Birinciysen birincisindir , ikinciysen hiçbir şey...

8 Aralık 2009 Salı

Yok Ginobili Gibisi...



Kelimelerin tarif etmekte yetersiz kaldığı bu Arjantin’liye hayran olmayan veya sevmeyen tek bir basketbolsevere rastlamadım daha.Ginobili için söylenen en güzel sözü çalıştığı koçlardan birisi şöyle ifade ediyor‘’Ginobili’nin ruhu diğer herkesden farklı bir melodiyle dans ediyor’’

Bir San Antonio taraftarı olarak belki Ginobili’ye daha da bir sempatiyle bakıyor da olabilirim fakat izleyenler zaten bilir izlemeyenler de videodaki görüntüleri izleyince bana hak vereceklerdir.Son zamanlarda Manu Ginobili olarak bilinen basketbolcunun asıl adı Emanuel Ginobili’dir.Kariyerine 95 yılında başlayan Ginobili İtalya’da 2 yıl Calabria’da oynadıktan sonra 2000 yılında Kinder Bologna’ya transfer olmuştur.Avrupa kariyerinin zirvesine Kinder’de çıkan Ginobili 1999 Nba draftında San Antonio Spurs tarafından 57.sırada seçilmiştir.Yani Ginobili’den önce 56 kez bu muhteşem çocuğu es geçenlerin resmen basketbol dünyasından sürgün edilmesi gerekir diye düşünüyorum.En erken uyanan her zaman oyuncu bulmakda ve sistemine monte etmekde dünyanın belki de en iyisi olan Spurs olmuştur.Ginobili Spurs’de daha çaylak yılında kenardan gelerek takıma çok büyük katkı sağlayarak takımını şampiyonluğa taşıma konusunda önemli roller oynadı.O seneden hatırladıklarım batı yarı finallerindeki Lakers’ı eledikleri seride yaptığı katkı ve tabi ki o meşhur Shaq’ı vücudunda kemik olmayan bir insanın yapabileceği bir hareketle çalımlamasıdır.O videoyu ayrıyetten yayınlayacağım.2005’deki şampiyonlukda Detroit’in boğucu savunmasında kilidi açan en önemli rolü de yine Ginobili oynamıştı hatta o seride kesinlikle finallerin en değerli oyuncusu seçilmeliydi.2007’de de Cleveland karşısında 3.şampiyonluk yüzüğünü parmağına takmıştır Ginobili..

Nba’de Ginobili’den en çok çeken takım sanırım Phoenix Suns olmuştur.Muhtemelen Manu olmasaydı Phoenix ya 2005’de yada 2007’de en az bir tane şampiyonluk kazanacaktı.Yazının başında bu çocuğu sevmeyen yoktur dedim ama sanırım Phoenix’lilerin bu kötü anılar yüzünden oyununu sevseler bile Ginobili denince tüyleri diken diken oluyordur sanırım..

Şimdi Ginobili’nin kariyerinden muhteşem notlar verelim. Ginobili basketbol tarihinde Eurolig'i kazanan, NBA'de şampiyonluk yüzüğünü takan ve olimpiyatlarda altın madalya alan Bill Bradley ile beraber 2 oyuncudan biridir.Yani tam anlamıyla winner bir oyuncu Manu..Şimdi sıkı durun 2009 yılında yapılan araştırmaya göre son 5 yılın en iyi krtik zaman(son 5 dakika içinde) yüzdeyle hücüm eden,şut sokan ismi Emanuel Ginobili’dir. %66 isabetle son 5 yılda son 5 dakikalarda tüm NBA’de Manu 1 numaradadır.Tek tek aldığı ödülleri kazandığı başarıları yazmayacağım .San Antonio’yu dikkatle takip edenler bilecektir ki Popovic Manu’yu normal sezonda çok fazla zorlamasa da Play-Off’larda ipleri tamamen Manu’ya verir ve en çok sorumluluğu alan oyuncu olur Ginobili.

Mükemmel karakterde bir insan olmasının yanında oyuncu özellikleri son derece etklieyici.Sırayla yazalım. 1-Mükemmel bir oyun bilgisi ve basketbol zekası 2-Dünyada çok nadir oyuncularda bulunan olağanüstü bir saha görüşü 3-Son derece hızlı eller ve üstün hissiyatı sayesinde çaldığı toplar 4-Bir beyaz oyuncudan beklenmeyecek derecede atletik bir yapı 5-Mükemmel bir top hakimiyeti 6-Hızlı ve inanılmaz delici bir oyun karakteri 7-Hızın yanında bu hızı kontrol edebilen,bencil olmayan ve her daim takım arkadaşlarını oyuna katan ideal bir oyuncu 8-Bir Ray Allen olmasa bile üst seviyede bir şutör 9-Nba’de bir tek Dwayne Wade’in yarışabileceği ani yön değiştirme özelliği 10-Nba’de belki de Jason Kidd ve Steve Nash’den sonra pasör özelliği en üst düzey oyuncu. Belki daha saysam bu ve bunun gibi onlarca özelliğini sayabilirim.İlk aklıma gelenler bunlar.

Nba’de son 10 yılı Lakers ile birlikde domine eden Spurs bu etkinliğini sağlarken en çok kullandığı temel oyunda Duncan ile beraber başrolü Manu Ginobili oynamıştır.İçeri Duncan’a indirilen bir top Duncan’a olmazsa olmaz yapılan bir ikili sıkıştırma ve bir uzuna oranla çok ama çok iyi bir pasör olan Duncan’ın dışarda Ginobili’yi bulması ve Manu’nun ya ceza şutunu kesmesi ya içeri dalıp savunmanın dengesizliğinden yararlanıp sayıyı bulması yada seri paslaşmalarla daha müsait durumdaki takım arkadaşlarını bulması sonucunda biten hücumlar.San Antonio’nun en temel ve her daim en kritik zamanlarda denediği taktik her zaman bu olmuştur.Ne zamanki Ginobili sakat ve oynayamazsa o zaman Spurs özellikle hücumda çok ama çok zorlanmakta.Geçen sezon bir sabah uyandığımda arkadaşım Murat’ın Ginobili’nin sezonu kapattığını söyleyen mesajını aldığımda o anda Spurs’ün de sezonu kapattığını anlamış ve çok üzülmüştüm.Ginobili’nin sakatlığı her zaman ayak bileklerinden olmuştur.Meşhur 2002 Indianapolis’deki bu bilek sakatlığı her zaman Manu’yu olumsuz etkiledi.Belki halen de etkiliyor ama her ne olursa olsun kazanma azminden ve olağanüstü yeteneklerinden her zaman enstantaneler sunmaktan geri kalmıyor Emanuel..Diyeceksiniz ki Ginobili’nin kariyerinde kötü olarak hatırlanacak hiç mi bir şey yok? Evet var o da 2002’de Bologna da kendi evlerinde yapılan Eurolig Final-Four’unda finalde Panathinaikos ve Bodiroga karşısındaki belki de kariyerindeki benim hatırladığım tek kötü anıdır.2001’de finalde Tau’yu 3-2 ile geçerken MVP seçilen Manu kendi evlerindeki bu finalde favori olan tarafdı.Fakat Avrupa basketbolunun her daim en kurt ve en winner oyuncusu olan Bodiroga’ya karşı o maçda hırsına yenik düşmüşdü Ginobili.Normalde içeri dalışlarıyla Kinder hücumlarını yönlendiren Manu o gün sürekli şut atmış ve genellikle de kaçırmıştı.Kötü olan şut kaçırması değil sürekli şut atmakda ısrar etmesiydi.Her oyuncunun kariyerinde kötü anları olabilir.Bu da Manu’nun kariyerindeki nazar boncuğu olsun diyelim..Aynı sezon Dünya Şampiyona’sında finalde Yugolara kaybederken de o meşhur bilek sakatlığ yüzünden çok fazla süre alamamıştı.Gerçi o final basketbol tarihinin 95 Avrupa Şampiyona’sı finaliyle beraber en rezalet en fiyasko maçlarından birirdir.Her ikisinde de Yugolar resmen kayrılmış ve şampiyon olmaları hakemler tarafından sağlanmıştı.Katledilen takımlar ise 95’de Sabonis’li Marculionis’li Litvanya ve 2002’de Ginobili’li Arjantin’di.

Zamanın ilerlemesine kendim yaşlandığım için değil Manu Ginobili gibi bir oyuncuyu izleyeceğimiz her günden çaldığı için kızıyorum ve üzülüyorum. Keşke sonsuza dek Emanuel Ginobili’yi izleyebilsek çünkü yok onun gibisi bir daha da gelir mi bilinmez…

8 yorum:

agopist dedi ki...

Kinder Bologna Abdi İpekçi'de izlemiştik onu. Kimbilir, belki Dünya Şampiyonası için tekrar gelir Türkiye'ye

Ufuk Çağdaş Erdem dedi ki...

Abdi İpekçi'deki maçı da Bologna'daki maçı da çok ufak farklarla kaybetmiştik.Zaten o sene Kinder'e çarpılmasaydı Efes Pilsen arka arkaya 3.Final Four başarısını arka arkaya tekrarlamış olacaktı.O seneki Efes kadrosu Mehmet Okur'lu Marcus Brown'lı Kambala'lı Stombergas'lı belki de Efes'in kağıt üzerindeki en iyi kadrosuydu.Özellikle depllasmandaki maçda daha sonra Efes'de de izleyeceğimiz Antonio Granger çok canımızı yakmıştı kritik 3'lükleriyle...

Adsız dedi ki...

Ufuk Abi ben Alp. Ben de bir Dallas Mavericks taraftarı olarak Manunun yaşlanan Spurs ile birlikte artık Mavs gibi hızlı takımlar karşısında kendisi çok iyi olsa bile yüzük şansı bulabileceğini düşünmüyorum. Geçen sene bunun en büyük kanıtı

Ufuk Çağdaş Erdem dedi ki...

Alp basketbolla da ilgilenmene sevindim.San Antonio'nun yaşlandığı bir gerçek ve bunun sıkıntısını son iki yıldır çekiyorlar.Nba'in tartışmasız en iyi yönetilen takımı olan Spurs yönetimi de bunun elbette farkındalar.Bu handikapı kapatmak adına da bu sene ilk adımlar atılmaya başlandı.Richard Jefferson takıma katıldı ki atletik ve genç taze bir kana ihtiyaç duyan Spurs için daha iyisi bulunamazdı.Aynı zamanda Jefferson iyi de bir savunmacıdır.Draftdan alınan Blair de genç ve takıma çok katkı sağlayacak özellikle muazzam bir ribauntcu..Benim her zaman en çok seveceğim oyuncu olan(sebebi Mirsad denen basketbolcu bozuntusuna attığı Klitschko'ları bile kıskandıracak sağ direk yumruktur) Haislip de şu anda süre alamasa bile Spurs'un o eksik olan atletik oyuncu eksikliğini kapatabilecek oyunculardan biridir..Elbette ki kesin şampiyon olur denemez Spurs için ama kesinlikle şampiyonluk adaylarından birirdir ve bu adayların içinde tecrübe bakımından da açık ara öndedir.Bir tek Boston o tecrübe konusunda Spurs ile yarışabilir.Şu dediğin doğru elbette ki aradan geçen yıllar özellikle Manu ve Duncan'dan fiziksel özellikler olarak bazı şeyleri götürüyor keşke 4-5 sene öncesine gidilebilse..Kısacası her ne olursa olsun Batı'da Lakers'ın en büyük rakibi yine San Antonio Spurs olacaktır..

Adsız dedi ki...

Ben Jason Kidd 2002 de Netse gittiğinden beri onu tutarım ama Mavs de çok sevdiğim takımlardandır. Şimdi Batıda Spurs Lakersa en ters gelebilecek takım,Tony Parker ve Manuya alternatifleri çok yok,Tim Duncan da bir nevi Gasole ağır gelebilir. Ama Mavs öyle değil. Nowitzki en son baktığımda kariyerinin en yüksek pts ortalamasındaydı,Shawn desen takım adamı,J-Kidd Parkerı savunamasa da(bırak savunmayı eşleşmediler bile son playofflarda) asist ve ribaundlarda 7 üstü yapabiliyor. Dampier da kontrat için savaştığından iyi gidiyor. Yani Mavs de bu sezon ısındıkça güçlenecektir. Spursde Nowitzkiyi tutacak hiçbir adam yok,2006 playofflarını hatırlayalım,o zamandan bu yana Dirk daha da iyileşti,Spurs ise yaşlandı. Bu sene elerlerse Lakersı elerler,gerisi zor gibi

Ufuk Çağdaş Erdem dedi ki...

Normal sezonu çok da fazla ciddiye almamak gerekiyor.Önemli olan Play-Off'lar öncesi tam zamanında forma girmek ve Play-Off'ların olmazsa olmazı tecrübeni konuşturmaktır..Keşke senin dediğin gibi Lakers'ı o kadar kolay eleyebilsek:)) Nowitzki'yi bırak Spurs'ü tüm NBA'de tutabilecek bir oyuncu yok zaten..Elbette Mavericks her zaman tehlikeli bir takım kadrosu da son derece sağlam ama onlar 2006 ve 2007'de geçirdikleri arka arkaya 2 şoktan sonra o sihirlerini kaybettiler bence..Mesela Brandon Bass'i takımda tutamadılar çok büyük bir kayıp..Kısacası 06 ve 07'de şampiyon olamadıktan sonra bu sene şampiyon olurlar demek çok fazla iyimserlik olur.Olsalar sevinirim o ayrı çünkü hem Nowtzki'yi hem de Kidd'i severim:)) Eski yazılardaki bir videoda da söylemiştim 2 oyuncunun karışımından bir oyuncu yaratma imkanım olsa Duncan-Nowitzki ikilisini birleştirir ve Voltran'ı oluşturmuş olurdum..İşte öyle bir oyuncu olsa tek başına takım denebilecek bir oyuncu olurdu...

Serkan dedi ki...

yaa bence çok abartmısın ginobili yi.Hele o saydıgın 10 madde yokmu.bence saha görüşü o kadar üst düzey deil.sonra pasör özelliğini sen kidd ve nash'in bir alt basamagına koymusun.Bence aralarında baya bii fark war.Sutuna gelince sakatlığından dolayı eski içeri dalışlarını yapamadığı için sutunu biraz ön plana çıkardı ve de iyi atıyor ne yalan soyleyım.Ama bence palyofflarda güvenemeyabilirz şutuna.Ama her zamn spurs şampıyonluk için favoridir.Oda duncan dan dolayı. :)

Ufuk Çağdaş Erdem dedi ki...

Serkan şimdi elmalarla armutları karıştırma..Pasör özelliği vardır bir oyuncunun ama bunu takım içinde aldığı bazı rollerden dolayı ön plana pek çıkarmaz veya 1 numaralı silahı değildir.Örneğin Ginobili.Bazı oyuncularda vardır ki oynadıkları pozisyonlar ve aldıkları görev-sorumluluklar yüzünden en önemli silahları bu pasör özellikleri olmuştur.Örneğin Jason Kidd..Şimdi bir oyuncunun pasör özelliğinin üst seviyede olması demek onu bir numaralı silahı olarak kullanmamasından dolayı çok gerilerde pasör özelliği diyemeyiz.Eğer dikkatli izlersen Manu'yu ne kadar iyi bir pasör olduğunu da göreceksin.Saha görüşü olayı da bu pasör özellikle doğru orantılıdır..

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails