Birinciysen birincisindir , ikinciysen hiçbir şey...

6 Mart 2011 Pazar

BEN-X - BİR ŞEYLERİN DÜZELMESİ İÇİN BİRİLERİNİN ÖLMESİ Mİ GEREKLİ?


Uzun zamandır izlemeyi ertelediğim bir filmdi Ben-x. Bilgisayar oyunlarıyla alakalı deniyordu, hoş film demişlerdi falan filan ama aradan 3 sene geçmesine rağmen benim bu filmi bu kadar geç izlememe sebep olan şeyi bulup bir daha tekrarlamamak istiyorum.

Ben-x aslında bir edebiyat uyarlaması. Ama işin ilginç yanı bu kez kitabın yazarı kendi eserini kendi filmleştiriyor ve işte tam da bu yüzden eserinde anlatmak istediklerini aynı şekilde perdeye döküyor.

Belçika’da 15 yaşında bir genç, fark edilen otizmiyle ama sırf farklı olduğu için toplumdan reddi sebebiyle intihar eder. İntihar eden bu çocuk gerçek anlamda otistiktir. Aslında çok zekidir. Bir bütüne baktığı zaman en son detayına kadar inceler ama ne yazık ki bütünü göremez. Toplumun içine karıştığında insanların tüm insani duygularını saklayıp da beceremedikleri detayları bu çocuk görür. Sevdiği kız yanına oturunca onu bir bütün olarak değil, dudaklarına, kokusuna, gözlerine, parmaklarının ince hareketlerine bakarak ele alır. Bütüne odaklanma sorunu vardır. Ama hiçbir şekilde toplumu rahatsız edecek bir genç değildir.

Filmin temposu ziyadesiyle yüksek başlıyor. Ben’in kimliğini gerçek anlamda bulduğu yer ARCHLORD adlı bir Devasa çevrimiçi oyun. Bu oyunda en yüksek seviye olan 80. Seviyeye ulaşmış. Platonik olarak aşık olduğu bir kız dahi var. Bu kızla fethetmediği yer, kesmediği düşman yok. Ama o bilgisayarın dışına çıktığı an, Ben bambaşka bir insan oluyor. Aynaya baktığında kendinden nefret ettiğini düşünüyor. Çünkü toplum tarafından dışlanan farklı yüz aynada gördüğü yüz… Oyun içinde kabul geren Ben-x adlı sanal karakteri. Film boyunca oyun ve gerçeklik arasındaki bu geçişler sayesinde filmin temposu hiçbir şekilde düşmüyor. Filme belgesel vari hava katan Ben’in tanıdıklarının röportajları ise gerçeklik paydasını bir kat daha artırıyor. Araya harika müzikler de sıkışınca filmin sonunun nasıl geldiğini anlayamıyorsunuz bile.

Okullarda yaşadığımız zorbalık (bullying) sorunları filmde de ana karakterimiz BEN’in iki vicdansız ve onlarla birlikte farklı olanı dışlamaya çalışan vicdansızlar grubu sayesinde peşini bırakmıyor. Vicdansız dedim çünkü film sizi hepsi ayrı bir birey olarak değerlendirilmesi gereken bu insanlara karşı öyle dolduruyor ki dilinizin ucuna başka hiçbir şey gelmiyor. Yapılanlar yumruklarınızı sıkma ihtiyacını hissettiriyor. Filmi izlerken birkaç kez durdurup derin derin nefes aldığımı itiraf etmeliyim. Hele bir park sahnesi var ki o an orada olup oradakilerin ağzını burnun kırmak istiyorsunuz. Ama bu, içine kapanık çocuğun popülerler tarafından ezilmesi anlamına gelmesin. Ben’in sorunu farklı olması. Otistikliği. Bütüne odaklanamaması. Sevdiği kız ona ilk kez merhaba dediğinde dahi iki kelam edemiyor, ne söyleyeceğini denkleştiremiyor. Dedik ya sorun ego sorunu değil, diğer insanlardan farklı olması.

Film bir mesaj kaygısı içinde. Bu doğru. Ama bu kaygıyı o kadar güzel veriyor ki itiraz dahi edemiyorsunuz. İnsanlığınızdan utanmaya başladığınızı söylesem hata da bulunmuş olmam sanırım. Şöyle bir durup kendinize soruyorsunuz acaba ben hayatımda Ben gibi olan bir insana bu şekilde bir muamelede bulundum mu? Filmin sonunda Ben çok güzel bir şekilde intikamını alıyor. Sürpriz son desem yanlış bir teşbihte bulunacağımı düşünmüyorum. Ama filmin başından beri yapılan İsa göndermeleri, filmin özellikle son sahnesinde yoğunlaşınca ben pek anlam veremedim.

Sonuç olarak Ben-x sizi hem umutlandıracak, hem hüzünlendirecek hem de kızdıracak bir film. Sizden kimse empati kurmanızı beklemiyor. Sadece kenardan köşeden Ben’in yaşadıklarına bir bakın ve sorun kendinize, Hissetmeyi öğrenmeden hissedebilir miyim?
ALPER KURT

Hiç yorum yok:

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails