Birinciysen birincisindir , ikinciysen hiçbir şey...

25 Ekim 2009 Pazar

Euroleague Resmi Şarkısı ''Devotion''

Euroleague'in sürekli ekranlardan ve salonlarda dinlediğimiz büyüleyici şarkısı Devotion yani Türkçe karşılığıyla ''düşkünlük,bağlılık''..Karşılaşma öncesi çalındığında gerçekten de tüm seyircileri ve oyuncuları havaya sokan gerçekten harika bir parça.Derseniz ki Türkiye'de karşılaşmalarda havaya girecek derecede çok seyirci salonlara geliyor mu diye o zaman diyecek bir şeyim kalmaz çünkü gelmiyor.Sigaraya günde 15 lira veren insanların 10 lirasına kıyıp hem de bir basketbol karşılaşmasına gelmelerini beklemiyorum zaten.Fakat bu kadar mı rahatımıza düşkün olduk nerede 90'larda Abdi İpekçi'yi dolduran binlerce basketbolsever.?Bu Perşembe günü Efes Pilsen-Partizan karşılaşması var.Umarım gerçek basketbolseverler bu maçda salondaki yerlerini alırlar.

Düşkünlük ve bağlılık yani devotion,gerçekten de basketbolun basketbol gibi oynandığı sertliğe ve savunmaya izin veren basketbolu Euroleague'de izliyoruz.Kesinlikle gevşekliğe ve ciddiyetsizliğe yer olmayan bir arena Euroleague.Her takım üst düzeyde mücadele ediyor ve savaşıyor eğer ki yetenek olarak daha üst düzeyde bile olsa bir takım eğer mücadele etmezse o maçı kazanması neredeyse imkansız hale geliyor.Eğer ki yetenekli oyuncularda mücadeleye ortak olursa işte o zaman yetenek farkı ortaya çıkıyor ve maç dönüyor.Euroleague'de olmazsa olmaz olan şey mücadele ve sertlik.Şöyle bir örnek vereyim 2007 ve 2009 yıllarının şampiyonu Panathinaikos aradaki 2008 yılında resmen duman olmuş ve deplasmanda genç Partizan'a yenilerek Top 16 gruplarından çıkamayarak elenmişti.Ritm ve konsantrasyonunun bir an bozulması ve gevşeklik bir daha toparlayamayacağın hasarlara yol açıyor bir de bakmışsın elenmiş gitmişssin.Euroleague tarihinin en başarılı takımı Panathinaikos bile olsan bu böyle.

Bu hafta izlediğim Efes Pilsen ve Fenerbahçe Ülker öneminden bahsettiğimiz mücadele ve sertliği gösteremedikleri için acı mağlubiyetler aldılar.Aslında ben bu tür mağlubiyetleri titre ve kendine gel etkisi yaratabileceğini düşünerek hayırlı görürüm hep.Fakat Fenerbahçe'de bu titreme bile takımı kendisine getiremeyecek gibi duruyor.Tanjevic tüm Türkiye'de olduğu gibi istenmeyen adam ilan edilmiş durumda bu çok belli oluyor.Maç öncesi ısınırken basketbolcular elerini bile kaldırmıyorlardı.Hem Tanjevic'e saygı ve sevgileri kalmadığından hem de Barca'yı yeneceklerine daha önce bir çok örneğinde olduğu gibi inanmadıklarından olabilir bu isteksizlik.Savunma da hücum da bir istek işidir.Özellikle savunma...Fenerbahçe savunmada hiç bir şey yapmadı ve hücumda da o kendine güvensizlik bomboş şutları dahi sokamamalarına sebep oldu.Sanırım artık Tanjevic kabusunu gönderme planları yapıyorlar gibi hissediyorum.

Efes Pilsen'i zaten daha önce uzun uzun değerlendirmiştim.Rytas maçı için de oynamadan kazanamayacaklarını anladıkları 4.çeyrekde iş işten geçmişti.Ergin Ataman'ın çok eleştirilen 4 kısalı sistemi ters teptiği zaman muhakkak Kaya-Kasun ikilisine dönülmeli.Tamam elbette 4 kısanın hücumda çok büyük avantajları var ama savunmadaki zaafiyet üst düzeye çıktığında muhakkak Kaya-Kasun ikilisine dönülmeli.Aslında yazılacak çok şey var ama Ergin Ataman'ın da İstanbul'a iner inmez takıma ceza idmanı yaptırması bu yenilgiyle birleşince sanırım o titre ve kendine gel etkisini gösterecektir.O zaman bu haftaki Partizan maçını kazanacak gözüyle bakabiliriz bence Efes Pilsen'in..Oyunun bir buçuk belki iki çeyreğinde yapmış olduğu baskılı ve sert savunmayı 3 çeyrek ve üzerine taşıyabilirse Efes Pilsen seviyesini de bir kademe üste taşıyacaktır.

Sadece 1 dakika süren ve yalnızca 2 kelimeden oluşan bir şarkı ancak bu kadar etkileyici olur.I feel devotion...

1 yorum:

Ufuk Çağdaş Erdem dedi ki...

Klipde bir tek su anda Türkiye'de oynayan Rakocevic'in görüntüsü var en sonda...

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails