Birinciysen birincisindir , ikinciysen hiçbir şey...

28 Ekim 2010 Perşembe

Efes Pilsen Valencia'ya Ağır Geldi




       İstanbul'un delinen gökyüzü şu son günlerde dışarı çıkmak zorunda olan herkesi ayrım yapmadan sırılsıklam ediyor..İşte maç günü de böyle günlerden biriydi ve o havada ıslanmayı,üşümeyi göze alarak maça gelen tüm basketbolseverlere teşekkür etmek gerekiyor diye düşünüyorum..Aslında maça giderken bu havada en fazla gelse gelse 1000 seyirci falan gelir diye düşünüyordum ki bir de baktım salonun yarısı dolu..Yani yaklaşık 8000 seyirci vardı..Fakat bu seyirciler o büyük salonda dağınık bir şekilde oturdukları için tam bir atmosfer ve baskı malesef yaratılamadı..Bundan sonrası için yapılabilecek şey Sinan Erdem'in üst katlarına seyirci almayarak tüm seyircileri belli tribünlerde toplamak olmalıdır..Zira 15 bin seyircinin gelmesini beklediğimiz maç en azından şu anda pek yok..Belki Panathinaikos maçında dolabilir diyorum o kadar..

       Maçtan önce Valencia kadrosuna baktığımda kadronun dengesiz ama potansiyelli oyunculardan kurulu olduğunu görmem yine en iyi performanslarını bize karşı mı gösterecekler acaba diye düşünmeme sebep oldu..Fakat o dengesiz performansları bu sefer ters tepti ve Efes Pilsen'e yaradı..Özellikle 3.çeyrekte sarsılan özgüvenleri ve acele atışlarıyla Valencia'lı oyuncular şut sokmakta çok zorlandılar..Zaten o andan itibaren de karşılaşma Efes Pilsen lehine döndü ve bir daha da değişmedi bu durum..Zaten bu tür maçları 10 sayıdan aşşağı kazanmazsanız evinizde ilerleyen turlarda pek de şansınız kalmıyor..

       Efes Pilsen'de iyi giden şeylere birazdan değineceğim fakat öncesinde önemli bir noktaya yine parmak basmak istiyorum..O da pota altında rakip uzunlarla çarpışacak fizikte ve güçte bir pivot eksikliği..Tabii ki bu adam bence Kasun olmalıydı..Kasun'un yerine alınan Roberts kötü oyuncu değil fakat şu anda Efes'in ihtiyacı olan fizikte ve özellikte bir oyuncu değil..Zira maçın başlarında Javtokas'a indirilen her top tıkır tıkır basket oluyordu..Hani vardır ya mahallede ikiye iki maç yaparsınız ve mahallenin uzun abisi vardır pota altından durmadan uzun boyunu kullanarak basit sayılar atar işte tıpkı Javtokas da Roberts'ın üzerinden o şekilde sayılar buldu..Roberts suçludur demiyorum elinden gelen bu boyu ve oyuncu özellikleri bakımından..Vujcic her ne kadar sert bir pivot olmasa da fiziki yapısı itibariyle ve oyun zekası sayesinde rakibe aldırdığı fauller ile bu pota altındaki ezilmemize bir nebze olsun dur diyebildi...Ben bu takımı oluşturmuş olsaydım şöyle yapardım

1-Ersin Dağlı yerine Ermal Kurtoğlu'nu takımda tutardım ki Ermal her açıdan Ersin Dağlı'dan çok daha etkili bir oyuncu..Ermal'i Ersin'den ayıran bir çok olumlu yön varken ben Ersin'in Ermal'den artısını pek göremiyorum..Yani Ermal ayakları yavas diye hep eleştirildi ve takımdan ayrıldı fakat Ersin'in ayakları Ermal'den hızlı falan değil..Euroleague'de yıllardır oynayan ve çok tecrübeli bir Ermal ile ilk kez Euroleague'de sahaya çıkan Ersin arasındaki farkın da sanırım söylenmesine bile gerek yok..

2-Roberts'ın yerine Kasun'u takımda tutardım..Uzun uzun anlatmama gerek yok bir alttaki yazımda Kasun'un neden takımda tutulması gerektiğini uzun uzun anlatmıştım..

3-Kesinlikle oyun kurucu olarak Mcntyre'ı alırdım ki transfer döneminde Efes'e geldi gelecek diye çok konuşuldu..Kerem Tunçeri'yi takımın ikinci gardı konumunda oynatırdım..Daha önceki yazılarımdan birinde Wisnievski ile ilgili olumlu görüşlerim olmuştu fakat o görüşlerimi iyi değerlendirmek lazım..Eğer Mcntyre'ı alabiliyorsan o zaman lafım olmaz..Fakat şu anda eldeki gard öyle yada böyle Wisnievski ve bu oyuncunun yaptığı iyi şeyler var Efes Pilsen de bu özelliklerden faydalanmalı..Özellikle benim düşüncem final serisinde Ukic savunmasında veya Preldzic savunmasında muhakkak kullanılmalıdır..

       Aslında yapacak olsam daha çok şey yaparım tabi mesela Siskauskas'ı falan alırdım Rakocevic'in yerine ama yazdığım maddeler gerçekci ve olabilirlik ve yapılabilirlik oranı çok yüksek maddelerdir..Dün aksam Efes Pilsen'de benim her zaman en has adamım olan Bootsy Thornton şov vardı resmen..Umuyorum ki Euroleague'de bu haftanın MVP'si seçilir..Her şeyi yaptı Thornton..Sayı attı,sorumluluk aldı,ribaund çekti,top çaldı,savunmada savaştı vsvs..Thornton'ın bir çok sevdiğim yönleri var fakat en sevdiğim yönü kesinlikle fiziksel mücadeleden ve temasdan kaçmaması ve sert bir erkek gibi basketbol oynamasıdır..Yeri geldiğinde de Efes Pilsen'de yıllardır eksik olan  kavga edip itişip kakışacak oyuncu özelliği de Thornton'da var..Her takıma bir Thornton lazım..Vujcic eğer 15 santim falan kısa olsaydı bu oyun zekası ve pas yeteneğiyle sanırım Avrupa'nın bir numaralı gardı olurdu..Etrafındaki oyuncuların doğru zamanda doğru yerlere haraketlenmesi lazım ve uygun boş alanlarda mevzilenmeleri lazım ki Vujcic'in bu pasları,saha görüşü ve basketbol zekası işe yarasın..Dün akşam bu uyumu pekala ilk maç olmasına rağmen sahada gördük..Umarım bir sakatlık veya başka sorun yaşanmaz da Vujcic Efes Pilsen'e faydalı olur..Bundan yıllar önce 98-99 sezonunda o sezonun Final 4 MVP'si Zoran Saviç alınmıştı fakat sakatlıklar ve uyumsuzluk sorunları nedeniyle Saviç büyük mü büyük bir hayal kırıklığı olarak Efes Pilsen tarihindeki yerini almıştı..Tahtaya vuruyorum Vujcic için böyle bir şey yaşanmasın...Üçlük çizgisinin geriye alınması zaten topu çembere zor yetiştiren Rakocevic için hiç de iyi olmadı..Çünkü bu uzaklıktan topu çembere yetiştiremiyor..Ancak boş ve rahatsız edilmediği pozisyonlarda  çembere yetiştiriyor ki zaten o topları da sayıya çeviriyor..Çok kötü oynadı,yine batırıyor dedik ama bir de baktık sahanın en skorer adamı 20 sayı atmış:)) Ne diyelim artık..Eğer yaş sorunu olmasa Charles Smith'i bu takımda Rakocevic'in yerine oynatırdım..Yaş sorunu da gerçi yok Smith'in çünkü o ihtiyar delikanlı biliyorsunuz:))

UFUK ÇAĞDAŞ ERDEM

23 Ekim 2010 Cumartesi

Efes Pilsen-U.Olimpija ( Kasun-Kasun-Kasun )


       Gecen Çarşamba akşamı Efes Pilsen-Olimpija maçını izlerken aklıma 98 yılındaki 2 uzatmada kazandığımız Cibona karşılaşması geldi..O karşılaşma da inanılmaz bir heyecana sahne olmuştu fakat o sefer kazanan Efes Pilsen olmuştu..Hatta karşılaşmanın ikinci uzatmasında faul problemi sebebiyle neredeyse benchde oyuncu bile kalmamıştı..Fakat Naumoski yine sazı eline almış ve karşılaşmayı kazandırmıştı..Şimdi Olimpija maçına bakıyorum Efes Pilsen karşılaşmanın sonlarında tek uzun oynamak zorunda o uzun da devşirme siyahi oyuncumuz Ersin Dağlı..

       Takım mühendisliği denilen şeyi Efes Pilsen malesef 2 yıldır yapamıyor..Geçen sene Ergin Ataman'ı en çok eleştirdiğim nokta buydu..Basketbolda evet yıldızlar önemlidir fakat doğru sistem-doğru koç ve doğru parçalardan oluşan birbirini tamamlayan oyuncularla çok önemli yerlere gelebilirsiniz..Bundan 10-15 sene önce Efes Pilsen bugunkü kadar bütce ayırmıyordu fakat doğru parçalarla her zaman istikrarlı bir şekilde Avrupa'nın her daim tepelerinde dolanıyordu..Şimdi bütce var bu seferde doğru parçalar alınamıyor veya elimizdeki doğru parçalar kaybediliyor..Lafı Mario Kasun'a getirmek istiyorum anladığınız gibi..Şu anki Efes Pilsen kadrosunda bırakın tam bir 5 numarayı dörtbuçuktan 5 oynayan bir uzun dahi yok..Hem boy olarak yok hem de pivot özelliklerine sahip oyuncu olarak yok..Sayıyla 0 yazıyla ''sıfır ''..O zaman sormak lazım Mario Kasun neden gönderildi?? Gönderilmemesi için maddeleri sıralayayım bakalım kaç madde çıkacak

1-Bir yabancıda olmasını beklediğiniz en önemli özellik ''Kendini takımına ve formasına '' adamışlık yani bir yabancı gibi değil de sahaya çıktığı zaman her şeyini veren bir Türk oyuncu gibi oynaması ( her ne kadar basketbol IQ su düşük olsa ve bu sebepten saçma sapan fauller alsa bile )

2-Efes Pilsen'in şu anki durumu itibariyle fizik olarak ve oyunculuk özellikleri bakımından Efes'in aradığı adam..Şu anda Efes Pilsen Avrupa'da 5 numara arıyor ve 33 yaşındaki Vujcic alınacakmış sanırım..El insaf Kasun'u bırakıp Vujcic'i alırsanız gülerim ben buna..Pota altını dolduran,sert,blokcu ve eğer oyundan soğutmaz ve top indirirsen de özellikle potaya yakın yerlerde bitirici bir oyuncuydu Kasun..

3-Radullica iyileşsse bile bir tane daha 5 numaraya ihtiyaç olduğu açıkken takımı,ortamı ve şehri tanıyan uyum sıkıntısı çekmeyecek bir 5 numaraydı Kasun..

4-Geçen sene yukarda bahsettiğim basketbol zekasının zayıflığından olsa gerek biraz da Ergin Ataman tarafından her zaman çocuk gibi azarlanan fakat bir kez olsun sesini çıkarmayan ve bu açıdan da yaptığı işe,hocasına saygılı adamdı Kasun..Rakocevic'in nasıl horozlandığını geçen seneki Maccabi deplasmanında hatırlıyoruz..Koç faktörünü de göz önünde bulundurursak Hırvat koç Perasoviç ile yine bir Hırvat olan Kasun'un çok iyi anlaşabileceğini ve veriminin daha da artacağını düşünüyordum..

5-Bu madde belki çok fazla kimsenin dikkatini çekmeyen ama benim için çok önemli olan bir maddedir..2009'daki Fenerbahçe Ülker serisinde takım moralmen ve mücadele bakımından yerlerde sürünmeye başladığı sıralarda sahaya karakter koyan,rakiple gerektiğinde kavga eden ve takım arkadaşlarını gayrete getiren oyuncuydu Kasun..0-2 geriden gelinip o serinin 4-2 kazanılmasında saha içinde Bootsy çok önemli işler yapmıştı fakat Kasun'un hele hele Fenerbahçe Ülker'in o çirkef bazı oyuncularına karşı meydan okumasını ben unutamam..Ömer Aşık,Widmar,Semih,Oğuz Savaş bu 4 pivota karşı bir tek Kasun..Gerçi Ergin hoca ilk 2 maçta gereken süreyi vermediği halde bu bahsettiğim etkiyi yaratmıştı takımda Kasun..

       Maddeler biraz daha zorlasam daha da uzar gider fakat çok da abartmaya gerek yok.:)) Şimdi Avrupa'da bana Kasun'dan daha iyi 5 numara özellikleri olan ve Kasun'dan daha kariyerli ve tecrübeli 5 tane Pivot sayabilir misiniz?? Ben sayamıyorum..Peki o zaman neden gönderildi Kasun..Öyle aman aman ödenmeyecek bir sözleşme istemediğini de biliyoruz..Sorup araştırmak lazım..Uzun oyuncu özellikle has 5 numaralar yok artık elinde olanın da kıymetini bilemezsen işte Olimpija maçında son 5 dakikayı Ersin Dağlı ile oynarsın..

       Şimdi gelelim maça...Bir defa şunu baştan söyleyelim..Özellikle Euroleague'de rakip çamurdan da olsa deplasmanda maç kazanmak çok zor..Belli bir taraftar desteğini arkasına alan ve iyi yaptığı şeyleri çok fazla zorlayan aynı zamanda atmosferin ve kendi evinde oynamanın verdiği özgüvenle oynayan takımları yenmek hiç de kolay değil..Fakat her ne olursa olsun Efes Pilsen'in bu karşılaşmayı kazanması gerekirdi..Gerçekten de rakip çamurdan oluşuyordu en önemli adamı 37'lik Jagodnik :)) Pinkney denilen sokak basketbolcusundan o kadar sayı yemek de hani insanı dellendirmiyor değil :)) Karşılaşma 2 defa Efes Pilsen'in avuçlarının içine geldi yani al ve git o kadar..Fakat sanırım geçen seneden Efes Pilsen'e bulaşan maç sonu oynayamama alışkanlığı bu senenin ilk maçına da yansıdı..Umarım bu sadece bir maçlık bir tesadüftür..Bir takım top kaybı yapar fakat Efes Pilsen bu maçta öyle top kayıpları yaptı ki arkada hep gafil avlandı..Yani maçın sonları ve uzatmalarda bu top kayıplarından bomboş yanılmıyorsam 4 veya 5 tane turnike yedik..Hiç olacak iş değil hele hele karşılaşmanın artık el yaktığı anlarda hiç mi hiç olmaz..İlk uzatmada Efes Pilsen 2 sayı önde ve 30 saniye falan var top Efes'de..Doğal olarak topu son 5 saniye kalaya kadar çevirip öyle kullanmak istiyor takım..Buraya kadar her şey tamam ama en önemli şey burada evet süreyi bitirmekden çok topu çembere yollamaktır bırakın girmesin ama topu çembere bir şekilde gönder..Ribaund mücadelesi olsun,rakip topu uygun ve rahat pozisyonda alamasın ve istediği hücuma çıkamasın bu arada saniyeler de erisin sen e maçı al ve git bu kadar basit..Efes Pilsen bu hücumda topu çevirdi çevirdi ve Kerem Gönlüm'e geldi top.. Son 5 saniye falan tam istenilen şey olmuş..Ben evde bağırıyorum çıldırıyorum Kerem at topu çembere at sallaaaaaa ama Kerem malesef korktuğum şeyi yaptı ve çaprazında bile olmayan taa dip köşeye uzun ve cılız bir pas atmaya kalkıştı..Sonuç topun rakip tarafından çalınması ve bomboş turnike..Karşılaşmanın son anlarında Jagodnik'e verilen hücum ribaundu vs vs kısacası elimizdeki maçı resmen hediye ettik..Bu grupta Armani Jeans Milano'nun CSKA'yı deplasmanda yendiğini göz önünde bulundurursak her şeyin yine geçen seneki gibi arapsaçına dönme ihtimali de çok yüksek duruyor..Haa tahminimi sorarsanız bu Olimpija'yı İstanbul'da 20 sayıdan aşşağı yenip gönderirsek ayıp olur..Elbette ki ciddiyet ve biraz daha parçaların birbiriyle oynamaya alışması gerekiyor..Tartışmasız Efes Pilsen'in bu gruptaki hedefi ilk 2 olmalıdır..İşte bu hedef doğrultusunda bu Olimpija mağlubiyeti hiç de iyi olmadı..

       Nachbar'a ayrı bir parağraf açmak istedim..Takımda bu kadar candan yürekten ve her şeyini veren bir yabancı oyuncu görmek beni çok sevindiriyor..Bu geçen sene de böyleydi..Hatta vardiği röportajda aldığım paranın hakkını terimin son damlasına kadar savaşarak ve oynayarak vermek istiyorum diyen bir oyuncu Nachbar..Antalya B.Belediye karşılaşmasını sanki Panathinaikos maçı gibi ciddiyetle ve canla başla oynayan Nachbar'a buradan teşekkürlerimi gönderiyorum..Aslında her oyuncuya ayrı ayrı parağraflar açılıp bazı şeyler söylenebilir fakat bu seferlik bu kadar yeter:)) ( Not: Olimpija maçında da görüldü Efes Pilsen'e pota altında sırtı dönük skor yapabilen en azından bu skor tehdidi olan hücumu açacak,rakip savunmayı dengesizleştirecek bir oyuncu ihtiyaci çok ama çok bariz..Rakip bizi dışarı sürükledikce biz de dışarı çıktık..İçeriye topu bir kere bilr indiremedik..İndirsek de o post-up oyununu oynayacak kim vardı derseniz o da yok :)) Sahi Ermal Kurtoğlu diye bir evladımız vardı onu da  mı yolladık o bu işleri Türkiye'de en iyi yapan oyuncuydu yoksa ben mi yanılıyorum:))  )

UFUK ÇAĞDAŞ ERDEM

19 Ekim 2010 Salı

Parkur - Tour de France 2011


Tour de France 2011 parkuru bugün Christian Prudhomme tarafından acıklandı.


21 adet etap bulunan Tur 2 Temmuz Cumartesi günü başlayıp 24 Temmuz Pazar günü sona erecek.

98. defa düzenlenecek Tur 3471 kilometre uzunluğunda bir parkurda koşulacak.

Parkurda 10 düz etap , 4’ü zirvede sonlanacak 6 tırmanış , 1 bireysel zamana karşı (41km) ve 1 takım zamana karşı (23km) etabı bulunuyor.

Bu yıl ev sahibi Fransa dışında Tur sadece İtalya’ya uğrayacak.



Alpler’in Yüzüncü Yıldönümü;

Alpler Tour de France’da ilk defa 1911’de 366km’lik Chamonix - Grenoble etabıyla tırmanılmıştı. Aravis, Télégraphe, Lautaret ve Galibier zirveleri geçilmişti. 100 yıl sonra yine Alpler şampiyonu belirleyecek etaplarıyla karşımızda… 18.Etabın sonlanacağı (Kraliçe Etap) Galibier (2645m) zirvesini bu yıl önde geçecek bisikletçi hiç kuşkusuz büyük prestij elde edecektir.

2011 Tour de France etaplar:

Temmuz 2, etap 1: Passage du Gois-Mont des Alouettes, 191km

Temmuz 3, etap 2: Les Essarts-Les Essarts, TZK, 23km

Temmuz 4, etap 3: Olonne-sur-Mer-Redon, 198km

Temmuz 5, etap 4: Lorient-Mûr-de-Bretagne, 172km

Temmuz 6, etap 5: Carhaix-Cap Fréhel, 158km

Temmuz 7, etap 6: Dinan-Lisieux, 226km

Temmuz 8, etap 7: Le Mans-Châteauroux, 215km

Temmuz 9, etap 8: Aigurande-Super Besse Sancy, 190km

Temmuz 10, etap 9: Issoire-St-Flour, 208km

Temmuz 11, dinlenme günü - Le Lioran/Cantal

Temmuz 12, etap 10: Aurillac-Carmaux, 161km

Temmuz 13, etap 11: Blaye-les-Mines-Lavaur, 168km

Temmuz 14, etap 12: Cugnaux-Luz Ardiden, 209km

Temmuz 15, etap 13: Pau-Lourdes, 156km

Temmuz 16, etap 14: Saint-Gaudens-Plateau de Beille, 168km

Temmuz 17, etap 15: Limous-Montpellier, 187km

Temmuz 18, dinlenme günü province of Drôme

Temmuz 19, etap 16: Saint-Paul-Trois-Châteaux-Gap, 163km

Temmuz 20, etap 17: Gap-Pinerolo, 179km

Temmuz 21, etap 18: Pinerolo-Galibier/Serre-Chevalier, 189km

Temmuz 22, etap 19: Modane-Alpe d’Huez, 109km

Temmuz 23, etap 20: Grenoble-Grenoble, BZK, 41km

Temmuz 24, etap 21: Créteil-Paris/Champs-Elysées, 160km

Yazan : AHMET ALTUNTAŞ

17 Ekim 2010 Pazar

Yaşayan Efsane ''Vitali Klitschko '' İçin Herkes Ayağa




       Arkadaşlar artık inanın Vitali yazısı yazarken kelimeler kifayetsiz kalıyor..Söylenebilecek en güzel söz sanırım ''Yaşayan Efsane'' olacaktır..40 yaşına merdiven dayamış efsane dün de yine bizlere tam bir boks resitali sundu herkesi boksa doyurdu..

       Öncelikle dün sitemizden reklamını yaptığımız Fox TV ve yaptıkları yayınla ilgili bir kaç şey söylemek istiyorum..Ne olduğu belli olmayan beşinci sınıf bir yabancı film sebebiyle malesef maçı canlı olarak değil 3 raund geriden yayınladılar..Ben de maç öncesi yayın bulurmuyum acaba diye internet sitelerinde gezinirken bir de gördüm maç başlamış..Hemen kapattım ve 3 raund geriden de olsa Fox'dan maçı canlıymış gibi izledimm..Boks maçının güzelliği maç öncesi ve maç sonrası yayınlarda gizlidir..Sen bırak bunları vermeyi asıl maçı bile eline yüzüne bulaştıracaksın sonra da bu piyasada ( Bilgehan Demir) söz sahibiyim en iyiyim vs diyeceksin..Sakın bana ya olsun buna da şükür bu da olmasaydı demesin kimse..Eğer bir işi yapıyorsan hakkını vererek yapacaksın yarım yamalak iş yapılmaz..Bak Vitali'ye 40 yaşında halen 23 yaşındaki heyecanla ve konsantrasyonla boks yapıyor..

       Aslında karşılaşma öncesi özellikle ilk 3 raundun Briggs açısından daha agresif olmasını beklediğim raundlardı..Fakat Vitali hem Briggs'e bu şekilde bir başlangıç yapma fırsatını vermedi hem de daha ilk raundlardan agresifliğini ortaya koydu ve Briggs'in zaten az olan kazanma şansını sıfıra indirdi..Karşılaşmanın devam eden raundlarında ise ilk defa ama ilk defa bir boksöre ringde acıdım..Briggs o kadar sert ve etkili kombinelerini aldı ki Vitali'nin ölmemesi büyük mucize..Nerdeyse adama baltayla vursan yine de yıkılmayacaktı..(Gerçi 7.raundun sonunda bi 10 saniye daha olsa yıkılmıştı ama gong kurtardı) Fakat bu karşılaşmanın 8.raunddan sonra derhal durdurulması gerekiyordu..Yani aslında normal şartlarda hakemin araya girip Briggs'e sarılıp maçı durdurması gerekiyordu fakat sonuna kadar oynattılar..Boks seyircisi adına güzel bir olay fakat boksun özüne ve ahlağına ters bir hareketti..Bir boksörün sağlığı oradaki herşeyden daha önemlidir ve bunu bir hakem veya Briggs'in köşesinin riske atmaya hakkı yoktur olmamalıdır..Boksörler ringe çıkarken ne olursa olsun maça devam etmeliyim,ayakta kalmalıyım bilinçaltıyla çıktıkları için çok kötü durumlara düşsseler bile devam ederler fakat bu tam anlamıyla bilinçli bir devam etme değildir..Mesela dün gece Briggs daha oturağı konmadan oturmaya falan çalıştı kendinde değildi..Fakat bunun hiç lamı cimi yok Vitali ne kadar övgüyü hakediyorsa o kadar olmasa bile Briggs de övgüyü hakediyor..En sert yumruklarını aldı hem de her türlüsünü..Raund sonları hep Briggs'in toparlanmasına neden oldu..Eğer raundlar 3 dk değil de 3.30 olsa bir çok raundun sonunu göremeyecekti bence..

       Zaten yıllar yılı savunmasının zayıflığıyla bilinen Briggs daha önce kariyerinde bildiğimiz gibi 98 yılında Lennox Lewis ile kapışmıştı..O karşılaşmada ilk raundda Lennox'u neredeyse devirecek pozisyona sokan Briggs daha sonraki raundlarda kondüsyon ve savunma zaafiyeti sebebiyle defalarca yere düşüp defalarca da yerden kalkmıştı..O maçın hakemi Frank Capuccino normalde devam edebilecek pozisyondaki Briggs'e hayır demiş ve maçı bitirmişti..Şimdi bir benzer hisleri 12 yıl sonra hissetti Briggs..Bir tek hakem durdurmadı karşılaşmayı..Lennox Lewis'in en etkili yumruğu rakibin tepesinden indirdiği omuz üstü yakın döğüşte kullandığı yumruktu..Bunun aynısının defalarca örneğini dün gece Vitali'den izledik..Yüksekten gelen ecel yumruğu bu resmen..Tekrar tekrar Vitali'nin tekniğinden,klasından,şampiyon karakterinden falan bahsetmeme gerek yok..Fakat şunu söyleyelim boksa döndüğünden beri en etkili ve hayranlık uyandıran performansını izletti bizlere yaşayan efsane..Karşılaşma boyunca toplam 302 yumruk isabet ettiren Vitali bunların 171'ini Power Punch olarak Briggs'e yutturdu..İnanılmaz bir rakam..Daha da inanılmazı karşılaşmayı kazandığı sayıyla garanti olan şampiyon son üç raundda resmen şov yaptı..Toplamda vurduğu 171 Power Punch'ın % 66 lık kısmını son 3 raundda gerçekleştirdi Vitali Klitschko...Yani son gücüyle nakavt için rakibinin üstüne gitti ki tek yumrukla rakibi nakavt edebilen en tehlikeli boksörlerden biri Briggs'e karşı iyice risk de alarak..Ama işte şampiyon olmak böyle bir şeydir..Karşılaşma sonrası Briggs'' Kariyerim de karşılaştığım tartışmasız en iyi rakiple döğüştüm..Yine tartışmasız en sert vuran ve en klas boksördü karşılaştığım..'' demiş. Hemen hatırlatalım Briggs kariyerinde efsanelerden George Foreman'ı yenmiş Lennox Lewis'e ise yenilmişti..Bu demeciyle Vitali'yi bu 2 efsanenin de önüne koymuş Briggs..Vitali'den dün gece bir çok defalar taktiksel deha kokan ve yılların getirdiği tecrübeyle kazanılacak haraketler gördük..Benim en çok hoşuma gideni genellikle solların arkasından sağını indirdiği için Briggs hep önce sol bekliyordu..Bunu bilen Vitali sol çıkarmadan direk sağlarla rakibini defalarca sarsdı..Yani feyk attı kandırdı...

       Sözü fazla uzatmaya gerek yok Vitali Klitschko'nun da dediği gibi '' Vitali Klitschko'yu ancak yine Vitali Klitschko yenebilir ''  Büyük ve Koyu bir NOKTA...

UFUK ÇAĞDAŞ ERDEM

16 Ekim 2010 Cumartesi

Herkes Ekran Başına 00.30 Fox Tv '' Vitali Klitschko-Shannon Briggs '' WBC Ağırsıklet Ünvan Karşılaşması...



       Evet arkadaşlar belki Fox Tv bu önemli maçın reklamını yapma tenezzülünde bile bulunmuyor fakat ben buradan sizlere hatırlatıyorum saat 00.30 da ekran başına...Bir kişinin bile bu başlık sayesinde karşılaşmayı izlemesini sağlayabilirsem ne mutlu bana..Bir boks efsanesi olan Vitali Klitschko'yu kariyerinin son yıllarında canlı canlı izlemek isteyenler kaçırmayın derim..Bu karşılaşmanın çok geniş analizlerini yarın sitemizde yapacağım..

UFUK ÇAĞDAŞ ERDEM

14 Ekim 2010 Perşembe

Efes Pilsen için ŞEREFE... '' Şeref de Kim ?? :)) ''



       Efes Pilsen geçen sene olduğu gibi bu sene de Fenerbahçe Ülker'i mağlup ederek Cumhurbaşkan'lığı kupasını bir kez daha kazanmış oldu..Adı Cumhurbaşkan'lığı kupasıydı fakat kimse için ne kupası ne ödülü olduğu hiç ama hiç önemli değildi..Çünkü bu maç bir Efes Pilsen-Fenerbahçe Ülker karşılaşmasıydı..Cumhurbaşkanını kim ne yapsın kupasını kim ne etsin..Gazoz kupası da olsa heyecan doruklara çıkardı ve aynen öyle de oldu..Şimdi geçelim maç analizlerine..

       Öncelikle bu karşılaşma için yukarıdaki resmi seçmemin bir anlamı var..Geçen sene final serisindeki performansıyla Efes Pilsen'i yıkan oyuncuların başında gelen Ukic'in bence panzehiri bulunmuş oldu..Bu panzehirin adı Wisnievski..Bakın buradan daha sezonun başında yazıyorum olası bir final eşleşmesinde Ukic'in karşısında duracak ve onu durduracak oyuncudur Wisnievski..Bir defa Ukic'i topla oynatıp rahat etmesini sağlarsanız zaten işiniz bitmiş demektir..Geçen sene ne zaman karşısında savunmadan bi haber Ender Arslan'ı görse Ukic topu rahat rahat yere vurup elini kolunu sallaya sallaya turnikeler atmıştı..Bu sefer karşısındaki Wisnievski öyle bir savunma yaptı ki bazı pozisyonlarda Ukic topu yere vuramadı bile..Ritmi bozuldu..Zaten şut ritmine tam olarak güvenilmeyen bir oyuncu olan Ukic bir de topu yere vuramayınca iyice raydan çıktı..Bakın bu dediğim eşleşme maç boyunca en fazla 4 veya 5 sefer olmuştur fakat bu pozisyonlar bile bana çok ama çok önemli bazı mesajlar vermiştir bu eşleşme ile ilgili..Wisnievski öyle yakınına ve burnunun dibine giriyor ki rakibin rakip bunalıyor ve topu yere vurup geçmeye kalksa bile ya topunu çaldırıyor yada çok kıvrak ve çabuk bir oyuncu olan Wisnievski hemen geri çekilerek pozisyonunu alıyor..Buradaki tek sıkıntı böyle bir durumda Wisnievski'yi oynatacaksak kim kenarda kalacak işte bütün mesele bu..Serinin gidişine göre bu oyuncu seçimlerine değişik ayarlar verilebilir..Ender adına çok üzgünüm ama sanırım Perasovic Ender Arslan'ı pek düşünmüyor..En azından Euroleague maçlarında..O fizik ve rezalet savunmasıyla zaten Efes Pilsen'de oynamasını pek de beklemiyorum ben..Dengesiz ve bomba denilen bir iki tane 3 lük bulacaksın diye sana 25 dakika süre verip tüm savunmayı ve dengesini bozamayız kusura bakma Ender..Rol alacağın zamanlar gelecektir hücumda tıkanılan anlarda fakat bu kesinlikle geçen sene olduğu gibi en kritik anlarda topu senin eline verip senin birebirlerine muhtaç olunacak bir şekilde olmayacak orası kesin..

       Bir defa her şeyden önce Efes Pilsen'in en az 2 tane biri yapılı 5 numaraya ihtiyacı var..Radullica'nın döndüğünü varsaysak bile yine de bir tane kalıplı uzun Efes Pilsen için çok elzem..Rakip uzunların topu pota altında aldığı anlarda birebirde o oyuncunun arkasında durabilecek ve ikili sıkıştırmaya gerek duyulmamasını sağlayacak bir uzun..Bugun top Oğuz Savaş'a indiği anlarda gerek Ersin Dağlı gerek Roberts veya zaman zaman Kerem Gönlüm çok iyi iş çıkardı fakat bunlar genellikle dışardan veya içerden gelen yardımlar ve ikili sıkıştırmalarla pekişen başarılardı..Bize birebirde rakip 5 numaralara dur diyebilecek bir uzun lazım hadi hayırlısı..

       Takımdaki rollere de kısaca değinirsek eğer en çok dikkatimi çeken şey giren çıkan her oyuncunun takıma öyle yada böyle katkı vermiş olması..Hiç çok etkisiz veya çok kötü bir performans hatırlamıyorum.Hatalar oldu elbette fakat bunlar sürekli bir hal alan kronik bir hastalık şeklinde değildi.. Kerem Tunçeri böyle oynayacaksan lafım yok ama geçen sene de böyle başlayıp sonunda her zamanki gibi batırmıştın inşallah yine öyle olmaz..Hücumda sorumluluk alan ve savunmada iyi işler çıkaran bir Kerem Tunçeri'ye itirazım olamaz..Fakat istikrar ve hücumda sorumluluk alması şartıyla..Sanırım bu kendine güven Dünya Şampiyonası'ndan gelmekte ve o turnuvadaki form grafiğini bu maçta sahaya yansıttı...Rakocevic de gördüğüm en büyük değişiklik üzerindeki o geçen seneki baskının olmaması ve son derece rahat ve kendine güvenli bir oyun oynamasıydı..Geçen yıl bire beş bir şeyler üretmeye çalışan ve sürekli hatalar yapan Rakocevic şimdi kenardan bile gelse gerektiği yerde üstüne düşeni yapan bir oyuncu rolündeydi..En önemlisi gergin değildi ve kenar yönetimle barışıktı..Nachbar 3 numara oynadığı sürece her zaman ve her şartta Euroleague dahil tüm rakiplerin 3 numaralarına karşı üstünlük sağlayıp Efes adına fark yaratacak oyuncu olacaktır..Yeri geldiğinde sadece ama sadece bir silah ve tercih olarak zaman zaman 4 numarada oynatabileceğimiz de bir oyuncu Nachbar..Bu özelliğiyle de özellikle hücumda rakip uzunlara eşleşme sıkıntısı yaratacaktır..Yoksa bir sezon boyunca sürekli 4 numara oynatıp kara kaslı uzunlarla boğuşturursan Nachbar'ı onun o muhteşem özelliklerinden de yararlanamazsın aynı zamanda da oyuncuyu hem fiziksel hem de psikolojik olarak çökertmiş olursun..4 numarada sadece bir ''Sniper '' usulü vurucu rollerde kullanabilirsin ama sadece bir ekstra silah olarak..Bu Roberts'ı beğenmemek elde değil..Koları kalın,iyi ribaund çeken,savunmada pozisyonunu çok iyi alan,oyunun sürekli içinde ve her zaman ikinci şanslarını zorlayan tam anlamıyla ilaç gibi bir oyuncu Roberts..Son hücumda Ukic Kerem'i geçip potaya bomboş turnike atacakken hemen uyanıp çok da yüksekten şahane bir blok yaparak aslında maçı getiren adam oldu Roberts..Ersin Dağlı elinden geleni yapıyor ve en önemli özelliği eğer 3 saniye koridorunda topu alırsa daha doğrusu gardlar o topu onunla buluşturabilirse vücudunu çok şahane araya koyarak çok yüzdeli bir şekilde bitiriyor hücumları..Savunma ribaundlarında da etkili fakat bazen oyun içinde savunma rotasyonunda adamını kaçırıyor resmen dalıveriyor..Zaten bu sebepten olsa gerek koç Perasovic sık sık çocuk azarlar gibi azarladı garibimi onun da sesi çıkmadı ne yapsın..Bootsy Thornton ise benim vazgeçemediğim ve geçen sene sakatlanmasa final serisinde değişik şeylerin olabileceğini düşündüğüm oyuncudur her zaman..Oyunun iki tarafını da son derece verimli oynayabilen ve kesinlikle bir yabancı oyuncu için en önemli ama en önemli şey olan '' Kendisini Adamışlık'' ruhuyla oynayan bir oyuncu Thornton..Özellikle Wisnievski ile beraber Preldzic'i çok iyi savundular..Cenk özellikle geliştirdiği fiziksel özellikleriyle skor anlamında rakip oyunculara zorluklar yaratacaktır..Sinan Güler pek oynama şansı bulamadı fakat eğer daha fazla süre almak istiyorsa Wisnievski'den daha iyi savunma yapması ve Wisnievski'de olmayan skorer ve şut özelliklerini de sahaya yansıtmalı Sinan..Kerem Gönlüm ise tam bir joker içerde kullan,dışarda kullan,savunmada kullan,ribaund aldır,savunma yaptır hatta bir de bugun olduğu gibi şutlar sokarsa yeme de yanında yat..Hızlı ayaklarıyla günümüz uzunlarında en çok aranan özellik olması sebebiyle Kerem her zaman önemli roller alacaktır Efes Pilsen'de..

       Karşılaşma son çeyreğin başına kadar hep Fenerbahçe Ülker'in üstünlüğünde geçmesine ve fark bir ara 16 sayılara kadar çıkmasına rağmen hiç öyle geçen seneki gibi pes eden ve Efeslileri umutsuzluğa sürükleyecek bir görüntü oluşmadı sahada..Fenerbahçe Ülker'de yine çok önemli roller alan ve kritik şutlar sokan Ömer Onan ve Mirsad denen basketbolcu bozuntusu takımı sürüklediler..Bu iki adam(biri adam bile değil ama lafın gelişi öyle diyorum) hem saha içi rollerde hem de saha dışı faktörlerde (hakemi baskı altına alma,seyirciyi galeyana getirme,pislik işler yapma vsvs )  takımını bir yerlere getirmek için çırpınıyorlar..Bir çok defa olduğu gibi bugun de hakemlerin verdiği bir karardan sonra ( ki hakemlerin Efes Pilsen'i resmen biçmeye çalıştığı bir maçtı..Ödül töreninde de biz Efesliler tarafından uzun ve etkili bir şekilde yuhalandılar ) en az 2 dakika sürekli itiraz edip bir şeyler söylüyorlar..A be kardeşim o kadar konuşacak ne buluyorsun neye itiraz ediyorsun bu hakemlerin hiç mi düdükleri ve teknik faulleri yok,neyine güveniyorsun?? Baban mafya'mı yoksa hakemlere çıkışta bekle diye tehditler mi savuruyorsun?? Sinir sistemlerimi alt üst eden bu ikisi dışında  her şey yolundaydı aslında..Haa bir iki parantez daha açalım..Mesela Emir Preldzic de bu iki oyuncuya benzemiş hem de fena halde..Dirsekler durmadan çalışıyor,çaktırmadan pis fauller yapıyor vsvs..Hatta madalya töreninden sonra soyunma odasına giderken Efeslilerin olduğu trübüne öyle bir bakış atarak ve sanki küfrederek gitti ki inanamadım..Herkes boynu bükük küheylan gibi soyunma odasına giderken Preldzic bizlere dik dik bakarak ve gözlerinden ateş çıkararak gitti soyunma odasına..Sanki meydan okuyordu:))) Kaya Peker'e maç sonrası yapılan '' Kayaaaa o madalyayı da sat para eder sat o madalyayı da '' şeklinde yapılan tezahüratlar gerçekten çok yerindeydi..Zaten gördüğüm kadarıyla Fenerbahçe'nin uzun rotasyonunda pek fazla süre bulamayacak gibi duruyor..

       Karşılaşmaya resmen hasta halimle gittim fakat bu galibiyet beni kendime getirdi inanır mısınız..Maça hayatında ilk defa bir basketbol maçı izleyecek olan eşim Dilek'le beraber gittim..Bir yandan onun her türlü sorusuna yanıt vermekle meşgulken bir yandan da maçı izliyordum..Hayatında ilk defa basketbol izleyen birisi olarak eşimin yaptığı bazı yerinde ve inanılmaz tespitler bana bazı şeyleri bilmek ve görmek için uzman olmaya gerek yok Ufuk dedirtti..Mesela daha maç başlamadan Fenerbahçe'li oyuncuların çok uzun olduğunu ve bizde yani Efes'de uzun adam olmadığını söyledi ve en önemli soruna en baştan parmak bastı aslında..Rakocevic ısınırken daha bu adamın elleri kolları diğer herkesden farklı oynuyor yerinde duramıyor dedi ki haklıydı Rakocevic sahadaki herkesden daha fazla para kazanan ve vücud olarak çok çabuk yön değiştirebilen bir oyuncuydu..Gelelim beni en çok güldüren Oğuz Savaş ile ilgili sözlerine.. '' Yahu bu adam basketbolcu mu?? Hiç basketciye benzemiyor resmen sakallı Hacı bu Hacı '' Bundan böyle Oğuz Savaş'ın adı benim tarafımdan da ''Hacı''dır..Sonra Perasovic bizim Efesli oyuncuları bağırıp çağırıp azarlarken '' Yaa adama bak durmadan bağırıyor ayıp değil mi bağırılır mı oyuncuya??:)))))) '' dedi ve sürekli maç boyunca bunu söyledi..Benim bu durumun normal bir şey olduğunu ve koçların oyuncularını motive etmek ve hatalarını göstermek adına böyle bağırabileceğini anlatmam inanın çok zor oldu çatladım:)) Fakat her ne olursa olsun basketbol maçını çok sevdiğini ve bundan sonra Efes Pilsen'in  her maçına gelmek istediğini söyleyince dünyalar benim oldu:)) Bir Efes taraftarı ve bir basketbolsever daha kazandırdım sevinçliyim..Basketbolun heyecanı ve Efes Pilsen sevgisi ilk defa bir basketbol maçı izleyen bir bayan taraftarı bile işte bu şekilde etkileyebiliyor.. Haa başlıktaki Şeref'in kim olduğunu ben de bilmiyorum bilen varsa söylesin hakkaten kim bu Şeref?? :)))))))

UFUK ÇAĞDAŞ ERDEM

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails