Birinciysen birincisindir , ikinciysen hiçbir şey...

5 Mart 2010 Cuma

KEREM TUNÇERİ DEFOL…SOLOMON NOLURSUN EFES’E DÖN



Ne diyeyim ki binlerce şey geliyor aklıma söylenecek fakat ilk söyleyeceğim şey daha önceleri de sıkça belirttiğim gibi Kerem Tunçeri felaketi yine Efes’i ve Türk basketbolunun resmen içine etti…Ne güzel de söylemişler bir takım gardı kadar konuşur diye..Çünkü gard takımın beynidir,koçun saha içindeki yansımasıdır ve her şeyden önce takımın lideridir.Şimdi soruyorum sizlere şut özürlü,pozisyon bitirmede anaokuluna giden çocuk kadar özgüveni olmayan ve savunmada artık her rakibine geçilen bir Kerem Tunçeri’nin bu takımda ne işi var?? Real Madrid’e bakıyorum resmen bizim yanımızda isim bazında ve takım olarak baktığında Efes Pilsen hiç abartmadan söylüyorum bir gömlek üstün..Fakat adamların gardları var hem de 4 tane ve hepsinin kendine has özellikleri var..Jaric şutları sokuyor,Lull hem şut sokuyor hem topu hızlı getiriyor hem takıma ruh katıyor,Prigioni şut özürlü olmasına rağmen takımı iyi organize ediyor ve her pozisyonda takımı gaza getirebilmek için elinden gelenin fazlasını yapıyor..Allah aşkına bizim gardları alt alta koyun üst üste çıkarın yanyana çarpın çapraz çapraza bölün 1 tane sağlam gard ediyor mu soruyorum sizlere?? Bir tane Solomon eder mi??Burdan Efes yönetimine yalvarıyorum lütfen Solomon’u bu takıma yeniden kazandırın ve şu Kerem Tunçeri belasından kurtarın bizi…Türk basketbolunun el freni ve felaketi yeter artık yeterr sana bağırmaktan ses tellerim mahvoldu…Kerem ve Ender hatta Popoviç de bıdı bıdı bıdı bıdı top sektirmeyi topu rakip alana taşımayı oyun kuruculuk sanıyorlar..24 saniyenin zaten 17 si bu gard bozuntularının elinde eriyor..Kalan 7 saniyede de topu ya Smithe’e ya da Thornton’a bozuk bir pozisyonda teslim edip ortalıktan kayboluyorlar..Çok rahat 10 sayılık bir galibiyet ve Final Four yolunu açacak bir galibiyet alacakken gardsızlık bitirdi maalesef Efes’i…




Gelelim bir başka felaket diyorum artık Rakoceviç’e…Basketbolun Guiza’sı oldu resmen..Yılda 2 milyon Euro’yu bu maçta oyna diye veriyoruz sana Rakoceviç..Darüşşafaka ile hazırlık maçında 35 sayı at diye vermiyoruz..Kimse demesin yok koç sans vermıyor yok çıkarıyor falan filan diye artık hiç anlamam dinlemem..Yıldızsan eğer son 3 saniye kala da alsa yapacaksın bi seyler arkadaş…Şimdi Rakoceviç zaten savunmada hiç yok en ufak bir feykte veya perdede rüzgar gibi savruluyor dağılıyor 6 metre geriye gidiyor..Eee bi de hücumda atamadığın zaman seni neden oynatalım be dostum..O zaman sen takıma katkı sağlamazsın zarar vermeye başlarsın..Ergin Ataman’a diklendin e güzel de o zaman bunun hakkını sahada vereceksin..Sahada veremezsen kimseye diklenmeye de hakkın yok..Sahada versen de hakkın yok gerçi ama neyse…Rakoceviç fizik olarak cok zayıf ve rakipleri karşısında adeta ilkokul çocuğu gibi kaldığı için takımlar sete yerleştiklerinde rakibini geçip sayı bulması neredeyse imkansız.Ancak hızlı hücumda açık alan veya yarı açık alanda yakalarsa bitirecek..E kusura bakma o kadar parayı sana açık alanda üç dört tane pozisyon yakalayacaksın diye vermiyoruz…



Gelelim Kaya Peker’e…Takımın her zaman en yürekli en içten oynayan oyuncusudur Kaya..Benim maç boyunca farkedemediğim bir şeyi maçı izlediğim Ahmet Hocam bana gösterdi ve Kaya’nın ne kadar ruhsuz ve isteksiz olduğunu söyledi..Gerçektende bir baktım elini kaldırmayı bile istemeyen ve bunu tüm vücut diliyle gösteren bir Kaya vardı sahada…Eğer Kaya mücadele ve yürek koymazsa Kaya da takıma yarardan çok zarar verir tıpkı Rakoceviç ve Kerem Tunçeri gibi..Fakat Kaya’yı sezon boyunca gösterdiği performanstan ötürü affedebilirim fakat Kerem ve Rakoceviç’i asla affetmem…



Gelelim altın değerindeki serbest atışlara..Real Madrid dağılmış sallanıyor düştü düşecek 3.çeyreğin sonlarında ve biz o anlarda sekizde sıfır serbest atış kullanarak adeta Real’e kendi ellerimizle yeniden can üfledik..Bir oyuncu serbest atış elbette kaçırır ama 8 tane arka arkaya kaçırmaz ve kaçırırken de yine vücut dilleri diyor ki ben bu serbest atışı kaçıracağım diyor..Böyle yakın giden bir maçta o kadar serbest atış kaçırırsan kazanmak da pek mümkün olmuyor..Real’in uzunları olsun kısaları olsun serbest atışları löp löp sokarken biz maalesef pota dövdük..Real Madrid’ten o kadar daha iyi bir takımız ki tüm bu olumsuzluklara rağmen maçı son şuta kadar da getirdik..Ama olmadı ve tek kelimeyle yazık oldu..



Biraz üzüntü ve daha fazla da sinir ile birlikte maalesef bu kadar yazabildim daha fazla yazarsam üzüntüden kanser olacağım resmen..İnşallah şöyle daha sakin ve kendimde olduğum bir gün uzun uzun Efes Pilsen’i değerlendirirm

12 yorum:

Alper Kurt dedi ki...

Ufuk'u tandığım günden beri Kerem Tunçeri'ye karşı öfkesi her zaman vardır ve bu öfkesini hep somut kanıtlarla destekler. Çok basketbol meraklısı değilim ama ne hikmetse basında keremle ilgili bir haber kötü sonuçlu olsa dahi Kerem'in şu çabasına rağmen, Kerem'in iyi oyununa rağmen diye yazıları bir tek ben mi okuyorum, yoksa basın Kerem Tunçeri'yi dokunulmaz ve her daim başarılı bir oyuncu mu yaptı ?

Hobareeyy dedi ki...

Kerem ve ender oyun kurucuysa bende maykıl jordan'ım.ayrıca üstüste 4 tane serbest atış kaçıran adama basketçi denmez.shaq'da kaçırıyor derseniz shaq'ın yaptıklarını 10 da 1 ini yapsınlar onlarda kaçırsınlar.

Bapsteba dedi ki...

http://kimeanlatsam.blogspot.com/2010/03/efes-pilsenin-avrupaya-vedas.html

Adsız dedi ki...

Tüm suçu Kerem'in üstüne atmak doğru değil. Kerem'den kapasitesinin üzerinde birşeyler istemek de doğru değil. Kerem zaten bu. Kariyerinde hiç bir zaman skorer olmadı olamaz da. Kendi tarzına göre iyi oynuyor. Solomon'u Kerem ile kıyaslamak için ikisinin de eşit olması lazım. Solomon işin skor anlamında Kerem'e göre çok daha ön plana çıkabiliyorsa, Kerem de oyunun kontrolünü Solomon'a göre çok daha iyi tutuyor. Burda hata Efes Pilsen teknik heyetinde. Hem skor atabilen, hem oyunu iyi okuyabilen bir guard almaları gerekirdi senin dediğine göre. Ama dediğim gibi Kerem'den bu saatten sonra "Bu maçı tek başına al" demek yanlış olur, desen bile yapamaz zaten. Umarım demek istediğimi anlamışsındır. Yazı için teşekkürler. Ben de maç ile ilgili düşüncelerimi belirttim. http://mixbasket.blogspot.com/2010/03/efes-pilsen-75-77-real-madrid-ceyrek.html

Ufuk Çağdaş Erdem dedi ki...

Ozan Aktay dostum,

Kaçırdığın bazı noktalar var ben suçun hepsini Kerem Tunçeri'ye atmadım ama en büyük payı ona çıkardım sadece..Bir gardın takımın beyni olduğu ve en kritik anlarda takımını yönetmesi yönlendirmesi gerektiğini hepimiz biliriz..Efes Pilsen Euroleague'de bu sezon 8 maç kaybetti ve hepsini de son 5 dakikalarda kaybetti ve hepsini de kazanabilirdi belki Olympiakos deplasmanı hariç...Gardsızlık oyunun en kritik anlarda takımın lidersiz ve beyinsiz kalması bu son anlarda Efes Pilsen'in maçları kaybetmesine sebep oldu..

Solomon ile Kerem'i elbette ki kıyaslayabiliriz çünkü ikisi de oyun kurucu..Daha nasıl aynı olabilirler biri siyah biri beyaz o açıdan elbette aynı olamazlar:) Zaten Kerem'in en büyük sorunu oyunu kontrol altında tutması:) Rakip sahaya kaplumbağa hızıyla geçen ve hızlı hücum organize etmekten bi haber,şutu sıfırın altında,özgüveni daha da çukurlarda bir Kerem Tunçeri'den bahsediyoruz..Bütün bunların yanında Kerem savunmada da hiç ama hiç bir şey yapmıyor.Rakip gardlar topu her yere vuruşunda yanından geçiveriyor..Kerem savunma da yapmazsa o zaman niye bu takımda diye sorarım ben..Son olarak Kerem'den fazlasını beklememek gerekir zaten yıllardır aynı Kerem demişssin..İşte zaten sorun da burda..Bir oyuncu 10 yıldır kendini neden ve nasıl geliştiremez ve oyununa yeni şeyler katamaz?? Bu sorunun cevabı da klasik Türk basketbolcusu mentalitesi ve bu yaptıklarım zaten yetiyor bana kimse bir şey demiyor düşüncesidir..Senin yazını da okuyacağım..

Adsız dedi ki...

@ Ufuk

Solomon'dan devam edeyim istersen ben. Dünkü maçta Kerem yerine Solomon olsaydı ya farklı mağlup olurduk ya da kazanırdık. Solomon tipi oyuncular liderlik vasfı olan, son dakikaları oynamayı çok seven, maç kazandıran veya kaybettiren oyunculardır bilirsin. O son top girerse king olur, girmezse sıradan olur çoğu kişiye göre. Kerem şu yaşına kadar neyini geliştirdi diye sorarsan sana hak veririm ama Kerem'in şöyle bir şanssızlığının olduğunu da unutmayalım. Kerem oynadığı her takımda skorer kimliğini göstermedi, ya ABD'li guardların arkasında kaldı ya da süre alamadı vb. Arasındaki fark siyah mı beyaz mı demişsin. E tabii ki o. Bir zenciyle bir beyaz aynı mı? Hangisi daha atletik? Kerem'de Solomon'daki atletiklik, zıplama yeteneği, hız olsaydı yukarıda yaptığın yorumda değişiklik olurdu kesinlikle. Misal veriyorum, Kerem'i alsan Oyak Renault'ya koysan şimdi, rahat 20 küsür sayı atmaz mı, atar. Neden? Çünkü çoğu top onun eline bakar, herkes onu arar hücumda. Küme düşmemeye oynayan takımlar neden kaliteli yabancı getiriyorlar? Takımı ligde tutsun diye. İşte Kerem hiç böyle bir takımda oynamadığı, hep önemli ve kariyerli ABD'li guardların arkasında kaldığı için yukarıda yaptığım yorumun arkasındayım. Bir örnek daha vereyim. Cüneyt Erden. Bu adam gençken de hızlı değildi, ama deli gibi asist yeteneği vardı. Şimdi sen coach olsan Cüneyt'ten fast break adamı yaratmaya kalkışır mısın? Veya Cüneyt'ten Solomon'un yaptıklarını yapmasını ister misin? Dedim ya istesen bile olmaz. Bir kere Solomon, Kobe, MJ kadar yürekli ve cesur bir guarddır o konuda. Zaten bu sebepten dolayı çok sevildi ülkemizde. Şimdi Solomon Efes'e gelse çok iyi olurdu. Popovic transferine hiç bir anlam veremeyen ben de senin gibi Efes'in skorer guard ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Ender-Kerem-Popovic. Üçünün de belli bir şut istikrarı yok, gerek kalmadıkça denemiyorlar bile. Biz böyle konuşuyoruz ama belki de Ergin Ataman tercih etmiyor. Charles Smith, Rakocevic gibi şutörler varken.

Ufuk Çağdaş Erdem dedi ki...

İşte zaten sorun da burda..Efes Pilsen'in akmaz kokmaz at boku gibi hiç bir şeye bulaşmaz gardlarla işinin olmaması gerektiğini söylüyorum ben..Solomon siyahi ve atletik Kerem değil o yüzden karşılaştırılmaz demişssin ama unuttuğun bir nokta var..Nasıl ki siyahi oyuncuların avantajları olduğu gibi beyaz oyuncuların da kendine has özellikleri vardır ve bu özelliklerini ön plana çıkararak bu açığı kapatabilirler..İşin zeka ve yetenek kısmını ön plana çıkarıp eğer kendini geliştirebilseydi Kerem o zaman aradaki fizik farkından da bahsedemezdik..Kaldı ki Solomon'dan size olarak pek de geride bir gard olduğunu da düşünmüyorum..Onun sorunu mental sorunlar..Kendini geliştirmek istemedi isteseydi bunu bir seviyeye kadar da olsa başarırdı..Yani sadece fiziksel özellikleri daha iyi olan gard iyi değildir bir çok beyaz gard sayabilirim sana zaten sen de bilirsin Kidd'i Nash'i vsvs..

Kerem eğer ABD'li gardların arkasında kalıp süre alamadığından dolayı kendini geliştiremediyse o zaman yine suçu Kerem de ararım ben..Kariyer planlamasını da ona göre yapacaktı o zaman..Gideceği takımları yanlış seçmiş derim senin açından bakarsak..Fakat ben küçük takımlarda oynayıp küçük maçlarda cok sayı atmanın bır oyuncuyu geliştirdiğine inanmıyorum..Buyuk takımlarda yarısı kadar süre almak bir oyuncuyu cok daha fazla hem zihinsel hem de fiziksel olarak cok daha fazla geliştirir...

Adsız dedi ki...

Küçük takımlarda oynarken mutlaka gelişir bir basketbolcu. Maxim Can Mutaf var mesela, Fenerbahçe benchinde. TB2L'de Işıkspor'da çok skorer ve takımı sürükleyen bir oyuncu. Keza Orhan Haciyeva var Daçka'da, o da aynı Maxim gibi. Hepsini geçtim, TBL'de düz savunmacı göreviyle senelerce seyrettiğimiz Mustafa Abi, TB2L'de şutlarını geliştirdi oynayarak :)

Ufuk Çağdaş Erdem dedi ki...

Elbette geliştirebilir bir oyuncu kendisini küçük takımlarda ama bu bizim bahsettiğimiz Euroleague seviyesinde oynayabilecek kapasitede kesinlikle olamaz..Konuştuğumuz seviye Avrupa Ligi seviyesi olduğu için bence verdiğin örnekler pek oturmamış..

Adsız dedi ki...

Tabii ki, boyu uzun olan her adamı Euroleague'de oynatamazsınız. :) Önce büyük bir emek sarfetmen gerek, bu sadece basketbolda değil, herşey için geçerli. Euroleague'de oynayan adam zaten iyi olduğu için oynuyordur Euroleague'de, daha nasıl gelişsin ki? Anca tecrübesini geliştirir.

Ufuk Çağdaş Erdem dedi ki...

:))) İşte 10 yıldır Euroleague'de oynayan bir Kerem Tunçeri var fakat gelişme adına 1 adım bile yok..Euroleague'de de NBA'de de her yerde her zaman her oyuncunun geliştirebileceği özellikleri vardır..Hatta büyük oyuncu sıfatını alan oyuncular yıldız olduktan sonra bile çalışmayı ve kendini geliştirmeyi bırakmayan oyunculardır..

bahadır dedi ki...

ikinizin yorumlarını okumak çok zevkliydi.sonuçta Türk basketbolunun sorunu bu sayı atabilen oyun kurucu(guard).milli takımdaki oyun kurucularımıza bakarsak sayı tehditi olan guard ımız yok.arada sırada bi ender var oda denk gelcekte atcakta ooooo.bu kadar yetenekli oyuncular için yeterli çalışma ile şut ritmi bulmak zor olmasa gerek(kerem ve ender) .sonuç olarak özellikle kerem olmak üzere kendini geliştirmeye çaba sarf etmemiştir.inşallah bundan sonra hem oyun organizasyonunda iyi hemde istikrarlı şut sokabilen oyun kurucu yetiştirebiliriz,amin:)

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails