı bu gerçekleşmiyor..Umarım bu sorun aşılır..Eğer Rakocevic'i verimli kullanmayı becerebilirse Ataman o zaman Efes Pilsen gruptan çıkmak yolunda dev bir adım atmış olacaktır..
3-Charles Smith'e önceki yazılarımda da övgüler düzmüştüm gerçi ama bu adam bir kez daha övgüyü hakediyor hem de sonuna kadar..Ruh desen var,Şut desen var,savunma desen var yani varoğlu var...35 yaşındaki bir oyuncunun bu kadar enerjik olması ve takımına her alanda katkıda bulunması takdire şayandır...Rakip takımın gardlarına savunmada verdiği korku bir yana ribaund sıkıntısı çeken Efes'de ribaundlara yardım eden ve en tepeden ribaundları çeken şu anda takımın en değerli oyuncusu konumunda Charles Smith..Bazı pozisyonlarda ribaundu çekemese bile topun sekmesini sağlayıp takım arkadaşlarına kazandırıyor..Her ribaundda alınmak için mücadele edilmez bazen topu takım arkadaşının kazanmasını sağlarsın bazen de rakibi savunma ribaundunda zorlayarak kolay bir ribaund almalarına imkan vermeyerek hızlı hücuma çıkmalarını engellemiş olursunuz..İşte Smith bu dediklerimin hepsini tam anlamıyla yapıyor..Yanındaki oyuncu da Bootsy olunca güvendiği savunmacı olduğu için çok daha rahat ikili sıkıştırmaya gidip savunmada daha fazla risk de alabilmekde Smith..
4-Maçda beni sevindiren nokta Kerem Tunçeri'nin takımın üçüncü gardı rolune düşmesi oldu..Popovic takıma ısındıkca çok daha faydalı olabileceğinin sinyallerini verdi..Biraz daha kendine güvenini kazanıp takıma ısındıkca potaya da bakması gerekmekte..Zaten potaya bakıp sayı tehdidini de sahaya yansıttığı zaman hem kendisi skora katkı yapacaktır hem de takım arkadaşlarını çok daha uygun pozisyonlarda topla buluşturup takımı da daha iyi organize edebilecektir..
5-Gelelim maçın rezil hakemlerine..İşte işin en ince yerlerinde o kadar kritik düdükler üflediler ki resmen ortadaki maçı Efes Pilsen'in elinden alıp Real Madrid'e verdiler..Popovic'in beline sarılıp apaçık faul yapan Prigioni'ye faul çalmayı bırakın bir de topu Real Madrid'e vermesinin yanında takımın yıldızı ve maçın en kritik anlarında güveneceğimiz Charles Smithe'dokunmadığı bir pozisyonda 5.faulunu çalıp oyun dışı bırakması ile hakemler görevlerini başarıyla!!!! yerine getirdiler..Perdelemelerde cart cart bizim uzunlara faulleri öttüren İtalyan hakem,verdiği yanlış kararlardan olsa gerek maçın sonunda daha bariz faullü perdelemelerimize faul çalmadı..Yani hatayı hatayla kapatmaya çalıştı ama zaten daha önce Efes aleyhine çaldığı düdüklerle maçı bitirmişti..Her zaman bilinen bir gerçek var..Elbette ev sahibi takıma bir iki tane ortadaki düdük lehlerine çalınır..Fakat ortadaki düdüğü çalarsın ,bariz apaçık düdükleri ev sahibi kim olursa olsun çalmaya hakkın yoktur..Bunun yanında maçın son 2 dakikasında ortadaki düdüklerde bile adalet terazisini mümkün olduğunca sarsmaman gerekir..Umarım aynı hakemler Abdi İpekçi'de de Efes Pilsen lehine benzer düdükleri çalarlar..
6-Efes Pilsen'den ümitlenmememiz için hiç bir sebep yok..Gerek ilk gruptaki maçlar olsun gerek Top 16 daki Real maçı olsun hiç bir maçda ezilmedi ve son ana kadar savaştı..Savaşmasına ve mücedelesine sanırım kimsenin bir söz edebileceğini sanmıyorum..Örneğin grupta İstanbul'da yendiğimiz Partizan deplasmanda Panathinaikos'u devirdi..Hiç bir zaman özellikle basketbolda bir önceki performansınla bir sonraki performansın aynı olacak diye bir şey yoktur..Bu grupta köprünün altından daha çok sular akar..Özellikle kendi evimizdeki maçları kazanacağımızı düşünüyorum..Kimbilir belki de grupta işler 3 lü averaja hatta 4 lü averaja bile kalabilir...Sonuç olarak Top 16'ya galibiyetle başlasak çok ekstra olacaktı ama ortaya konan mücadele,savunma ve oyun gruptaki diğer maçlar adına bana ümit verdi diyebilirim..Haftaya grubun en kritik maçında Siena'yı devirmek dileğiyle tüm basketbolseverleri Abdi İpekçi'ye bekliyoruz...
2 yorum:
Takıma sağlam bir 4 numara şart.Bu Hutson olmalı bence.Takımı,ülkeyi tanıyor.Uyum sorunu çekmeyip doğrudan katkı verir bence.Sen ne dersin Ufuk?
hutson bence de olabilir ama efesden pek bi haraket yok gibi
Yorum Gönder