Birinciysen birincisindir , ikinciysen hiçbir şey...

21 Aralık 2010 Salı

CHANGELING – Sahtekar

Clint Eastwood’un sırf Türkçe isminden dolayı es geçtiğim bir filmini iki yıl aradan sonra izlemek durumunda kaldım ve bunun pişmanlığını daha filmin o Eastwood tarzı son jeneriğini izlerken hissettim bile. Nitekim Clint baba yine yapmış yapacağını.



Maço filmlerin yönetmeni Clint Eastwood bir kez daha yönetmenlikte ne kadar da piştiğini kanıtlıyor. Hiç sevmediğim Angelina Jolie’nin başrolü üstlendiği Changeling’de yine tüm Clint Eastwood karakterlerinde olduğu gibi baş karakter Christine Collins’i geçmişinden bir haber şekilde ve filmin ilerleyen dakikalarında akıbeti hem California yerel yönetimi, hem annesi , hem de bizim tarafından bilinmezlerde olan kayıp oğlunu izliyoruz. Yalnız baştan söyleyeyim, filmde gördüğünüz her kare 1928 yılında yaşanmış Wineville Chicken Coop cinayetlerinin neredeyse birebir perdeye yansımış hali.



İlk filmi “UNFORGIVEN”dan beri Eastwood filmleri erkek egemenliğinin hüküm sürdüğü kareleri resmeder. Baş karakterler kadın olsa dahi, bu kadınların hayatlarını, yaşadıkları çevreyi ve hatta kaderlerini dahi erkekler tayin eder. Bu sebepten dolayı Clint Eastwood’a çoğunlukla maço yönetmen olarak seslenilir. Changeling’de de yine tek başına oğluyla hayatta yaşama tutunmaya çalışan Christine Collins’in hayatının nasıl erkekler tarafından şekillendirildiğine tanık oluyoruz. Oğlunun bir şekilde kaybolması ve LAPD’nin (Los Angeles Emniyet Teşkilatı) kanunsuzluk ve kokuşmuşlukla yeterince kirlenmiş adını daha da kirletmemek için Christine Collins’e kayıp oğlu yerine bambaşka yabancı bir çocuğu yutturmaya çalışılması adeta insanın yüreğini sıkıştırıyor. Kaldı ki devam eden süreçte Bayan Collins’in hakkını arama süreci yine erkek komiserin Collins’i hiç de meşru olmayan bir şekilde toplumdan uzaklaştırmasıyla son buluyor ve yine Collins’in bu sürgün sürecinden kurtulması, oğlunun akıbetini öğrenebilmesinin yine erkek bir karaktere kalması, kendi haklarını savunan şehrin en başarılı avukatının yine çok güçlü bir erkek karakter olması Eastwood’un kurduğu ataerkil dünyanın somut birer kanıtı.



Filmde dikkatimi çeken diğer bir şey de filmlerinde dinden bir şekilde bahsedip dinin etkisizliğinden bahseden Eastwood bu kez toplumu ciddi bir şekilde etkileyen, yönlendiren ve hatta kurtuluşa kadar götürecek dini cemaati yüceltiyor. Kimbilir belki de bu cemaatin 1928 Amerika’sına olan etkisini göstermek istemiştir ama ne olursa olsun Christine’in LAPD’nin çökmüş teşkilatına karşı saldırısını düzenleyen de başarıya götüren de başını John Malkovic’in çektiği bu cemaat.



Tüm bu olayların gerçek anlamda yaşanmış olduğu düşünülünce 1928 Amerikası’ndan elimizde kalan gerçeklerin üstünü her türlü pisliği kullanarak örtmeye çalışan bir polis teşkilatı, dinin yönlendirme yetisine sahip olduğu bir toplum ve 20 masum çocuğun bir pedofilin elinde katledildiği süreçte LAPD’nin sırf başları ağrımasın diye olayları örtbas etmeye çalıştığı somut kanıtlardan başka bir şey kalmıyor.



Eastwood filmin sonunda insan ruhunda her daim bir umudun kalması gerektiğini bir şekilde vurgulasa da gerçek olaylarla örtüşmeyen bir üslubu filmin sonuna yerleştiriyor. Kaldı ki gerçek olaylarda vuku bulan birkaç önemli karakteri de filme yerleştirmemeyi uygun görmüş. Ama bunun dışında filmden sonra okumanızı önerdiğim Wineville Chicken Coop Murders olayını yer yer ekrana bakamayacağınız şekilde, eleştirmek istediği her noktayı ince ince işleyerek ve Angelina Jolie’nin kariyerinin en başarılı performansını göstermesini sağlayarak muhteşem bir şekilde aktarıyor. Yine Clint Eastwood, yine harika bir film. Kaçırmayın.



Alper KURT

19 Aralık 2010 Pazar

Bernard ''The executioner'' Hopkins Efsanenin de Efsanesi...



       Dün sabaha karşı öylesine bir boks maçı izledik ki 46 yaşına gelmiş olan ''Cellat'' lakaplı Bernard Hopkins yıllar yılı olduğu gibi yine tüm dünyadaki boksseverleri kendisine hayran bıraktı..Belki karşılaşma hakemlerin skandal kararıyla berabere sonuçlandı ve Pascal kemerlerini korudu fakat 3 hakemin 2 si berabere diğer hakem ise Bernard'a vermesine rağmen maç ''Majority Draw'' ile sonuçlandı..(Hopkins was robbed again)

       Karşılaşma öncesinde herkesin favorisi hatta bahis şirketlerinin de açık ara favorisi 27 yaşında formunun ve kariyerinin zirvesindeki Kanada asıllı Fransız kırması WBC Light Heavyweight dünya şampiyonu Jean Pascal'dı..Aralarında 20 yaş farkı olması ve karşılaşmanın da Kanada'da yani Pascal'ın evinde olması sebebiyle kağıt üzerinde Pascal'ın favori gösterilmesi doğal gibi görünüyordu.Fakat Hopkins'i yıllar yılı yakından takip eden ben ve benim gibi boksseverler Hopkins'in nasıl taş gibi bir boksör olduğunu ve her şeyiyle boksun en ince en kritik işlerini yaptığını ve nasıl bir efsane olduğunu bildiğinden Hopkins'in kazanması hiç de sürpriz olmayacaktı..Pascal vücut olarak son derece atletik bir boksör ve aynı zamanda vurduğu zaman çok sert vurabilen bir boksör..Karşılaşmaya aslında Hopkins'in hem Body Shot hem de o inanılmaz hızla çıkardığı sağ kontraları ile başlanıldı fakat Pascal'ın Hopkins'e arkadan vurduğu bence illegal bir vuruşla Hopkins'i yere düşürünce hakem Hopkins'e saydı..22 yıllık profesyonel boks kariyerinde ilk maçında yani 88 yılındaki ilk maçında yere düşen ve hakem tarafından sayılan Hopkins'e 22 yıl sonra Hakem tarafından sayılıyordu ilk defa..Daha sonra bu sefer doğru bir sol hukla Hopkins'i 3.raundda bir kez daha yere düşürmeyi başardı Pascal..Zaten bundan başka da kayda değer pek bir etkisi olduğunu söyleyemem..Hopkins 46 yaşında olduğunu bakmaksızın ardı ardına çıkardığı sağ kontralarla,Jab'lerle ve sık sık ''Dog Fight'' a da girerek resmen Pascal'ı şaşkına çevirdi..Karşılaşma boyunca 400'ü aşkın yumrukta 185 isabet sağlayan Hopkins'e karşı Pascal sadece 300 de 101 isabet sağlayabildi..Hatta maçın ikinci yarısında Hopkins öyle bir kondüsyon ve irade koydu ki ortaya Pascal resmen yoruldu ve maçın sonunu zor getirdi..Bir bakınsana biri 46 yaşındaki Hopkins diğeri 27 yaşındaki Pascal fakat ringe yansıyan görüntü bunun tam tersiydi sanki..

       Peki hakemler nasıl oldu da bu karşılaşmayı berabere sonuçlandırdı..İşte benim profesyonel boksde sevmediğim şeylerden biri gerçekleşti..Kemer sahibi boksörü ve önü açık olan boksörü her zaman koruma politikası ve bunun yanında ev sahibi olan boksörün sürekli kayırılması gerçeği bir kez daha sahneye kondu ve karşılaşma berabere sonuçlandı..Kurallara göre 3 hakemin en az ikisinin maçı bir boksöre vermesi gerekmekte..Bunun haricinde eğer 2 hakem berabere verirse diğer hakem maçı herhangi bir boksöre verse de maç berabere sonuçlanır..Tabi böyle heyecanlı ve izlenilirliği yüksek bir maçın rövanşının olmasının istenildiği durumlarda da maçları hakemler beraberlikle sonuçlandırır ki bir rövanş olsun ve ilgi,para artsın diye düşünürler..İşte aynen öyle de oldu ve şimdi bu maçın rövanşı konuşulmaya başlandı bile..

       Bernard Hopkins kariyeri boyunca aslında bu şekilde maçlardaki puanlamalarda hep canı yanan taraf olmuştur..Bunun sebebi biraz antipatik olmasının yanında ringde yaptığı işin pis ama yerine göre ince kurt işlerini bilmesinden dolayı pek sevilmemesi diye düşünüyorum..Tabi tam 12 yıl boyunca en sert ve ciddi rakiplerine karşı ünvanını koruması ve rakipsiz bir boksör konumuna gelmesi sebebiyle yeni heyecanlar aranması ve artık Bernard görmekten bazılarının sıkılması da bu puanlamalarda Bhop'a dezavantaj olarak döndü..Bernard Hopkins kariyeri boyunca 5 mağlubiyet yaşadı..Bu 5 mağlubiyetin bir tanesi profesyonel kariyerinin ilk maçında Clinton Mitchel'e karşı ki ben bunu mağlubiyetten saymıyorum..Kariyerinin ilk döneminde bu tür 4 raundluk saçma sapan maçlarda alınan mağlubiyeti pek ciddiye almamak gerekir..Geriye kalan 4 mağlubiyetinin bir tanesini Roy Jones'a karşı aldı ki bu mağlubiyet Hopkins'in bariz kaybettiği tek maçtır..Maçtan sonra da kariyerinde ilk ve tek sefer rakibi Roy Jones'ı tebrik de etmişti Hopkins..Bu maçın rövanşını ise 17 yıl sonra Hopkins ezici üstünlükle kazanmıştı..Sonuçta bu maçın da kanı yerde kalmamış oldu..Kalan 3 mağlubiyetinin 2 sini her iki maçta da 113-115 lik 6 hakem kararıyla yani 1 raund farkla Taylor'a kaybetti Hopkins..Fakat o maçları izleyenler bilirler ilk maç tam anlamıyla bir beraberlik maçıydı ve ikinci maç ise 115-112 Hopkins lehine olmalıydı..Fakat dedim ya 12 yıl boyunca ünvanını koruduktan sonra yeni heyecanlar aranması ve Hopkins'in çok sevilmemesi sebebiyle bence bu 2 maçta Hopkins yenik sayıldı...En son ve en tartışmalı mağlubiyetini ise Joe Calzaghe karşısında almıştı Hopkins 2008'de..Fakat dedim ya tartışmalı bir maçtı ve kesinlikle bence berabere bitmeliydi beraberlik olmazsa Hopkins'e verilmeliydi o maç..Hatta hem o zaman hem de halen bu maçın bir rövanşi olmalıydı diye hep konuşuldu konuşuluyor..Sonuçta 22 yıllık kariyerinde hiç bir rakibine üstünlüğü vermemiş taş gibi bir cellat Bernard Hopkins..46 yaşında en üst seviyede en sert rakiplere karşı böyle performanslar sergilediğini gördükçe insanın yürü be Bernard 60'a kadar yolu var diyesi geliyor :)) Unutmadan günümüzde kendisini Hopkins ile kıyaslamaya kalkan boksörlere hatta boksu 35 yaşında bırakan Joe Calzaghe'ye diyorum ki '' Siz o yaşa geldiğinizde eliniz çatal,kaşık tutabilirse o bile sizin için yeter ne boksu o yaşta değil mi??:))))) ''

UFUK ÇAĞDAŞ ERDEM

9 Aralık 2010 Perşembe

Yüreksiz,Vurdumduymaz ve Umursamaz Efes Pilsen



       En basitinden bir mahalle maçında bile mücadele etmezsen,yüreğini ortaya koymazsan,senin kim olduğunun ve ne olduğunun hiç ama hiç bir anlamı kalmaz..Euroleague'de Efes Pilsen karşısındaki kadrosuyla kağıt üstünde 24 takımın içinde ilk 18'e giremeyecek olan Milano'dan fark yedik..Her türlü fark yemeye hay hay ama bu şekilde teslimiyetçi ve beyaz bayrak sallamaya hazır bir fark yemeyi içime sindiremiyorum..

       Şimdi herkes yine Wisnievski'ye saldıracak..Doğaldır bir takımın birinci sorumlusu gardıdır..Fakat sadece Wisnievski midir kötü oynayan..?? Kötü oynamanın yanında bir de yüreksiz ve vurdumduymaz bir şekilde sahada olanlara ne demeli??Bu resmi neden koyduğumu bu siteyi ve benim yazılarımı az çok takip edenler bilirler..Solomon hayranı olan bir basketbolseverim..Bir takım eğer Solomon gibi oyunun her iki tarafını da oynayabilen ve her daim sahaya karakter koyabilen ''winner'' bir oyuncusu varsa üst seviyelerde yer bulabilir kendisine...Wisnievski gibi sadece savunma yapabilen veya Ender gibi sadece hücumda katkı vermesini beklediğiniz oyuncularla sürekli bir yerlerde eksik kalırsınız..Wisnievski'yi oyunun belli bölümlerinde bir silah olarak kullanabilirsin veya özel günlerde rakip takımın skorerine konsantre olmak görevi verilebilir..Veyahut Ender'e skor ihtiyacınız olduğunda al bakalım topu el üstü falan at ne yaparsan yap at dersin..Fakat Ender'e savunma yaptıramazsın çünkü istemiyor ve yıllardır yapmadığı için unutmuş durumda.  Wisnievski'ye de birebir adam geç,skorer adam ol,takımı taşı diyemezsin..Bu ikisini birden yapabilecek bir oyun kurucun olacak hatta sadece oyun kurucun değil takımında bu tarz yani oyunun iki tarafını da oynayabilen en az 5 tane oyuncun olacak kadronda..Efes Pilsen'de bu tarz oyuncu kaç tane?? Sayıyorum Bootsy Thornton...Başka yok..Sakın ola Thornton'ın son günlerdeki performansıyla değerlendirmeyelim.Benim bahsettiğim şey ''OYUNCU KUMAŞI''  dır..Solomon,Domercant iklisiyle yakaladığımız savunmada ısıran hücumda yaratan gard ikilimizi çok ama çok arıyorum...Efes Pilsen'in oyunundaki maç içindeki dalgalanmaların sebebi de işte bu oyunun tek tarafını oynayabilen oyuncuların kadroda çok fazla olması..Bir bakıyorsun +10 sayı bir bakıyorsun - 10 sayı...İşte hep diyorum eski Efes Pilsen takımları şu takımdan daha yetenekli veya potansiyelli falan değildi ama kırılgan bir yapısı yoktu ve sahada her zaman yüreğini koyan ısıran oyunculara sahipti..

       Vujcic kusura bakmasın ama gerçekten artık ahı gitmiş vahı da kalmamış..Oyun bilgisine,saha görüşüne,asistlerine bir lafım yok ama Efes'in ihtiyacı olan şey içerde sert ve hücumda sırtı dönük sayı bulabilecek bir uzun..Bu oyuncu en azından şu haliyle Vujcic değil..Şu Milano'nun dandik pota altına rağmen pota altından sayı üretemedik..Daha acısı üretmek için bir organizasyon içinde olmadık..Daha da acısı bu organizasyonu üzerine kuracağımız oyuncu olmamasından dolayı bu planın yapılamaması belki de..O zaman takımı kuran teknik ekip ve yönetime sormalı..Kasun niye gönderildi yerine Vujcic alındı,Ermal neden gönderildi yerine hiç süre almayan Ersin Dağlı alındı????

       Son söz ise Efes Pilsen'in çok az da olsa takımını kalpten seven taraftarlarına..Arkadaşlar unutmayalım ki sahada mücadele eden 12 oyuncudan hiççç ama hiççç biri bir Efes Pilsen taraftarının üzüldüğü kadar üzülemez ve zaten üzülmüyor da..Karşılaşma bittiğinde normal hayatına dönüyorlar..Kimsenin içi içini yemiyor,içi kan ağlamıyor..İşte ne zaman ki ''AMATÖR RUHLU PROFESYONELLER'' takımı oluruz o zaman eski günleri geri getirebiliriz..Ne zamanki sahada oynayan oyuncular yenilgiden sonra bir taraftarın hissettiklerini hissedebilirse veya en azından ona yakın bir ruh haliyle bunu yaşar ve anlar ise o zaman Efes Pilsen Efes Pilsen gibi olacaktır..Biz basketbolu ve bir takıma kendini adamışlığı Efes Pilsen ile öğrendik ve bu gerçeği hiç ama hiççç bir başarısızlık yıkamayacaktır...

UFUK ÇAĞDAŞ ERDEM

5 Aralık 2010 Pazar

Ender Arslan Efes Pilsen'den Ayrılmak İstiyormuş...HAY HAY...



       Efes Pilsen'in gardı Ender Arslan bildiğimiz gibi takımdan ayrılmak istediğini ve süre bulabileceği bir takımda oynamak istediğini bildirmiş..Bir Efes Pilsen taraftarı olarak hiç ama hiç üzülmediğimi hatta Ender adına en azından süre alıp basketbol oynayabilecek olması sebebiyle sevindiğimi bile söyleyebilirim..Çünkü Ender özelliklerindeki bir oyuncunun hele hele Perasovic gibi bir koçun sisteminde yerinin olmadığını bildiğim için diyorum ki bazı takımların ihtiyacı olan özelliklere sahip olan Ender bu takımlara faydalı olabilir ama Efes Pilsen'e değil..Neden mi değil gelin bakalım neden...

       1-Her şeyden önce bir oyun kurucu adı üstünde oyunu kurar ve kendi skor tehdidini yeri geldiğinde kullanır ama bu tehdidi diğer takım arkadaşlarını devre dışında bırakacak şekilde kullanmamalıdır..24 saniye hücum süresinin 17 si orta saha civarlarında bıdı bıdı bıdı bıdı top sektirerek, kalan 7 saniyenin 4 ü yüzünü potaya dönmekle kalan 3 saniyede de el bombası denilen taaa havalardan atılan bir üç sayılık şutla harcanıyordu malesef Ender tarafından..Doğal olarak ne bir hücum seti kalıyordu ne de devreye girmesi gereken oyuncular devreye girebiliyordu..Bir de kim nereden icat ettiyse son hücumlarda topu hep Ender'e vermek gibi bir hastalık belirmişti hem milli takımda hem de Efes Pilsen'de..Tamam birebirde adam geçiyor fakat oyunun öyle kritik bir noktasında arkadan her zaman uzunların can havliyle Ender'in önünü kapattığını ve ne oynayacağı da belli olduğu için buna izin vermeyeceklerini nasıl düşünemez bizim koçlar??Hele hele bu dakikalarda kolay kolay faul düdüğünün de çıkmadığını düşünürsek fizik olarak ufak tefek olan ve dağılmaya çok müsait bir yapısı olan Ender ile bu topları oynamak çok ama çok yanlıştı..Son hücum oynamak demek top elinde sektirip zıplatıp son anda topu sol elinden sağ eline çekip içeri dalmak değildir..Bir oyun kurucu çok daha fazlasını yapmalıdır..

       2-Herkes biliyor sanırım ama ben de söyleyeyim Ender savunma yapmıyor,istemiyor ve yapamıyordu..Evet belki fiziksel özellikleri ve yumuşak karakteri onun savunma yapmasını zorlaştırıyor olabilir ama hiç mi bunun için mücadele etmez ve istemez bir oyuncu..?? Tüm enerjisini ve yoğunluğunu hücumda neler yapabileceği üzerine kurmuş bir Ender Arslan izledik yıllarca..Hani mahallede 3 e 3 maç yaparsınız ve savunmada kaytarırsınız ne olsa basket yedikten sonra top bana gelecek o zaman işin tatlı kaymaklı tarafını yaparım diyerek işte Ender de tıpkı böyle yapıyordu..Herkesin eleştirdiği ve özellikle de Türk basınının adeta ortadan çatlayacak kadar kıskandığı Wisnievski tercihine değinelim birazda..Wisnievski yetenekleri ve yapabilecekleri sınırlı bir oyun kurucu buna kimse bir şey diyemez zaten fakat sahaya çıktığında koçun ondan beklediği savunmada sonuna kadar savaşan yapısı ve topu eline aldığında son derece hızlı bir şekilde takımı hücuma çıkarmasıyla Perasovic'in bir numaralı tercihi konumunda şu anda..Bu takımda Ender oynamalıdır kim bu Vişne diye dalga geçenlere sormak isterim hiç yakından baktınız mı maç sırasında Vişne diye dalga geçtiğiniz oyuncunun suratına..Adamın suratına mücadele etmekten ve savaşmaktan adeta kan oturuyor her maçta..Kıpkırmızı mosmora yakın bir şekilde geliyor kenara..Ender'in hiç savunmada böyle kenara geldiğini ve ölesiye mücadele ettiğini göreniniz oldu mu?? Ben görmedim..Haa hücumda efsanevi oynadığı ve kazandırdığı maçlar oldu elbette mesela bi Benetton deplasmanı vardı 2003-2004 sezonunda herkes parmak ısırmıştı..Wisnievski dev Ender cüce falan da değil..Fiziksel olarak da dışardan baktığında üç aşşağı beş yukarı aynı adamlar.Fakat mentalite farkı ve oyun karakteri farkı var bu son derece açık..

       3-Ender süre alamadıkca savaşıp o formayı kapmaktansa boş gözlerle maçları izleyip kepenkleri toptan indirmeyi tercih etti malesef..Yoksa Ender'e Efes Pilsen'in maçın bazı bölümlerinde ihtiyacı da olabilir ve pekala Ender de bu katkıyı sağlayabilirdi..Fakat öyle bir uykuya dalmış ki Ender resmen ''PES'' demiş..Hatırlıyorum da Sinan da Perasovic'den süre alamıyordu sene başında özellikle Euroleague'de..Fakat ne yaptı Sinan savaştı,didindi,yapabileceklerini koça gösterdi ve şu anda belki de takımın en çok süre alabilecek oyuncuları arasına girdi..Yani örnek çok uzakta değil Ender adına..Yanıbaşındaki Sinan'a baksın ve örnek alsın bence..

       4-Sol eliyle bitiremez,sürekli sağ tarafına drive eder,takım arkadaşlarını oyuna katamaz,süreyi doğru ve verimli kullanamaz,fiziksel özelliğinden dolayı Post-Up oyunu yoktur vsvsvs bunlar uzar gider..Bu noktada aslında daha önce de değindiğim bir noktaya değinmek istiyorum..2010 finalleri Fenerbahçe Ülker serisi..O maçlarda önce bu takımın tartışmasız en baba oyuncusu Thornton'ın sakatlanması daha sonra Kerem Tunçeri'nin(ki Ender'den bile daha az severim oyununu fakat oyun kurucu özelliği, takımı oynatma ve savunma yönünün fiziksel olarak da olsa daha iyi olması sebebiyle Ender'e göre çok daha fazla tercih edilebilecek bir oyuncu) sakatlanması sebebiyle Ender'e muhtaç kalmıştık..Ne mi oldu?? Ukic denize dökmekle kalmadı döktükten sonra bir de zıpkınla vurdu resmen Ender'i ve Efes Pilsen'i..Her topta içeri sanki karşısında kimse yokmuş gibi içeri girdi Ukic..Üretti ürettirdi yaptı da yaptı..Gölge savunması bile yapmadı Ender..Halbuki Ukic gibi garda top aldırmayacaksın..Hadi bir şekilde zaten topu alır,aldıktan sonra topu yere vurdurmayacaksın,rahat ettirmeyeceksin,düşünme payı vermeyeceksin,sürekli yakın olacaksın,yeri geldiğinde sert fauller yapacaksın vsvs..Bunların hiç birisini Ender bırakın yapmayı,yapmayı düşünmedi bile..Söyledim yine söylüyorum..Eğer Türk kartel medyası ve basketbol camiası Wisnievski'yi harcamazsa olası bir final serisinde Ukic'in karşısında duracak hem de adam gibi duracak ve belki de serinin kaderini değiştirecek adamdır Wisnievski..Ha bir tek Wisnievski ile tüm serinin kaderi döner mi dönmez mi bilemem ki Efes Pilsen'in özellikle deplasman maçlarındaki istikrarsız ve kırılgan yapısı sebebiyle pek sanmıyorum en azından şimdilik..Bi görelim bakalım Ender'e karşı mı oynamak kolay Ukic,yoksa herkesin Vişne diye dalga geçtiği Wisnievski'ye karşı mı???

       5-Her ne olursa olsun eğer ayrılırsa Efes Pilsen'den Ender'e yaptığı hizmetlerden dolayı teşekkür etmemiz gerekiyor..Belki Galatasaray'a gider ve orada Shumpert,Ermal ile birlikte küçük bir nostalji Efes takımı kurabilirler..Ermal dedim de yahu nasıl bir mantıktır yılların tecrübeli ve Efes Pilsen'lisi Ermal'i gönderip yerine Ersin Dağlı'yı almak?? Ersin'in aldığı süre sıfır..Bugun çıkalım ve bir anket yapalım Ermal mi Ersin mi diye her 100 kişiden 101 i Ermal diyecektir buna eminim..Zaten kritik yerlerde her zaman kritik hatalar yapmakla meşhur Efes Pilsen yönetimine de pek şaşırmadım..Yıllar yılı çok iyi hatta Euroleague'de şampiyon olabilecek kadroyu 3 numarada Mustafa Abi'ye teslim etmişlerdi..Her taraftan topla çıkar Mustafa Abi..Soy ismine mi kanmışlardı acaba bi abilik yapar diye..?? Ahh ahh hep bir yerde bir noktada takım yarım kaldı yıllarca...

NOT: Kaybettiğimiz Valencia maçı ile ilgili Kerem Tunçeri'ye bu da :Pick and Roll oynuyor bizim Kerem ile Vujcic veya Roberts artık kim o sırada oyundaysa ama bu kadar tek taraflı bir oyun değildir bu Pick And Roll..Kerem sanıyor ki Pick And Roll'de sadece perdeden devrilen oyuncuya pas verilir..Hayır arkadaş perdeden sonra karşına uzun oyuncuyu aldığında içeri drive edersin ve bitirirsin icap ettiğinde..Ama yokkk illa o pası verecek..Adamlar uyandı tabi bir iki yuttullar en sonunda Kerem'in verdiği her pası kestiler ve Fast Break'ler yedik...Lütfen artık şu perdeden sonra gerektiğinde içeri gir ve bitir...
    UFUK ÇAĞDAŞ ERDEM

4 Aralık 2010 Cumartesi

Efelerin Efesi




Bu başlığı görenler Efes Pilsen ile ilgili bir şeyler karaladığımı düşünebilirler tabi fakat Efes Pilsen'i çok yazdık çok çizdik..Hayatta sadece spor yok, çok ama çok daha önemli değerlerimiz var..Ulu önderimiz MUSTAFA KEMAL PAŞA'MIZ yaptıkların ve bizlere başı dik,onurlu,gururlu,şerefli yaşama fırsatını verdiğin için binlerce değil sonsuzzzzzz teşekkürler..

UFUK ÇAĞDAŞ ERDEM

25 Kasım 2010 Perşembe

Bu Sefer Hepsi Bir Arada :)) Ortaya Karışık Da Diyebiliriz...Efes Pilsen-Manny Efsanesi-San Antonio-Haye vs Klitschko



EFES PİLSEN : Perşembe günü oynanacak olan Union Olimpija maçı öncesinde Efes Pilsen'de işler yolunda gidiyor gibi görünse de halen bazı sorunların olduğu su götürmez bir gerçek..Fakat sorunlar ne olursa olsun Efes Pilsen'in en az 10 sayı farkla Olimpija'yı mağlup edeceğini düşünüyorum..Benim kafamda soru işaretleri bırakan maç kesinlikle Panathinaikos karşılaşması oldu..Bu kadar çabuk pes eden bir Efes Pilsen izlememiştim..Dişli ve özellikle de savunmada Efes'i ısıran rakiplere karşı takımımızın neler yapabileceğini test edebileceğimiz tek bir maç oynadık o da Pana maçı ve o maçta da dağıldık..Basketbol olarak dağılmanın ötesinde psikolojik olarak dağılmak daha kritik bir nokta diye düşünüyorum..Hedefin F4 olduğu noktada zaten kendi evimizde Olimpija'ya,Milano'ya veya Valencia'ya karşılaşma kaybetmek söz konusu bile olmaması lazım..Şimdi yarınki Olimpija maçı da geçtikten sonra asıl test maçları başlıyor Efes Pilsen adına..Kalan 4 maçın 3 ü deplasmanda olacak ve kendi evimizdeki maç da benim için en önemli gösterge olacağını düşündüğüm Panathinaikos maçı olacak..İşte bu maçlar Efes Pilsen'in Top 16 ve sonrası adına neler yapıp neler yapamayacağını nerede tıkanacağını veya tıkanmayacağını gösterecektir..Yıllar öncesinin o hepimizin akıllarında kalan Efes Pilsen ile son yılların Efes Pilsen'i arasındaki en büyük fark kesinlikle deplasman maçlarında yatıyor..Eski Efes Pilsen nerede olursa olsun deplasmanlardan büyük zaferlerle dönüyordu dönemese bile karşılaşma öncesi hiç bir rakibe karşı kağıt üzerinde kafadan yenik başlamazdı..Şimdiki Efes Pilsen elbette kafadan yenik başlıyor demiyorum ama bu eski takım karakterinin erozyona uğradığını da kabul etmeliyiz..Eskiye her zaman daha sempatiyle bakmamız da bizleri bazı noktalarda yanılgılara götürüyor aslında bunu da söylemeliyim..Mesela 99 yılında İstanbul'da Panathinaikos'dan 30 sayıya yakın bir mağlubiyet,Asvel faciası,Zalgiris yıkımı vsvs diyerek bazı hatırlatmalarda bulunmak istiyorum..Yani Efes Pilsen'den bahsederken hep eski mükemmel ve eksiksiz şimdiki takımlar tukaka gibi bir yanlış inanış var da onu bir nebze düzeltmek adına söylüyorum bunları..Eskiden yapılan transfer fiyaskoları,Naumoski'nin özellikle 99 yılında final serisinde takımı baltalaması vsvs..Apayrı yazı konuları bunlar ayrıca değiniriz bir ara...


SAN ANTONIO SPURS: İşte benim San Antonio Spurs'üm...Go Spurs Go yani ''Yürü be koçummmm kim tutar seni'' :))) NBA'in kazanmayı en çok bilen takımı bu sene özellikle Richard Jefferson'ın kendisini bulması veya daha doğrusu Gregg Popovic tarafından kendini bulması sağlanması ve özellikle de genel anlamda takımda şu anda sağlık sorunlarının olmaması sebebiyle ligin şu anda en iyisi konumuna geldi..Amannn tahtaya vuralım..Çünkü Spurs son yıllarda ne çektiyse bu sakatlıklardan çekti..2007'deki şampiyonluktan sonra 2008'de Manu Ginobili'nin sakatlığı,2009'da yine Manu'nun ve yanında Duncan'ın sakatlıkları ve geçen sene de Manu-Parker sakatlıkları malesef istenilen şampiyonluğun gelmesini engelledi..Bu sene inşallah sakatlık sorunlarıyla uğraşmadan ezeli rakibimiz Lakers'ı sallayıp yıkabileceğimizi düşünüyorum..Benim bir iddiam var her zaman..Sakatlıklar olmaz ve oyuncuların hepsi tüm ligde standart performansının üstünde bir oyun sergilerse Spurs'ü kimse yenemez diyorum..O yılların getirdiği kazanma alışkanlığı,özgüveni,tıkır tıkır işleyen dişliler ve egoların sıfıra indiği ve kazanmak adına herkesin fedakarlık edebildiği sistem içinde Spurs'un bileğini bükecek kimse olmadığını düşünüyorum..Sakın yanlış anlaşılmasın bu sezona bu kadar süper bir başlangıç yaptığı için demiyorum bu benim 10 yıllık bir tezimdir :)) Aslında bu noktada Duncan'ın performansı ve sağlığı özellikle olası bir Lakers serisinde çok ama çok kritik olacaktır Gasol'a karşı...En iyi zamanlarında Duncan için Gasol çerez niyetine giderdi fakat bu yaşta ve özellikle de Gasol'un şu anda zirvede olduğunu düşünürsek o çerez biraz boğaza durmaya başladı..2004'de Duncan Gasol'u Memphis-Spurs eşleşmesinde tepelemiş,ezmiş bitirmişti..Şimdi o eski Duncan'ı beklemek çok zor elbette ama şampiyonun yüreği ve tecrübesi yine Duncan'ın Gasol'a bir oyun yapabileceğini düşünüp umutlanmama sebep oluyor..( Tiago Splitter eğer bu dişlilere tam anlamıyla oturursa o zaman ne Gasol ne başka biri varsın gelsin şampiyonluklar :))  )


MANNY PACQUIAO : Bu adı zor yazılan okunması daha da zor olan efsanenin önünde saygıyla eğilmek,ağlamak,ellerini öpmek,ayaklarına sarılmak vsvs hiç bir şey onun yaptıklarını anlatmaya ve sporseverlerin ona olan minnettarlıklarını anlatmaya yetmez...Geçen Cumartesi akşamı kendisinden neredeyse 2 kat daha büyük olan Antonio Margarito'yu öyle bir boks ziyafetinin ardından yendi ki internet üzerinden karşılaşmayı izlerken çığlık çığlığa,bir oturup bir kalka karşılaşmayı bitirdim..Margarito kene misali rakibini iplere yaslayıp orada işini bitirmeyi seven bir boksör olduğunu söylemiştim aynı şeyleri Manny'e de yaptı hatta 6.raundda neredeyse Manny'i nakavt bile edebilirdi fakat Pacman boşuna yaşayan efsane olmadı o zor durumdan özellikle de hızı sayesinde çok çabuk kurtuldu..Yine sayısız yumruk çıkardı,yine içeri dışarı organizasyonu ve şimşek gibi sollarıyla rakibi canından bezdirdi,yine eskivleri ve özellikle de Margarito gibi kendinden daha iri bir rakibe karşı yapması son derece riskli olan yumruk yumruğa dediğimiz tarzda ''Dog Fight'' yaptı Pacman...Margarito'yu yere devirmesini zaten beklemiyordum ama hakemin özellikle de 11.raundda karşılaşmayı durdurması gerekiyordu..Margarito'yu devirmek için vücutla beraber atılacak kilolu yumruklar lazım..Elbette Manny çok sert vuruyor ve rakibinin suratını eşşek arısı sokmuşa çeviriyor ama aradaki kilo farkını ve bu adamın 7 sıklet birden atlayarak hepsinde şampiyonluk alarak geldiğini ve doğal yapısının çok ufak olduğunu unutmamak lazım..Mesela Mosley Margarito'yu çok fena süründürmüştü sert yumruklarla çünkü Mosley kilo ve size olarak yapılı bir boksördür.. Şu anda dünya üzerinde yaşayan en büyük sporcudur Manny Pacquiao bunun tartışması yoktur..Yeryüzünde en fazla izlenen,en çok reyting çeken,en çok sevilen ve resmen sadece boksun değil tüm sporların Tanrısı rolünü üstlenmiş kişidir Pacman..Diyorum ya çok şanslıyız böyle bir efsane ötesi insanı izleyebildiğimiz için...Özellikle bu son Margarito maçı Floyd Mayweather'ın size olarak Pacman'i devre dışı bırakacağı tezinin de büyük oranda çürüdüğünün bir ıspatı..Elbette Margarito ile Floyd'un özellikle savunma prensipleri karşılaştırılamaz fakat söz konusu Pacman olunca hepsi teferruattır inanın bana :)) Zaten Floyd'un korktuğunu ve Pacman karşısına çıkmak istemediğini sağır sultan bile duydu..Çok da fazla tadı kaçmadan şu maç olsun ve şımarık Amerikan hayatının dayağını yesin :)) Floyd Mayweather niçin korkuyor ben size söyleyeyim...Zaten kan testi isterim ben bu adamı bu şekilde yenemem kesin bu işin içinde bir bit yeniği var olmaz böyle şey diyerek Pacman'e karşı şansının olmadığını kendisi bir yerde kabul etmişti Floyd..Fakat şimdi kendisinden çok daha ağır ve iri rakiplerini mahvettikçe Pacman  hem de eşşek arısı sokmuşa çevirdikçe iş bu sefer yenilmekten öte rezil olmaya varıyor..İşte kariyerindeki güya yenilgisiz Floyd bir mağlubiyetle bu kariyerini lekelemekten öte çok kötü dayak yemekten ve suratının tanınmaz hale gelmesinden korkuyor..Floyd yumruk almayan bir boks karakterine sahip fakat bu Pacman'den yumruk almamak imkansızın da imkansızı..Olası bir Pacman-Floyd kapışmasının yine olası yüzdeleri şudur :  Pacman % 80 sayıyla kazanır %10 TKO ile kazanır  % 5 Berabere biter % 5 de Floyd hızlı kombineleriyle denk getireceği KO ile kazanır..Floyd'un o savunma boksuyle Pacman'ın yani Filipin tayfununun önünde sayıyla falan maç alması imkansızdır..Hadi bakalım işte kırmızı çizgiye geldin Floyd efendi el mi yaman yoksa bey mi görelim :)))


KLITSCHKO VS HAYE : Evet bu karşılaşma veya karşılaşmalar olacak 2011 yılı içerisinde..Şimdi herkes diyecek ki Klitschko'lar istiyor son açıklamalarıyla Haye'de bu maçı istiyor ee o zaman anlaşma neden imzalanmıyor diye sorabilirler..Klitschko'lar her türlü gelirlerin yarı yarıya paylaşılmasını istiyor ki doğru olanı da bu..Haye ise İngiltere'deki televizyon gelirlerini kendisinin almasını Almanya'dakileri ise Klitschko'ların almasını istiyor..Fakat herkes tarafından biliniyor ki İngiltere'deki özellikle Pay Per  satışları Almanya'nın çok ötesinde..Yani Haye burda uyanıklığa yatıyor..Düşününsene ününü ve şu andaki reklamını Klitschko'lara yaptığı sataşmalara borçlu olan ve Klitschko'ların yanında gerek başardıkları gerekse ağırsıkletteki geçmişi ile dünkü çocuk sayılabilecek Haye olası bir maçta çok daha fazla gelir elde etmek istiyor..Klitschko'ları paragözlükle suçlayanlara duyrulur Haye daha çok kazanmak istediği için şu anda çamura yatıyor..Vitali Haye'ye her şey 50 ye 50 gel dedi hem de Wembley'de kapışalım senin evinde dedi..Şu anda çıt yok Haye tarafından..Aslında şu anda Vitali'den çok Wladimir ile Nisan-Mayıs aylarında Haye'nin kapışması çok daha olası duruyor..Çünkü Vitali Mart ayında en geç Solis-Austin maçının galibiyle kapışmak zorunda..Yani olası bir Vitali-Haye maçı sonbahara kalabilir ki o kadar beklemeyeceklerini düşünüyorum..Aralık 12'de Wladimir'in Chisora ile kapışmasının ardından Nisan veya Mayıs aylarında Wladimir-Haye kapışması olabilir..Benim hissiyatım odur ki Vitali Solis'le Austin'le falan zaman kaybetmek istemiyor 40 yaşına geldiği bu günlerde ve bir an önce Haye'yi ringe çekip hesabını dürmek istiyor..Kardeşinin patakladığı bir Haye ile zaten ne Vitali ne de bir kez daha Wladimir hele hele 50 ye 50 kontratla ringe çıkmaz..Haye'nin en son yaptığı Harrison maçının boks tarihinin en büyük fiyasko maçı olduğunu ve kocaman bir kara leke olduğunu da belirteyim..Tek bir yumruk atmadan resmen danışıklı döğüş olduğu her halinden belli olan bir maçtı..Hatta Haye maç sonunda 3.raund da nakavta bir çok sevdiklerim falan bahis oynamıştı dedi kendisinin oynadığı söylentileri de ayyuka çıktı bu sayede..Keşke öylesine kara leke bir maç hiç yapılmamış olsaydı.. Fakat son söz olarak şunu da söyleyeyim..Haye'ye karşı sersemlemeyeceksin veya en azından bunu ona hissettirmeyeceksin..Sersemlediğin anda her türlü üstüne çok fazla yumruklarla geliyor ve işini bitirene kadar da nefes almıyor Haye..İşte zaten bütün mesele de o sersemletici yumrukları Klitschko'lara ulaştırıp ulaştıramayacağında yatıyor..Wladimir'e ulaştırırsa ne ala belki bir şansı olabilir fakat Vitali'ye ulaştırsa da demir yumruk ve demir çene Vitali babayı sersemletmesi olasılık dahilinde bile değil..Onun için Haye'nin yerinde olsam önce Wladimir ile ringe çıkardım..Ha yine şansı çok ama çok az ama olsun bir nebze de olsa şansı var Wlad'a karşı..Vitali'ye karşı mı ??? Şaka mı yapıyorsunuz :))))

UFUK ÇAĞDAŞ ERDEM



























13 Kasım 2010 Cumartesi

İkisi Bir Arada... Haydi Boksseverler Ekran Başına Sonra da Pc Başına'' David Haye vs Audley Harrison & Manny Pacquiao vs Antonio Margarito ''



Boksseverler için son derece güzel bir gün bugün..Birbirinden heyecanlı,çekişmeli ve bokse doyacağımız iki karşılaşma bizleri bekliyor..Önce tahmini gece 12 civarlarında İngiliz David Haye ile yine İngiliz 2000 yılı Olimpiyat şampiyonu Audley Harrison Manchester'da karşı karşıya gelecekler..Muhtemelen Fox Tv karşılaşmayı yayınlayacak ama bu Fox'un işi belli olmaz yine geriden banttan falan verirler veya hiç vermezler siz en iyisi mi internetten buradan vereceğim linklerden karşılaşmayı takip edin..İkinci karşılaşma ise sabaha karşı boksun tartışmasız şu andaki en büyük ve popüler ismi Manny Pacquiao ile birazdan yazımızda bahsedeceğimiz büyük ve tehlikeli rakibi Antonio Margarito arasında..Bu karşılaşmayı televizyondan izleme şansımız malesef yok..Fakat maç saatinde yani sabaha karşı 6 gibi diyebiliriz sayısız link bulunacaktır ve yine buradan bu linkleri sizlerle paylaşacağız..Şimdi gelelim bu ikisi bir arada boks gecesine keşke üçü bir arada olsaydı neyse bulmuşuz şey yapmayalım:))


Önce daha erken başlayacak maçı ele alalım..Haye vs Harrison..Bu iki boksörün iki arkadaş olduklarını ve çokca da beraber antreman yaptıklarını birbirlerini çok iyi tanıdıklarını söylemeliyim..Harrison amatör kariyerinde başardıklarını ve beklentileri malesef profesyonel kariyerinde başaramamış bir boksör..Fakat amatörde çok başarılı bir kariyeri geride bırakmış bir boksör her ne kadar profesyonelde başarılı olamasa da çok sağlam bir boks altyapısına sahiptir..Bunu belki gösterememiş olabilir fakat bu potansiyelini ortaya koyması için en önemli fırsat işte eline geçmiş durumda..Harrison fizik olarak daha iri olan taraf ve özellikle sol direkleri yani Jab dediğimiz yumrukları son derece etkili olabilen bir yapıya sahip Audley Harrison...Belki David Haye kadar hızlı ve isabetli sert kombineleri yok fakat karşılaşmayı uzatabilir ve ilk 5 veya 6 raundu nakavt olmadan çıkarabilirse o zaman ilerleyen raundlarda bir şansı olabilir..Daha önce bir kaç maçında çok kötü durumlardan, çıkardığı inanılmaz kontralarla galibiyet çıkarmış bir isim Harrison..Burada kritik nokta Harrison'ın o amatörden getirdiği sağlam boks fundamentalini özellikle ilk 5 raundda ringe savunma olarak yansıtıp maçın ateşini mümkün olduğunca düşürüp düşüremeyeceğidir..Bunun yanında eğer Valuev eşşeğinin düştüğü hataya düşüp Haye'yi ringde kovalamaya çalışırsa işte o zaman bittiği andır Harrison'ın..Yapması gereken şey sol direklerini sürekli kullanmak,Haye'yi kovalamamak ve karşılaşmanın başlarında kontrolü elinde tutmaktır..Kondüsyon ve dayanıklılık olarak zayıflığı bilinen Haye özellikle de çenesinin zayıflığı da bilinirken ilerleyen raunlarda şansı olabilir Harrison'ın..Şunu da belirtmeden geçemeyeceğim..Almanya'da maçlar izliyoruz ve o soğuk Alman seyircilerin karşılaşmaya hiç ama hiç heyecan katamadıklarını da biliyoruz..Fakat İngiltere'de hele hele 20 bin ateşli İngiliz'in desteği ve tezahüratlarıyla en sıradan maç bile inanılmaz bir heyecana ve harekete sahne oluyor..O yüzden bu karşılaşmada heyecanı doruklara çıkaracak olan şeylerin başında maçın İngiltere'de olması diye düşünüyorum...Ha karşılaşma ne olur derseniz bence Haye nakavt ile alır (tabii faullü vuruşlarına hakem izin verirse çok daha rahat bir nakavt elde edebilir) fakat dediğim gibi burada aslında karşılaşmanın ne olacağını belirleyecek isim Harrison'dır..Eğer karşılaşmayı uzatırsa 10 belki 11.raundlarda bir sürpriz nakavt bekleyebiliriz Harrison'dan ama dediğim gibi çok zor ve düşük bir ihtimal bu...


Gelelim Pacman-Margarito maçına..Bu karşılaşma Pacman'in hemen her maçında olduğu gibi izlenme rekorlarını kırması bekleniyor..Rakip Margarito Pacman'in bu zamana kadar karşılaştığı en iri ve uzun rakip olacak..Aslında Pacman'i ve tüm maçlarını buradan uzun uzun değerlendirmiştik tekrar tekrar Pacman'in ne kadar hızlı ellere sahip olduğunu,tam anlamıyla bir Filipin tayfunu olduğunu ve küçük büyük hiç farketmez önüne kim gelirse gelsin ringi rakibine dar ettiğini falan anlatmamıza gerek yok..Biraz rakibinden bahsedelim..Özellikle Cotto'yu mağlup ettiği maçı izlediğimde ''Yahu ne bela bir adam bu nasıl bir kene bu nasıl bir taktik''dediğimi ve hayran kaldığımı hatırlıyorum..Tüm maç boyunca Cotto'yu köşelere sıkıştırıp sürekli üstüne gitmiş ve aldığı yumruklara aldırmadan sürekli Cotto'ya çalışmış ve en sonunda da resmen pes etirmişti..Son derece dayanıklı,yumruk alabilen ve özellikle de iplere rakibini yasladığında çok tehlikeli olabilen bir boksör Margarito..Pacman bazen yumruk alabildiğini de ıspat etmek istercesine önceki maçlarında gardını kaldırıp iplere yaslanıyordu bu maç için böyle bir hareket içine girmeyeceğini düşünüyorum yapmamalı yoksa çıkması zor olabilir ve hatta çıkamayabilir..Pacman'in onlarca mükemmel özelliği ama özellikle de hızı bu karşılaşmada belirleyici olacaktır..Nasıl bir maç bekliyorsun derseniz tıpkı olmasa bile Pacman-Oscar De La Hoya maçına benzer bir maç olacağını söylemeliyim..Hazır olalım bir Pacman klasiğine..Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ben Manny Pacquiao'yu izledikten sonra bokse en az 1 ay doyuyorum daha başka bir şeye gerek yok...Maç ne mi olur ?? Şaka yapmayın tabi ki Pacman şov var sabaha karşı kaçırmayın derim...


UFUK ÇAĞDAŞ ERDEM






10 Kasım 2010 Çarşamba

Lennox Lewis Ringlere Geri Mi Dönüyor?? Aman Allahımmmm






       Gecenin bu saatinde okuduğum bu haber son yıllarda beni en çok heyecanlandıran ve kendi kendime ''Allahım bu fani kuluna o günleri göster lütfen'' diyerek yalvardığım haber oldu..İsterseniz Lennox Lewis röportajında neler söylemiş önce ona bir bakalım sonra da çok uzatmadan kısa bir yorumla bu yazıyı sonlandıralım..

       Lennox şöyle diyor '' Evet kesinlikle bokse geri dönmeyi istiyorum ve büyük bir özenti ve özlemle istiyorum..Yıllar öncesinde yendiğim bir çok boksörü ringlerde boks yaparken gördüğümde kendimi dönmek için istekli gördüğümü hissettim..Evet ringlere geri dönme fikri yeniden aklıma girdi ve beni ayartıyor resmen ve bu ayartma her geçen gün içimde büyüyor..Shannon Briggs ve Hasim Rahman gibi adamların halen boks yaptıklarını görünce ben bu halimle bile onlardan iyiyim ve daha iyisini yapabilirim diye düşünüyorum..Halen 45 yaşındayım.Hem Vitali halen boks yapıyor ve şampiyon hem de 40 yaşında ''  Evett boksseverler işte Lennox böyle diyor röportajında..

       Daha önceki yazılarımdan birinde boksörlerin ringlerden ayrı kalmaya dayanamayacağını hatta bunun hiç bir sporla karşılaştırılamayacak kadar aşırı bir istek ve tutkuyla ringlere dönmeye boksörleri zorladığını yazmıştım..Boks tarihinde bunun onlarca örneği vardır..Muhammed Ali'den tutun da George Foreman'a kadar ve Vitali Klitschko'ya kadar ringlere hem de ilerlemiş yaşlarına rağmen geri dönen ve tekrardan başarılı olan hatta şampiyon olan boksörler...Elbette Lennox'un içindeki boks ateşi ve o ringlerden uzak kalmanın dayanılmaz ızdırabı geri dönüşü en azından şu anda düşünmesi için büyük bir sebep fakat işin altında biraz da maddiyatın yattığını da söyleyebilirim..Röportajındaki Vitali ile ilgili söylediği sözler çok ilginç..Vitali'den bahsederek bir rövanş yapmak istediğini söylüyor adeta..Tammm 7 hatta belki 8 yıl sonra gelecek bir rövanş..Düşününsene tam 7 yıl boyunca herkes ama herkes o maç devam etse ne olurdu veya bir rövanş olsaydı ne olurdu diye konuştu yazdı durdu..İşte bu rövanşın olma ihtimali bile beni bu derece heyecanlandırdı bu saatte...Bildiğimiz gibi Vitali 4,5 yıl ara verdikten sonra hem de sakatlık belasından dolayı ara vermesinden sonra ringlere muhteşem bir dönüş yapmış ve yeniden şampiyon olmuştu..İşte taa o zamanlar bu geri dönüşten sonra ilk söylediğim sözleri hatırlıyorum Murat'a..''Murat bak Vitali döndü ve başardı şimdi artık Lennox da geri dönmeyi ciddi ciddi düşünüyordur..Çünkü en büyük rakibi olarak görülen Vitali bunu başardı yaptı hem de sakatlık belasından kurtularak..Zaten doğal olarak söz verilmiş bir rövanşı Vitali ile yapmayarak bu rekabette bir adım geriye düşen Lennox şimdi Vitali'nin bu muhteşem geri dönüşüyle daha da gerilere düşmek istemeyecektir ve içindeki bu hırs ve ringlerden uzak kalmanın vermiş olduğu içindeki yangının sonucunda ringlere dönecektir veya bunu ciddi ciddi şartlar oluşursa düşünecektir'' İşte 2,5 yıl önceki düşüncelerim şimdi belki de gerçekleşecek..Ben bunun gerçekleşebilme ihtimalini bile seviyorum daha da ötesi yok benim için...Hele bi dönsün de resmi olarak açıklansın bu iş o zaman sayfalarca bu dönüşü ve neler olacağını yazarız..Tabii 38 yaşında bu rövanşı yapmadan adeta ringlerden kaçarcasına emekliye ayrılan Lennox'un 45 yaşında 7 yıl boksden uzak kalmışken ringlere dönüp şampiyon Vitali karşısında neler yapabileceği de elbette ki çokkk büyük bir soru işareti..Dedim ya bi dönsün de yazarız çarşaf çarşaf...

UFUK ÇAĞDAŞ ERDEM

28 Ekim 2010 Perşembe

Efes Pilsen Valencia'ya Ağır Geldi




       İstanbul'un delinen gökyüzü şu son günlerde dışarı çıkmak zorunda olan herkesi ayrım yapmadan sırılsıklam ediyor..İşte maç günü de böyle günlerden biriydi ve o havada ıslanmayı,üşümeyi göze alarak maça gelen tüm basketbolseverlere teşekkür etmek gerekiyor diye düşünüyorum..Aslında maça giderken bu havada en fazla gelse gelse 1000 seyirci falan gelir diye düşünüyordum ki bir de baktım salonun yarısı dolu..Yani yaklaşık 8000 seyirci vardı..Fakat bu seyirciler o büyük salonda dağınık bir şekilde oturdukları için tam bir atmosfer ve baskı malesef yaratılamadı..Bundan sonrası için yapılabilecek şey Sinan Erdem'in üst katlarına seyirci almayarak tüm seyircileri belli tribünlerde toplamak olmalıdır..Zira 15 bin seyircinin gelmesini beklediğimiz maç en azından şu anda pek yok..Belki Panathinaikos maçında dolabilir diyorum o kadar..

       Maçtan önce Valencia kadrosuna baktığımda kadronun dengesiz ama potansiyelli oyunculardan kurulu olduğunu görmem yine en iyi performanslarını bize karşı mı gösterecekler acaba diye düşünmeme sebep oldu..Fakat o dengesiz performansları bu sefer ters tepti ve Efes Pilsen'e yaradı..Özellikle 3.çeyrekte sarsılan özgüvenleri ve acele atışlarıyla Valencia'lı oyuncular şut sokmakta çok zorlandılar..Zaten o andan itibaren de karşılaşma Efes Pilsen lehine döndü ve bir daha da değişmedi bu durum..Zaten bu tür maçları 10 sayıdan aşşağı kazanmazsanız evinizde ilerleyen turlarda pek de şansınız kalmıyor..

       Efes Pilsen'de iyi giden şeylere birazdan değineceğim fakat öncesinde önemli bir noktaya yine parmak basmak istiyorum..O da pota altında rakip uzunlarla çarpışacak fizikte ve güçte bir pivot eksikliği..Tabii ki bu adam bence Kasun olmalıydı..Kasun'un yerine alınan Roberts kötü oyuncu değil fakat şu anda Efes'in ihtiyacı olan fizikte ve özellikte bir oyuncu değil..Zira maçın başlarında Javtokas'a indirilen her top tıkır tıkır basket oluyordu..Hani vardır ya mahallede ikiye iki maç yaparsınız ve mahallenin uzun abisi vardır pota altından durmadan uzun boyunu kullanarak basit sayılar atar işte tıpkı Javtokas da Roberts'ın üzerinden o şekilde sayılar buldu..Roberts suçludur demiyorum elinden gelen bu boyu ve oyuncu özellikleri bakımından..Vujcic her ne kadar sert bir pivot olmasa da fiziki yapısı itibariyle ve oyun zekası sayesinde rakibe aldırdığı fauller ile bu pota altındaki ezilmemize bir nebze olsun dur diyebildi...Ben bu takımı oluşturmuş olsaydım şöyle yapardım

1-Ersin Dağlı yerine Ermal Kurtoğlu'nu takımda tutardım ki Ermal her açıdan Ersin Dağlı'dan çok daha etkili bir oyuncu..Ermal'i Ersin'den ayıran bir çok olumlu yön varken ben Ersin'in Ermal'den artısını pek göremiyorum..Yani Ermal ayakları yavas diye hep eleştirildi ve takımdan ayrıldı fakat Ersin'in ayakları Ermal'den hızlı falan değil..Euroleague'de yıllardır oynayan ve çok tecrübeli bir Ermal ile ilk kez Euroleague'de sahaya çıkan Ersin arasındaki farkın da sanırım söylenmesine bile gerek yok..

2-Roberts'ın yerine Kasun'u takımda tutardım..Uzun uzun anlatmama gerek yok bir alttaki yazımda Kasun'un neden takımda tutulması gerektiğini uzun uzun anlatmıştım..

3-Kesinlikle oyun kurucu olarak Mcntyre'ı alırdım ki transfer döneminde Efes'e geldi gelecek diye çok konuşuldu..Kerem Tunçeri'yi takımın ikinci gardı konumunda oynatırdım..Daha önceki yazılarımdan birinde Wisnievski ile ilgili olumlu görüşlerim olmuştu fakat o görüşlerimi iyi değerlendirmek lazım..Eğer Mcntyre'ı alabiliyorsan o zaman lafım olmaz..Fakat şu anda eldeki gard öyle yada böyle Wisnievski ve bu oyuncunun yaptığı iyi şeyler var Efes Pilsen de bu özelliklerden faydalanmalı..Özellikle benim düşüncem final serisinde Ukic savunmasında veya Preldzic savunmasında muhakkak kullanılmalıdır..

       Aslında yapacak olsam daha çok şey yaparım tabi mesela Siskauskas'ı falan alırdım Rakocevic'in yerine ama yazdığım maddeler gerçekci ve olabilirlik ve yapılabilirlik oranı çok yüksek maddelerdir..Dün aksam Efes Pilsen'de benim her zaman en has adamım olan Bootsy Thornton şov vardı resmen..Umuyorum ki Euroleague'de bu haftanın MVP'si seçilir..Her şeyi yaptı Thornton..Sayı attı,sorumluluk aldı,ribaund çekti,top çaldı,savunmada savaştı vsvs..Thornton'ın bir çok sevdiğim yönleri var fakat en sevdiğim yönü kesinlikle fiziksel mücadeleden ve temasdan kaçmaması ve sert bir erkek gibi basketbol oynamasıdır..Yeri geldiğinde de Efes Pilsen'de yıllardır eksik olan  kavga edip itişip kakışacak oyuncu özelliği de Thornton'da var..Her takıma bir Thornton lazım..Vujcic eğer 15 santim falan kısa olsaydı bu oyun zekası ve pas yeteneğiyle sanırım Avrupa'nın bir numaralı gardı olurdu..Etrafındaki oyuncuların doğru zamanda doğru yerlere haraketlenmesi lazım ve uygun boş alanlarda mevzilenmeleri lazım ki Vujcic'in bu pasları,saha görüşü ve basketbol zekası işe yarasın..Dün akşam bu uyumu pekala ilk maç olmasına rağmen sahada gördük..Umarım bir sakatlık veya başka sorun yaşanmaz da Vujcic Efes Pilsen'e faydalı olur..Bundan yıllar önce 98-99 sezonunda o sezonun Final 4 MVP'si Zoran Saviç alınmıştı fakat sakatlıklar ve uyumsuzluk sorunları nedeniyle Saviç büyük mü büyük bir hayal kırıklığı olarak Efes Pilsen tarihindeki yerini almıştı..Tahtaya vuruyorum Vujcic için böyle bir şey yaşanmasın...Üçlük çizgisinin geriye alınması zaten topu çembere zor yetiştiren Rakocevic için hiç de iyi olmadı..Çünkü bu uzaklıktan topu çembere yetiştiremiyor..Ancak boş ve rahatsız edilmediği pozisyonlarda  çembere yetiştiriyor ki zaten o topları da sayıya çeviriyor..Çok kötü oynadı,yine batırıyor dedik ama bir de baktık sahanın en skorer adamı 20 sayı atmış:)) Ne diyelim artık..Eğer yaş sorunu olmasa Charles Smith'i bu takımda Rakocevic'in yerine oynatırdım..Yaş sorunu da gerçi yok Smith'in çünkü o ihtiyar delikanlı biliyorsunuz:))

UFUK ÇAĞDAŞ ERDEM

23 Ekim 2010 Cumartesi

Efes Pilsen-U.Olimpija ( Kasun-Kasun-Kasun )


       Gecen Çarşamba akşamı Efes Pilsen-Olimpija maçını izlerken aklıma 98 yılındaki 2 uzatmada kazandığımız Cibona karşılaşması geldi..O karşılaşma da inanılmaz bir heyecana sahne olmuştu fakat o sefer kazanan Efes Pilsen olmuştu..Hatta karşılaşmanın ikinci uzatmasında faul problemi sebebiyle neredeyse benchde oyuncu bile kalmamıştı..Fakat Naumoski yine sazı eline almış ve karşılaşmayı kazandırmıştı..Şimdi Olimpija maçına bakıyorum Efes Pilsen karşılaşmanın sonlarında tek uzun oynamak zorunda o uzun da devşirme siyahi oyuncumuz Ersin Dağlı..

       Takım mühendisliği denilen şeyi Efes Pilsen malesef 2 yıldır yapamıyor..Geçen sene Ergin Ataman'ı en çok eleştirdiğim nokta buydu..Basketbolda evet yıldızlar önemlidir fakat doğru sistem-doğru koç ve doğru parçalardan oluşan birbirini tamamlayan oyuncularla çok önemli yerlere gelebilirsiniz..Bundan 10-15 sene önce Efes Pilsen bugunkü kadar bütce ayırmıyordu fakat doğru parçalarla her zaman istikrarlı bir şekilde Avrupa'nın her daim tepelerinde dolanıyordu..Şimdi bütce var bu seferde doğru parçalar alınamıyor veya elimizdeki doğru parçalar kaybediliyor..Lafı Mario Kasun'a getirmek istiyorum anladığınız gibi..Şu anki Efes Pilsen kadrosunda bırakın tam bir 5 numarayı dörtbuçuktan 5 oynayan bir uzun dahi yok..Hem boy olarak yok hem de pivot özelliklerine sahip oyuncu olarak yok..Sayıyla 0 yazıyla ''sıfır ''..O zaman sormak lazım Mario Kasun neden gönderildi?? Gönderilmemesi için maddeleri sıralayayım bakalım kaç madde çıkacak

1-Bir yabancıda olmasını beklediğiniz en önemli özellik ''Kendini takımına ve formasına '' adamışlık yani bir yabancı gibi değil de sahaya çıktığı zaman her şeyini veren bir Türk oyuncu gibi oynaması ( her ne kadar basketbol IQ su düşük olsa ve bu sebepten saçma sapan fauller alsa bile )

2-Efes Pilsen'in şu anki durumu itibariyle fizik olarak ve oyunculuk özellikleri bakımından Efes'in aradığı adam..Şu anda Efes Pilsen Avrupa'da 5 numara arıyor ve 33 yaşındaki Vujcic alınacakmış sanırım..El insaf Kasun'u bırakıp Vujcic'i alırsanız gülerim ben buna..Pota altını dolduran,sert,blokcu ve eğer oyundan soğutmaz ve top indirirsen de özellikle potaya yakın yerlerde bitirici bir oyuncuydu Kasun..

3-Radullica iyileşsse bile bir tane daha 5 numaraya ihtiyaç olduğu açıkken takımı,ortamı ve şehri tanıyan uyum sıkıntısı çekmeyecek bir 5 numaraydı Kasun..

4-Geçen sene yukarda bahsettiğim basketbol zekasının zayıflığından olsa gerek biraz da Ergin Ataman tarafından her zaman çocuk gibi azarlanan fakat bir kez olsun sesini çıkarmayan ve bu açıdan da yaptığı işe,hocasına saygılı adamdı Kasun..Rakocevic'in nasıl horozlandığını geçen seneki Maccabi deplasmanında hatırlıyoruz..Koç faktörünü de göz önünde bulundurursak Hırvat koç Perasoviç ile yine bir Hırvat olan Kasun'un çok iyi anlaşabileceğini ve veriminin daha da artacağını düşünüyordum..

5-Bu madde belki çok fazla kimsenin dikkatini çekmeyen ama benim için çok önemli olan bir maddedir..2009'daki Fenerbahçe Ülker serisinde takım moralmen ve mücadele bakımından yerlerde sürünmeye başladığı sıralarda sahaya karakter koyan,rakiple gerektiğinde kavga eden ve takım arkadaşlarını gayrete getiren oyuncuydu Kasun..0-2 geriden gelinip o serinin 4-2 kazanılmasında saha içinde Bootsy çok önemli işler yapmıştı fakat Kasun'un hele hele Fenerbahçe Ülker'in o çirkef bazı oyuncularına karşı meydan okumasını ben unutamam..Ömer Aşık,Widmar,Semih,Oğuz Savaş bu 4 pivota karşı bir tek Kasun..Gerçi Ergin hoca ilk 2 maçta gereken süreyi vermediği halde bu bahsettiğim etkiyi yaratmıştı takımda Kasun..

       Maddeler biraz daha zorlasam daha da uzar gider fakat çok da abartmaya gerek yok.:)) Şimdi Avrupa'da bana Kasun'dan daha iyi 5 numara özellikleri olan ve Kasun'dan daha kariyerli ve tecrübeli 5 tane Pivot sayabilir misiniz?? Ben sayamıyorum..Peki o zaman neden gönderildi Kasun..Öyle aman aman ödenmeyecek bir sözleşme istemediğini de biliyoruz..Sorup araştırmak lazım..Uzun oyuncu özellikle has 5 numaralar yok artık elinde olanın da kıymetini bilemezsen işte Olimpija maçında son 5 dakikayı Ersin Dağlı ile oynarsın..

       Şimdi gelelim maça...Bir defa şunu baştan söyleyelim..Özellikle Euroleague'de rakip çamurdan da olsa deplasmanda maç kazanmak çok zor..Belli bir taraftar desteğini arkasına alan ve iyi yaptığı şeyleri çok fazla zorlayan aynı zamanda atmosferin ve kendi evinde oynamanın verdiği özgüvenle oynayan takımları yenmek hiç de kolay değil..Fakat her ne olursa olsun Efes Pilsen'in bu karşılaşmayı kazanması gerekirdi..Gerçekten de rakip çamurdan oluşuyordu en önemli adamı 37'lik Jagodnik :)) Pinkney denilen sokak basketbolcusundan o kadar sayı yemek de hani insanı dellendirmiyor değil :)) Karşılaşma 2 defa Efes Pilsen'in avuçlarının içine geldi yani al ve git o kadar..Fakat sanırım geçen seneden Efes Pilsen'e bulaşan maç sonu oynayamama alışkanlığı bu senenin ilk maçına da yansıdı..Umarım bu sadece bir maçlık bir tesadüftür..Bir takım top kaybı yapar fakat Efes Pilsen bu maçta öyle top kayıpları yaptı ki arkada hep gafil avlandı..Yani maçın sonları ve uzatmalarda bu top kayıplarından bomboş yanılmıyorsam 4 veya 5 tane turnike yedik..Hiç olacak iş değil hele hele karşılaşmanın artık el yaktığı anlarda hiç mi hiç olmaz..İlk uzatmada Efes Pilsen 2 sayı önde ve 30 saniye falan var top Efes'de..Doğal olarak topu son 5 saniye kalaya kadar çevirip öyle kullanmak istiyor takım..Buraya kadar her şey tamam ama en önemli şey burada evet süreyi bitirmekden çok topu çembere yollamaktır bırakın girmesin ama topu çembere bir şekilde gönder..Ribaund mücadelesi olsun,rakip topu uygun ve rahat pozisyonda alamasın ve istediği hücuma çıkamasın bu arada saniyeler de erisin sen e maçı al ve git bu kadar basit..Efes Pilsen bu hücumda topu çevirdi çevirdi ve Kerem Gönlüm'e geldi top.. Son 5 saniye falan tam istenilen şey olmuş..Ben evde bağırıyorum çıldırıyorum Kerem at topu çembere at sallaaaaaa ama Kerem malesef korktuğum şeyi yaptı ve çaprazında bile olmayan taa dip köşeye uzun ve cılız bir pas atmaya kalkıştı..Sonuç topun rakip tarafından çalınması ve bomboş turnike..Karşılaşmanın son anlarında Jagodnik'e verilen hücum ribaundu vs vs kısacası elimizdeki maçı resmen hediye ettik..Bu grupta Armani Jeans Milano'nun CSKA'yı deplasmanda yendiğini göz önünde bulundurursak her şeyin yine geçen seneki gibi arapsaçına dönme ihtimali de çok yüksek duruyor..Haa tahminimi sorarsanız bu Olimpija'yı İstanbul'da 20 sayıdan aşşağı yenip gönderirsek ayıp olur..Elbette ki ciddiyet ve biraz daha parçaların birbiriyle oynamaya alışması gerekiyor..Tartışmasız Efes Pilsen'in bu gruptaki hedefi ilk 2 olmalıdır..İşte bu hedef doğrultusunda bu Olimpija mağlubiyeti hiç de iyi olmadı..

       Nachbar'a ayrı bir parağraf açmak istedim..Takımda bu kadar candan yürekten ve her şeyini veren bir yabancı oyuncu görmek beni çok sevindiriyor..Bu geçen sene de böyleydi..Hatta vardiği röportajda aldığım paranın hakkını terimin son damlasına kadar savaşarak ve oynayarak vermek istiyorum diyen bir oyuncu Nachbar..Antalya B.Belediye karşılaşmasını sanki Panathinaikos maçı gibi ciddiyetle ve canla başla oynayan Nachbar'a buradan teşekkürlerimi gönderiyorum..Aslında her oyuncuya ayrı ayrı parağraflar açılıp bazı şeyler söylenebilir fakat bu seferlik bu kadar yeter:)) ( Not: Olimpija maçında da görüldü Efes Pilsen'e pota altında sırtı dönük skor yapabilen en azından bu skor tehdidi olan hücumu açacak,rakip savunmayı dengesizleştirecek bir oyuncu ihtiyaci çok ama çok bariz..Rakip bizi dışarı sürükledikce biz de dışarı çıktık..İçeriye topu bir kere bilr indiremedik..İndirsek de o post-up oyununu oynayacak kim vardı derseniz o da yok :)) Sahi Ermal Kurtoğlu diye bir evladımız vardı onu da  mı yolladık o bu işleri Türkiye'de en iyi yapan oyuncuydu yoksa ben mi yanılıyorum:))  )

UFUK ÇAĞDAŞ ERDEM

19 Ekim 2010 Salı

Parkur - Tour de France 2011


Tour de France 2011 parkuru bugün Christian Prudhomme tarafından acıklandı.


21 adet etap bulunan Tur 2 Temmuz Cumartesi günü başlayıp 24 Temmuz Pazar günü sona erecek.

98. defa düzenlenecek Tur 3471 kilometre uzunluğunda bir parkurda koşulacak.

Parkurda 10 düz etap , 4’ü zirvede sonlanacak 6 tırmanış , 1 bireysel zamana karşı (41km) ve 1 takım zamana karşı (23km) etabı bulunuyor.

Bu yıl ev sahibi Fransa dışında Tur sadece İtalya’ya uğrayacak.



Alpler’in Yüzüncü Yıldönümü;

Alpler Tour de France’da ilk defa 1911’de 366km’lik Chamonix - Grenoble etabıyla tırmanılmıştı. Aravis, Télégraphe, Lautaret ve Galibier zirveleri geçilmişti. 100 yıl sonra yine Alpler şampiyonu belirleyecek etaplarıyla karşımızda… 18.Etabın sonlanacağı (Kraliçe Etap) Galibier (2645m) zirvesini bu yıl önde geçecek bisikletçi hiç kuşkusuz büyük prestij elde edecektir.

2011 Tour de France etaplar:

Temmuz 2, etap 1: Passage du Gois-Mont des Alouettes, 191km

Temmuz 3, etap 2: Les Essarts-Les Essarts, TZK, 23km

Temmuz 4, etap 3: Olonne-sur-Mer-Redon, 198km

Temmuz 5, etap 4: Lorient-Mûr-de-Bretagne, 172km

Temmuz 6, etap 5: Carhaix-Cap Fréhel, 158km

Temmuz 7, etap 6: Dinan-Lisieux, 226km

Temmuz 8, etap 7: Le Mans-Châteauroux, 215km

Temmuz 9, etap 8: Aigurande-Super Besse Sancy, 190km

Temmuz 10, etap 9: Issoire-St-Flour, 208km

Temmuz 11, dinlenme günü - Le Lioran/Cantal

Temmuz 12, etap 10: Aurillac-Carmaux, 161km

Temmuz 13, etap 11: Blaye-les-Mines-Lavaur, 168km

Temmuz 14, etap 12: Cugnaux-Luz Ardiden, 209km

Temmuz 15, etap 13: Pau-Lourdes, 156km

Temmuz 16, etap 14: Saint-Gaudens-Plateau de Beille, 168km

Temmuz 17, etap 15: Limous-Montpellier, 187km

Temmuz 18, dinlenme günü province of Drôme

Temmuz 19, etap 16: Saint-Paul-Trois-Châteaux-Gap, 163km

Temmuz 20, etap 17: Gap-Pinerolo, 179km

Temmuz 21, etap 18: Pinerolo-Galibier/Serre-Chevalier, 189km

Temmuz 22, etap 19: Modane-Alpe d’Huez, 109km

Temmuz 23, etap 20: Grenoble-Grenoble, BZK, 41km

Temmuz 24, etap 21: Créteil-Paris/Champs-Elysées, 160km

Yazan : AHMET ALTUNTAŞ

17 Ekim 2010 Pazar

Yaşayan Efsane ''Vitali Klitschko '' İçin Herkes Ayağa




       Arkadaşlar artık inanın Vitali yazısı yazarken kelimeler kifayetsiz kalıyor..Söylenebilecek en güzel söz sanırım ''Yaşayan Efsane'' olacaktır..40 yaşına merdiven dayamış efsane dün de yine bizlere tam bir boks resitali sundu herkesi boksa doyurdu..

       Öncelikle dün sitemizden reklamını yaptığımız Fox TV ve yaptıkları yayınla ilgili bir kaç şey söylemek istiyorum..Ne olduğu belli olmayan beşinci sınıf bir yabancı film sebebiyle malesef maçı canlı olarak değil 3 raund geriden yayınladılar..Ben de maç öncesi yayın bulurmuyum acaba diye internet sitelerinde gezinirken bir de gördüm maç başlamış..Hemen kapattım ve 3 raund geriden de olsa Fox'dan maçı canlıymış gibi izledimm..Boks maçının güzelliği maç öncesi ve maç sonrası yayınlarda gizlidir..Sen bırak bunları vermeyi asıl maçı bile eline yüzüne bulaştıracaksın sonra da bu piyasada ( Bilgehan Demir) söz sahibiyim en iyiyim vs diyeceksin..Sakın bana ya olsun buna da şükür bu da olmasaydı demesin kimse..Eğer bir işi yapıyorsan hakkını vererek yapacaksın yarım yamalak iş yapılmaz..Bak Vitali'ye 40 yaşında halen 23 yaşındaki heyecanla ve konsantrasyonla boks yapıyor..

       Aslında karşılaşma öncesi özellikle ilk 3 raundun Briggs açısından daha agresif olmasını beklediğim raundlardı..Fakat Vitali hem Briggs'e bu şekilde bir başlangıç yapma fırsatını vermedi hem de daha ilk raundlardan agresifliğini ortaya koydu ve Briggs'in zaten az olan kazanma şansını sıfıra indirdi..Karşılaşmanın devam eden raundlarında ise ilk defa ama ilk defa bir boksöre ringde acıdım..Briggs o kadar sert ve etkili kombinelerini aldı ki Vitali'nin ölmemesi büyük mucize..Nerdeyse adama baltayla vursan yine de yıkılmayacaktı..(Gerçi 7.raundun sonunda bi 10 saniye daha olsa yıkılmıştı ama gong kurtardı) Fakat bu karşılaşmanın 8.raunddan sonra derhal durdurulması gerekiyordu..Yani aslında normal şartlarda hakemin araya girip Briggs'e sarılıp maçı durdurması gerekiyordu fakat sonuna kadar oynattılar..Boks seyircisi adına güzel bir olay fakat boksun özüne ve ahlağına ters bir hareketti..Bir boksörün sağlığı oradaki herşeyden daha önemlidir ve bunu bir hakem veya Briggs'in köşesinin riske atmaya hakkı yoktur olmamalıdır..Boksörler ringe çıkarken ne olursa olsun maça devam etmeliyim,ayakta kalmalıyım bilinçaltıyla çıktıkları için çok kötü durumlara düşsseler bile devam ederler fakat bu tam anlamıyla bilinçli bir devam etme değildir..Mesela dün gece Briggs daha oturağı konmadan oturmaya falan çalıştı kendinde değildi..Fakat bunun hiç lamı cimi yok Vitali ne kadar övgüyü hakediyorsa o kadar olmasa bile Briggs de övgüyü hakediyor..En sert yumruklarını aldı hem de her türlüsünü..Raund sonları hep Briggs'in toparlanmasına neden oldu..Eğer raundlar 3 dk değil de 3.30 olsa bir çok raundun sonunu göremeyecekti bence..

       Zaten yıllar yılı savunmasının zayıflığıyla bilinen Briggs daha önce kariyerinde bildiğimiz gibi 98 yılında Lennox Lewis ile kapışmıştı..O karşılaşmada ilk raundda Lennox'u neredeyse devirecek pozisyona sokan Briggs daha sonraki raundlarda kondüsyon ve savunma zaafiyeti sebebiyle defalarca yere düşüp defalarca da yerden kalkmıştı..O maçın hakemi Frank Capuccino normalde devam edebilecek pozisyondaki Briggs'e hayır demiş ve maçı bitirmişti..Şimdi bir benzer hisleri 12 yıl sonra hissetti Briggs..Bir tek hakem durdurmadı karşılaşmayı..Lennox Lewis'in en etkili yumruğu rakibin tepesinden indirdiği omuz üstü yakın döğüşte kullandığı yumruktu..Bunun aynısının defalarca örneğini dün gece Vitali'den izledik..Yüksekten gelen ecel yumruğu bu resmen..Tekrar tekrar Vitali'nin tekniğinden,klasından,şampiyon karakterinden falan bahsetmeme gerek yok..Fakat şunu söyleyelim boksa döndüğünden beri en etkili ve hayranlık uyandıran performansını izletti bizlere yaşayan efsane..Karşılaşma boyunca toplam 302 yumruk isabet ettiren Vitali bunların 171'ini Power Punch olarak Briggs'e yutturdu..İnanılmaz bir rakam..Daha da inanılmazı karşılaşmayı kazandığı sayıyla garanti olan şampiyon son üç raundda resmen şov yaptı..Toplamda vurduğu 171 Power Punch'ın % 66 lık kısmını son 3 raundda gerçekleştirdi Vitali Klitschko...Yani son gücüyle nakavt için rakibinin üstüne gitti ki tek yumrukla rakibi nakavt edebilen en tehlikeli boksörlerden biri Briggs'e karşı iyice risk de alarak..Ama işte şampiyon olmak böyle bir şeydir..Karşılaşma sonrası Briggs'' Kariyerim de karşılaştığım tartışmasız en iyi rakiple döğüştüm..Yine tartışmasız en sert vuran ve en klas boksördü karşılaştığım..'' demiş. Hemen hatırlatalım Briggs kariyerinde efsanelerden George Foreman'ı yenmiş Lennox Lewis'e ise yenilmişti..Bu demeciyle Vitali'yi bu 2 efsanenin de önüne koymuş Briggs..Vitali'den dün gece bir çok defalar taktiksel deha kokan ve yılların getirdiği tecrübeyle kazanılacak haraketler gördük..Benim en çok hoşuma gideni genellikle solların arkasından sağını indirdiği için Briggs hep önce sol bekliyordu..Bunu bilen Vitali sol çıkarmadan direk sağlarla rakibini defalarca sarsdı..Yani feyk attı kandırdı...

       Sözü fazla uzatmaya gerek yok Vitali Klitschko'nun da dediği gibi '' Vitali Klitschko'yu ancak yine Vitali Klitschko yenebilir ''  Büyük ve Koyu bir NOKTA...

UFUK ÇAĞDAŞ ERDEM

16 Ekim 2010 Cumartesi

Herkes Ekran Başına 00.30 Fox Tv '' Vitali Klitschko-Shannon Briggs '' WBC Ağırsıklet Ünvan Karşılaşması...



       Evet arkadaşlar belki Fox Tv bu önemli maçın reklamını yapma tenezzülünde bile bulunmuyor fakat ben buradan sizlere hatırlatıyorum saat 00.30 da ekran başına...Bir kişinin bile bu başlık sayesinde karşılaşmayı izlemesini sağlayabilirsem ne mutlu bana..Bir boks efsanesi olan Vitali Klitschko'yu kariyerinin son yıllarında canlı canlı izlemek isteyenler kaçırmayın derim..Bu karşılaşmanın çok geniş analizlerini yarın sitemizde yapacağım..

UFUK ÇAĞDAŞ ERDEM

14 Ekim 2010 Perşembe

Efes Pilsen için ŞEREFE... '' Şeref de Kim ?? :)) ''



       Efes Pilsen geçen sene olduğu gibi bu sene de Fenerbahçe Ülker'i mağlup ederek Cumhurbaşkan'lığı kupasını bir kez daha kazanmış oldu..Adı Cumhurbaşkan'lığı kupasıydı fakat kimse için ne kupası ne ödülü olduğu hiç ama hiç önemli değildi..Çünkü bu maç bir Efes Pilsen-Fenerbahçe Ülker karşılaşmasıydı..Cumhurbaşkanını kim ne yapsın kupasını kim ne etsin..Gazoz kupası da olsa heyecan doruklara çıkardı ve aynen öyle de oldu..Şimdi geçelim maç analizlerine..

       Öncelikle bu karşılaşma için yukarıdaki resmi seçmemin bir anlamı var..Geçen sene final serisindeki performansıyla Efes Pilsen'i yıkan oyuncuların başında gelen Ukic'in bence panzehiri bulunmuş oldu..Bu panzehirin adı Wisnievski..Bakın buradan daha sezonun başında yazıyorum olası bir final eşleşmesinde Ukic'in karşısında duracak ve onu durduracak oyuncudur Wisnievski..Bir defa Ukic'i topla oynatıp rahat etmesini sağlarsanız zaten işiniz bitmiş demektir..Geçen sene ne zaman karşısında savunmadan bi haber Ender Arslan'ı görse Ukic topu rahat rahat yere vurup elini kolunu sallaya sallaya turnikeler atmıştı..Bu sefer karşısındaki Wisnievski öyle bir savunma yaptı ki bazı pozisyonlarda Ukic topu yere vuramadı bile..Ritmi bozuldu..Zaten şut ritmine tam olarak güvenilmeyen bir oyuncu olan Ukic bir de topu yere vuramayınca iyice raydan çıktı..Bakın bu dediğim eşleşme maç boyunca en fazla 4 veya 5 sefer olmuştur fakat bu pozisyonlar bile bana çok ama çok önemli bazı mesajlar vermiştir bu eşleşme ile ilgili..Wisnievski öyle yakınına ve burnunun dibine giriyor ki rakibin rakip bunalıyor ve topu yere vurup geçmeye kalksa bile ya topunu çaldırıyor yada çok kıvrak ve çabuk bir oyuncu olan Wisnievski hemen geri çekilerek pozisyonunu alıyor..Buradaki tek sıkıntı böyle bir durumda Wisnievski'yi oynatacaksak kim kenarda kalacak işte bütün mesele bu..Serinin gidişine göre bu oyuncu seçimlerine değişik ayarlar verilebilir..Ender adına çok üzgünüm ama sanırım Perasovic Ender Arslan'ı pek düşünmüyor..En azından Euroleague maçlarında..O fizik ve rezalet savunmasıyla zaten Efes Pilsen'de oynamasını pek de beklemiyorum ben..Dengesiz ve bomba denilen bir iki tane 3 lük bulacaksın diye sana 25 dakika süre verip tüm savunmayı ve dengesini bozamayız kusura bakma Ender..Rol alacağın zamanlar gelecektir hücumda tıkanılan anlarda fakat bu kesinlikle geçen sene olduğu gibi en kritik anlarda topu senin eline verip senin birebirlerine muhtaç olunacak bir şekilde olmayacak orası kesin..

       Bir defa her şeyden önce Efes Pilsen'in en az 2 tane biri yapılı 5 numaraya ihtiyacı var..Radullica'nın döndüğünü varsaysak bile yine de bir tane kalıplı uzun Efes Pilsen için çok elzem..Rakip uzunların topu pota altında aldığı anlarda birebirde o oyuncunun arkasında durabilecek ve ikili sıkıştırmaya gerek duyulmamasını sağlayacak bir uzun..Bugun top Oğuz Savaş'a indiği anlarda gerek Ersin Dağlı gerek Roberts veya zaman zaman Kerem Gönlüm çok iyi iş çıkardı fakat bunlar genellikle dışardan veya içerden gelen yardımlar ve ikili sıkıştırmalarla pekişen başarılardı..Bize birebirde rakip 5 numaralara dur diyebilecek bir uzun lazım hadi hayırlısı..

       Takımdaki rollere de kısaca değinirsek eğer en çok dikkatimi çeken şey giren çıkan her oyuncunun takıma öyle yada böyle katkı vermiş olması..Hiç çok etkisiz veya çok kötü bir performans hatırlamıyorum.Hatalar oldu elbette fakat bunlar sürekli bir hal alan kronik bir hastalık şeklinde değildi.. Kerem Tunçeri böyle oynayacaksan lafım yok ama geçen sene de böyle başlayıp sonunda her zamanki gibi batırmıştın inşallah yine öyle olmaz..Hücumda sorumluluk alan ve savunmada iyi işler çıkaran bir Kerem Tunçeri'ye itirazım olamaz..Fakat istikrar ve hücumda sorumluluk alması şartıyla..Sanırım bu kendine güven Dünya Şampiyonası'ndan gelmekte ve o turnuvadaki form grafiğini bu maçta sahaya yansıttı...Rakocevic de gördüğüm en büyük değişiklik üzerindeki o geçen seneki baskının olmaması ve son derece rahat ve kendine güvenli bir oyun oynamasıydı..Geçen yıl bire beş bir şeyler üretmeye çalışan ve sürekli hatalar yapan Rakocevic şimdi kenardan bile gelse gerektiği yerde üstüne düşeni yapan bir oyuncu rolündeydi..En önemlisi gergin değildi ve kenar yönetimle barışıktı..Nachbar 3 numara oynadığı sürece her zaman ve her şartta Euroleague dahil tüm rakiplerin 3 numaralarına karşı üstünlük sağlayıp Efes adına fark yaratacak oyuncu olacaktır..Yeri geldiğinde sadece ama sadece bir silah ve tercih olarak zaman zaman 4 numarada oynatabileceğimiz de bir oyuncu Nachbar..Bu özelliğiyle de özellikle hücumda rakip uzunlara eşleşme sıkıntısı yaratacaktır..Yoksa bir sezon boyunca sürekli 4 numara oynatıp kara kaslı uzunlarla boğuşturursan Nachbar'ı onun o muhteşem özelliklerinden de yararlanamazsın aynı zamanda da oyuncuyu hem fiziksel hem de psikolojik olarak çökertmiş olursun..4 numarada sadece bir ''Sniper '' usulü vurucu rollerde kullanabilirsin ama sadece bir ekstra silah olarak..Bu Roberts'ı beğenmemek elde değil..Koları kalın,iyi ribaund çeken,savunmada pozisyonunu çok iyi alan,oyunun sürekli içinde ve her zaman ikinci şanslarını zorlayan tam anlamıyla ilaç gibi bir oyuncu Roberts..Son hücumda Ukic Kerem'i geçip potaya bomboş turnike atacakken hemen uyanıp çok da yüksekten şahane bir blok yaparak aslında maçı getiren adam oldu Roberts..Ersin Dağlı elinden geleni yapıyor ve en önemli özelliği eğer 3 saniye koridorunda topu alırsa daha doğrusu gardlar o topu onunla buluşturabilirse vücudunu çok şahane araya koyarak çok yüzdeli bir şekilde bitiriyor hücumları..Savunma ribaundlarında da etkili fakat bazen oyun içinde savunma rotasyonunda adamını kaçırıyor resmen dalıveriyor..Zaten bu sebepten olsa gerek koç Perasovic sık sık çocuk azarlar gibi azarladı garibimi onun da sesi çıkmadı ne yapsın..Bootsy Thornton ise benim vazgeçemediğim ve geçen sene sakatlanmasa final serisinde değişik şeylerin olabileceğini düşündüğüm oyuncudur her zaman..Oyunun iki tarafını da son derece verimli oynayabilen ve kesinlikle bir yabancı oyuncu için en önemli ama en önemli şey olan '' Kendisini Adamışlık'' ruhuyla oynayan bir oyuncu Thornton..Özellikle Wisnievski ile beraber Preldzic'i çok iyi savundular..Cenk özellikle geliştirdiği fiziksel özellikleriyle skor anlamında rakip oyunculara zorluklar yaratacaktır..Sinan Güler pek oynama şansı bulamadı fakat eğer daha fazla süre almak istiyorsa Wisnievski'den daha iyi savunma yapması ve Wisnievski'de olmayan skorer ve şut özelliklerini de sahaya yansıtmalı Sinan..Kerem Gönlüm ise tam bir joker içerde kullan,dışarda kullan,savunmada kullan,ribaund aldır,savunma yaptır hatta bir de bugun olduğu gibi şutlar sokarsa yeme de yanında yat..Hızlı ayaklarıyla günümüz uzunlarında en çok aranan özellik olması sebebiyle Kerem her zaman önemli roller alacaktır Efes Pilsen'de..

       Karşılaşma son çeyreğin başına kadar hep Fenerbahçe Ülker'in üstünlüğünde geçmesine ve fark bir ara 16 sayılara kadar çıkmasına rağmen hiç öyle geçen seneki gibi pes eden ve Efeslileri umutsuzluğa sürükleyecek bir görüntü oluşmadı sahada..Fenerbahçe Ülker'de yine çok önemli roller alan ve kritik şutlar sokan Ömer Onan ve Mirsad denen basketbolcu bozuntusu takımı sürüklediler..Bu iki adam(biri adam bile değil ama lafın gelişi öyle diyorum) hem saha içi rollerde hem de saha dışı faktörlerde (hakemi baskı altına alma,seyirciyi galeyana getirme,pislik işler yapma vsvs )  takımını bir yerlere getirmek için çırpınıyorlar..Bir çok defa olduğu gibi bugun de hakemlerin verdiği bir karardan sonra ( ki hakemlerin Efes Pilsen'i resmen biçmeye çalıştığı bir maçtı..Ödül töreninde de biz Efesliler tarafından uzun ve etkili bir şekilde yuhalandılar ) en az 2 dakika sürekli itiraz edip bir şeyler söylüyorlar..A be kardeşim o kadar konuşacak ne buluyorsun neye itiraz ediyorsun bu hakemlerin hiç mi düdükleri ve teknik faulleri yok,neyine güveniyorsun?? Baban mafya'mı yoksa hakemlere çıkışta bekle diye tehditler mi savuruyorsun?? Sinir sistemlerimi alt üst eden bu ikisi dışında  her şey yolundaydı aslında..Haa bir iki parantez daha açalım..Mesela Emir Preldzic de bu iki oyuncuya benzemiş hem de fena halde..Dirsekler durmadan çalışıyor,çaktırmadan pis fauller yapıyor vsvs..Hatta madalya töreninden sonra soyunma odasına giderken Efeslilerin olduğu trübüne öyle bir bakış atarak ve sanki küfrederek gitti ki inanamadım..Herkes boynu bükük küheylan gibi soyunma odasına giderken Preldzic bizlere dik dik bakarak ve gözlerinden ateş çıkararak gitti soyunma odasına..Sanki meydan okuyordu:))) Kaya Peker'e maç sonrası yapılan '' Kayaaaa o madalyayı da sat para eder sat o madalyayı da '' şeklinde yapılan tezahüratlar gerçekten çok yerindeydi..Zaten gördüğüm kadarıyla Fenerbahçe'nin uzun rotasyonunda pek fazla süre bulamayacak gibi duruyor..

       Karşılaşmaya resmen hasta halimle gittim fakat bu galibiyet beni kendime getirdi inanır mısınız..Maça hayatında ilk defa bir basketbol maçı izleyecek olan eşim Dilek'le beraber gittim..Bir yandan onun her türlü sorusuna yanıt vermekle meşgulken bir yandan da maçı izliyordum..Hayatında ilk defa basketbol izleyen birisi olarak eşimin yaptığı bazı yerinde ve inanılmaz tespitler bana bazı şeyleri bilmek ve görmek için uzman olmaya gerek yok Ufuk dedirtti..Mesela daha maç başlamadan Fenerbahçe'li oyuncuların çok uzun olduğunu ve bizde yani Efes'de uzun adam olmadığını söyledi ve en önemli soruna en baştan parmak bastı aslında..Rakocevic ısınırken daha bu adamın elleri kolları diğer herkesden farklı oynuyor yerinde duramıyor dedi ki haklıydı Rakocevic sahadaki herkesden daha fazla para kazanan ve vücud olarak çok çabuk yön değiştirebilen bir oyuncuydu..Gelelim beni en çok güldüren Oğuz Savaş ile ilgili sözlerine.. '' Yahu bu adam basketbolcu mu?? Hiç basketciye benzemiyor resmen sakallı Hacı bu Hacı '' Bundan böyle Oğuz Savaş'ın adı benim tarafımdan da ''Hacı''dır..Sonra Perasovic bizim Efesli oyuncuları bağırıp çağırıp azarlarken '' Yaa adama bak durmadan bağırıyor ayıp değil mi bağırılır mı oyuncuya??:)))))) '' dedi ve sürekli maç boyunca bunu söyledi..Benim bu durumun normal bir şey olduğunu ve koçların oyuncularını motive etmek ve hatalarını göstermek adına böyle bağırabileceğini anlatmam inanın çok zor oldu çatladım:)) Fakat her ne olursa olsun basketbol maçını çok sevdiğini ve bundan sonra Efes Pilsen'in  her maçına gelmek istediğini söyleyince dünyalar benim oldu:)) Bir Efes taraftarı ve bir basketbolsever daha kazandırdım sevinçliyim..Basketbolun heyecanı ve Efes Pilsen sevgisi ilk defa bir basketbol maçı izleyen bir bayan taraftarı bile işte bu şekilde etkileyebiliyor.. Haa başlıktaki Şeref'in kim olduğunu ben de bilmiyorum bilen varsa söylesin hakkaten kim bu Şeref?? :)))))))

UFUK ÇAĞDAŞ ERDEM

30 Eylül 2010 Perşembe

Vitali Klitschko Röportajı ( Okumayan boksseverler çok şey kaybeder )


      
Efsane boksör Vitali Klitschko'nun tam 1,5 saat süren röportajını sizler için sitemiz Messikaka23 'de tam çevirisini yaparak yayınlıyorum..Hem geçmişiyle ilgili hem de günümüzdeki planları ve daha bir çok şeyi açıkladığı röportajı okumadan geçmeyin derim..Bu arada Lennox Lewis bu fotoğrafta Vitali ile yaptığı maçın gerçek galibini geç de olsa ilan etmiş sağolsun :))




Soru : 16 Ekim'deki Shannon Briggs maçı ile ilgili çalışmalar ve hazırlıklar nasıl gidiyor?



Her şey yolunda şu anda Avusturya'da hazırlıklarıma devam ediyorum ve 16 Ekim'de Hamburg'da kemerimi Briggs'e karşı savunacağım..



Soru: Neden eskiden 2 defa ağırsıklet şampiyonu olmuş olan Shannon Briggs'i seçtin rakip olarak?



Sadece benim değil bir çok otoritenin de görüşü Shannon Briggs'in çok güçlü ve tehlikeli bir rakip olduğu yönünde..Ağırsıklette büyük isimler artık pek yok..Tyson artık ringlerde yok,Hollyfield yıllar önceki performansından çok uzak,Lennox Lewis emekli oldu şu sıralarda ben ve kardeşim ağırsıkleti domine etmiş durumdayız.4 tane en önemli kemerden 3 tanesi bizde. Her zaman heryerde herkesle kapışmaya hazırız fakat Haye bizimle ringe çıkmaktan kaçıyor,Valuev ise halen hazır değilmiş vsvs..Ve benim sıradaki rakibim Shannon Briggs de son derece kuvvetli ve benden daha çok maç yapmış ve benden daha tecrübeli bir isim..Aynı zamanda ilk 2 raundda nakavt etme rekoru da ağırsıkletler arasında Shannon Briggs'de bulunmakta..Bence çok zorlu bir rakip ve son derece izlenesi güzel bir maç olacağını düşünüyorum..



Soru: Shannon Briggs'in seni nakavt edebilecek gücü var mı ve bunu başarabilir mi sence?



( Gülüyor ) Güzel bir soru fakat ben çenemin sağlamlığını test ettirmek veya ıspatlamak istemiyorum..Çok tecrübeliyim ve ona çenemi dağıtma fırsatı vermeyeceğim.Bir çok sert yumruğu olan boksörle karşılaştım Corrie Sanders,Lennox Lewis vsvs..Shannon Briggs'e beni nakavt etme şansı vermeyeceğim çünkü iyi bir savunmam ve reflekslerim var..Boksdeki temel amaç rakipten yumruk almamak ve aynı zamanda da rakibe vurmaktır..Shannon Briggs'i yere yapıştırmak için ringe en iyi performansımı koyacağım..



Soru : Karşılaşmanın başlarında Briggs'in vücuda çalışacağını düşünüyor musun?



Biliyorum ki Shannon dünyadaki en sert yumruk atan boksörlerden birisi..Benim için kolay olmayacak ama buna hazırım..Çok tecrübeliyim, kim olduğumu biliyorum ve tüm yeteneklerimi ringe yansıtmak istiyorum..Biliyorum ki Shannon Briggs dünyadaki şu anda en kıymetli kemer olan WBC kemerini benden almak isteyecek fakat buna izin vermeyeceğim.Göreceğiz bakalım kimin daha iyi olduğunu..Emin olmaktan da öte eminimki dünyanın en iyisiyim,defalarca kemerimi savundum ve tekrar yapacağım bunu..Aslında ben kariyerimde hiç bir maçı kaybetmedim..Byrd maçında omuzumdan dayanılmaz bir şekilde sakatlandığım için,Lennox maçında da gözümün üstündeki açılma nedeniyle yenik sayıldım ama bu iki maçta da öndeydim ve kaybetmiş olarak görmüyorum asla..



Soru: WBO kemerini kazandığın Herbie Hide maçıyla ilgili ne söyleyeceksin?



Kariyerimin en önemli maçıydı..İngiltere'de Londra'da Herbie Hide ile kapışmak için gittim ve şansımı iyi değerlendirdim..Hatırlamayanlar varsa hatırlatayım Hide'ı 2.raundda nakavt ettim ve kemeri kazandım. Ve kimse bilmez ama bir rekor kırdım Guinnes'e geçen..Şampiyonluğa ulaşırken en az raund boks yaparak bunu elde eden boksör olarak tarihe geçtim..O maça kadar 24 maçımın tamamını ilk veya ikinci raundlarda nakavt ile kazanmıştım ve Hide'ı da devirerek şampiyon olmuştum rekor kırarak..



Soru: Herbie Hide'ı yenip şampiyon olduğun zamanki hislerini anlatabilir misin?



Çok mutlu ve gururluydum..Okul yıllarımda arkadaşlarıma hep bir gün dünya şampiyonu olacağım ve hepiniz göreceksiniz Tyson'ı bile yeneceğim derdim..Kimse bana inanmamıştı çünkü çok zayıf ve çelimsizdim hem Sovyetler Birliğinde Profesyonel bokse izin verilmiyordu..Hide'ı yenip kemeri aldığımda benimle eskiden dalga geçen arkadaşlarımı topladım ve gördünüz mü işte aldım kemeri dedim..Tam 11 yıl önceydi ve o zamandan bu zamana 3 defa şampiyon oldum..



Soru: Chris Byrd'e kaybettiğin WBO kemeriyle ilgili ne diyeceksin?



Kolay bir maç değildi..Byrd yakalanması zor özel bir stile sahipti..2.raundda omuzumda çok büyük bir acı hissettim..Ve bu giderek artıyordu..O kadar ağrımaya başlamıştı ki artık gözümün önü kararmaya başlamıştı..İnanılmaz ama inanılmaz bir acıydı anlatamam..Ve kontrolü kaybetmeye başlamıştım,karşımdaki rakibi bile göremiyordum..Sonunda 10.raundda karşılaşmayı durdurdum..Bir çok boks otoritesi tarafından çok eleştiri aldım nasıl olurda bir şampiyon karşılaşmayı durdurur diye..Fakat nasıl ki tek bacaklı bir adam koşamazsa tek kollu bir boksör de boks yapamazdı bunu anlamaları gerekirdi..Benim yüreğim olmadığını ve asla bir daha şampiyonluk kemerini elde edemeyeceğimi söylüyorlardı..Bütün bunları dinlemek çok ama çok acı veriyordu bana fakat ben en doğru kararı aldığımı düşünüyorum çünkü kalıcı bir sakatlığı belki de önledim bu şekilde..3 yıl boyunca tekrar forma girmeye çalıştım ve Lennox’a karşı da yeteneklerimi ve yüreğimi ortaya koydum ve bunu herkes izledi..Aslında sayıyla o gün Lennox’u yendim fakat doktor gözümdeki yara nedeniyle karşılaşmayı durdurdu..Karşılaşmadan sonra HBO spikeri Jim Lampley’nin bana söyledikleri beni çok mutlu etmişti..Byrd maçından sonra omuzumda gerçekten bir sakatlık olmadığını söylemiş ve beni eleştirmişti çok sert olarak..Lewis maçından sonra ise benden özür diledi ve gerçekten çok yetenekli ve yürekli bir boksör olduğumu söyledi..Her zaman en güçlü ve en iyi olduğumu ispatladım..Resmi olarak Lennox maçını kazanamadım ama o maçı izleyen milyonların kalbini ve hayranlığını kazandım..Lennox’a yeteneklerimi ve yüreğimi ortaya koymak ve bunu herkese ispatlama şansını bana verdiği için çok teşekkür ediyorum..



Soru : Kirk Johnson’ın sakatlığı sonrası Lennox Lewis ile karşılaşmak üzere sadece 2 haftalık bir hazırlanma sürecinin sonucunda unvan maçına çıkma şansı yakalamanla ilgili neler söyleyeceksin?



Kirk Johnson sakatlanmıştı ve Lennox ve ekibinden bana şampiyonluk unvan maçı için teklif geldi ve ben de tereddüt etmeden kabul ettim..Evet bu maça tam anlamıyla hazır değildim ve sadece ama sadece 2 hafta zamanım vardı hazırlanmak için fakat bu benim gerçekleştirmek istediğim bir rüyamdı büyük bir efsane Lennox Lewis’e karşı mücadele etmek ve kemerleri kazanmak..



Soru: Çok daha iyi bir hazırlık dönemi geçirmiş olsaydın Lennox Lewis maçında çok daha iyi bir performans sergileyebileceğini düşünüyor musun?



Spekülasyon yaratmak istemiyorum..Aslında Lennox da benimle kapışmaya hazır değildi benim stilimde bir boksöre hazır değildi ben de ona hazır değildim..Bir çok defalar bu hikayeyi anlattım fakat yine söylüyorum Lennox’a çok teşekkür ederim tüm dünyaya yüreğimi ve yeteneklerimi sergileme ve gösterme imkanını bana verdiği için..Dünyadaki en güçlü rakibimi de yenebilirim..Şundan çok eminim ki eğer doktor maçı durdurmasaydı Lennox’u yenme şansım çok ama çok yüksekti..Tüm seyirciler ve otoriteler bir rövanş maçı bekliyorlardı.Lennox da bana rövanş konusunda söz vermişti..Fakat daha sonra ben Kirk Johnson’ı 2.raundda nakavt edince rövanş sözünde durmadan emekliliğini açıkladı..



Soru: Kirk Johnson’ı mağlup ettikten sonra Lennox Lewis ile rövanş yapamamak seni hayal kırıklığına uğrattı mı?



Rövanş maçı benim için çok önemliydi..İlk maçın ardından biliyordum ki herkes ikinci bir maçı bekliyorlardı..Ben kesinlikle ikinci bir maçı yapmayı çok istiyordum çünkü kendime güvenim çok daha yerindeydi..Ben kendimi ve kimliğimi bulmuştum Lennox ise kaybetmişti..Eğer Lewis’in emekliliği hakkında konuşacak olursam kesinlikle ama kesinlikle eminim ki Lennox Lewis’i emekliliğe ben sürükledim..Yani benim yüzümden emekli olmak zorunda kaldı..Lennox da birisinin gelip onu yendiğini görmeden emeklilik kararı alacak kadar akıllı bir boksördü..Yenilmekten korktuğu kişi de bendim..



Soru: 2005 yılındaki Hasim Rahman maçının hazırlık kampındaki sakatlıkların ve bunu takip eden emeklilik kararınla ilgili neler söyleyeceksin?



Evet 2005’de emekliliğimi açıklamak zorunda kaldım çünkü bir çok sakatlık sorunu yaşadım..Boks konseyi en son olarak kemerimi savunmak için bana 60 günlük bir süre verdi..Doktorlar ise ameliyat sonrası 90 günlük bir iyileşme sürecimin olduğunu rapor ettiler..Bu demekti ki kemerimi savunmak için ringe çıkamayacaktım..Ağırsıkleti bu sakatlıklarımla durdurmak istemedim ve emekliliğimi açıkladım..4 çok uzun yıldan sonra tekrardan sağlığımı ve durumumu kontrol ettim ve iyi durumda olduğumu anladıktan sonra bokse geri dönmeye karar verdim..4 ylın ardından tekrar döndüm ve şampiyonluğu elde ettim 4 defa da kemerimi savundum ve su anda da her şey çok mükemmel gidiyor her hangi bir sakatlığım da yok..Ringe çıkmaya hazırım ve Muhammed Ali,Mike Tyson,Lennox Lewis ile aynı kemere sahibim.Bundan gurur duyuyorum ve tüm dünyaya en güçlü ve en iyisi olduğumu tekrar tekrar göstermek istiyorum..



Soru: David Haye ile olası bir kemer birleştirme maçıyla ilgili görüşlerin nelerdir?



David Haye bizim ailemizdeki en büyük problem..Şu zamana kadar kardeşim Wladimir ile aramızda hiçbir problem yaşanmadı..Bundan birkaç ay önce Wladimir ile oturup Haye ile kimin kapışması gerektiğini konuştuk ve tartıştık..Wladimir bana kemer senin için çok şey ifade ediyor Vitali biliyorum fakat bu benim için kişisel bir sorun ve Haye ile ben kapışmak istiyorum dedi..Haye çok konuşuyor ve çok kötü şeyler söylüyor bizim hakkımızda..Onunla kapışmak istiyorum fakat kelimelerle veya ağız dalaşıyla değil ringde yüzyüze kapışıp ona söylediklerinin cezasını vermek istiyorum..Aslında Haye ile ben veya kardeşim kim kapışırsa kapışsın sorun değil..Eğer Haye ile ben ringe çıkarsam onu ilk raundlarda nakavt edeceğim fakat Wladimir onu 12 raund boyunca pataklayıp son raundda nakavt edeceğini çünkü bunun kişisel bir mesele olduğunu söyledi..



Soru: David Haye’nin Audliy Harrison ile olan maçıyla ilgili neler söyleyeceksin?



David Haye anladı ki eğer Vitali veya Wladimir’den biriyle ringe çıkarsa kemerini kaybedecek..Bu sebepten bizimle ringe çıkamıyor..Kolay yollar seçiyor kendisine..Biz ona çok iyi bir teklifle gittik..Hatta uzun bir süre Haye ekibiyle bu teklif üzerinde konuştuk fakat onlardan gelen tek cevap maça çıkmak istemedikleri yönündeydi..Eğer David Haye kendisini kamuoyuna şampiyon olarak sunmak istiyorsa muhakkak Klitschko kardeşlerden biriyle ringe çıkmak zorundadır..



Soru: Kardeşin Wladimir’in efsane hoca Emanuel Steward ile çalışmaya başladıktan sonraki gelişimiyle ilgili neler söyleyeceksin?



Steward şu anda dünyanın en iyisi ve çok tecrübeli bir çalıştırıcı..Bugun hangi işi yaparsanız yapın tecrübe en önemli faktördür özellikle de boksda..Emanuel Steward’a çok büyük saygım var ve kardeşim Wladimir onun sayesinde bir başka seviyeye çıktı..Şu anda Wladimir dünyanın en iyi ağırsıklet boksörü konumunda..En güçlü boksör olmasından dolayı da Emanuel Steward’a teşekkür etmemiz gerekiyor..



Soru: Peki sen Emanuel Steward ile beraber çalışmayı hiç düşündün mü?



Emanuel ile çalıştım ve bana zaten bir çok konuda tavsiyelerde bulundu ve bulunuyor fakat ben 15 yıldan beri hocam Fritz Sdunek ile çalışmaktayım..Asla çalıştırıcımı değiştirmeyi düşünmedim çünkü Sdunek benim için tıpkı bir baba gibidir..Herneyse şu anda Sdunek ile çalışıyorum ve ihtiyacım olduğunda Emanuel’den de sıradaki rakibim ile ilgili tavsiyeler alıyorum..Bu yardımlarından dolayı da Sreward’a teşekkür ederim..



Soru: Manny Pacquiao ile ilgili düşüncelerin ve Mayweather-Pacquiao mega maçının olmamasıyla ilgili düşüncelerin nelerdir?



Pacquiao , güçlü,savaşı seven ve çok patlayıcı çok iyi bir boksör..Şu anda dünyanın en iyisi..Mayweather ile ringe çıkmalarını ben de milyonlarca bokssever gibi merakla bekliyorum..Umarım bu karşılaşma ileride gerçekleşir..



Soru: Kariyerinin ilk yıllarında kardeşin Wladimir ile sparring antremanları yapıyordunuz bununla ilgili görüşlerin nelerdir?



Asla ama asla kardeşimle döğüşmeyeceğim bunu bir defa söyleyeyim..Çünkü onu çok seviyorum o benim kardeşim evet ama çok iyi bir arkadaşım aynı zamanda..Evet yıllar önce beraber sparring yapıyorduk fakat her seferinde sakatlıklar yaşadık..Bilmiyorum neden fakat hep sakatlandık..Belki de aynı kandan olmamızdan dolayıdır..Nasıl ki mıknatısda iki artı kutup birbirini iterse bizimki de onun gibi bir şeydi olmadı..En son beraber antremanda ringe çıktığımızda nasıl olduğunu anlayamadığımız bir şekilde Wladimir kaburgalarını ve ayağını kırdı sakatlandı..Doktorlar bile bunun nasıl olduğunu anlayamadıklarını söylediler..Sanırım Tanrı bize bir mesaj veriyordu birbirimizle döğüşmememiz gerektiği konusunda..Birbirimize ring içinde ring dışında her zaman yardımcı oluruz..Şu dünyada bana en yakın kişidir kardeşim Wladimir..



Soru: Son olarak dünyadaki hayranlarına neler söylemek istersin?



Her şeyden önce bana ve kardeşime vermiş oldukları destekten dolayı çok ama çok teşekkür ederim..Hayranlarımız benim ve kardeşimin yeteneklerimizi ringe yansıtmamız konusundaki en büyük motivasyonumuzdur..Kendimle ilgili değil kardeşimle ilgili konuşmak istiyorum..Şu anda dünyanın en iyi ağırsıklet boksörüdür Wladimir,çok iyi ayak hareketleri var,hızlı elleri ve tıpkı Muhammed Ali gibi Jab’leri var..Wladimir’i şu anda yenebilecek kimse yok..Beni de bu zamana kadar kimse yenemedi..Bir sonraki maçımda maçı domine etmeyi ve rakibimi yere devireceğimin sözünü sizlere veriyorum..Wladimir de su anda herkesle karşılaşmaya hazır..En son Samuel Peter’ı ringe yapıştırdı..Wladimir’i de beni de kimse yenemez..Klitschko kardeşler şu anda dünyanın en güçlüleri ve en iyileridir o kadar…



UFUK ÇAĞDAŞ ERDEM

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails