Birinciysen birincisindir , ikinciysen hiçbir şey...

30 Ekim 2009 Cuma

Parti Parti Partizani ''Efes'den ilk Nefes''


Efes Pilsen Partizan karşısında Euroleague'deki ilk galibiyetini biraz zorlansa da almayı başardı.Karşılaşma öncesi Abdi İpekçi'nin önündeki kalabalığı gördüğümde Efes'in zaten normal şartlarda ne olursa olsun kaybetmemesi gereken Partizan karşısında seyirci desteğiyle çok daha kolay bir galibiyet alacağını hissetmiştim.Gerçi benim hissettiğim kadar kolay olmadı fakat son çeyrekdeki savunma ve bu savunmanın tetiklediği hızlı hücumlarla Efes Pilsen galibiyete ulaştı.Resmi açıklamalara göre 8.000 seyirci önünde oynandı maç.Şöyle bir bakıldığında gelen seyirci profilinin son derece sağlıklı basketbol seyircisi olduklarını söyleyebiliriz.Yani basketbolu seven ve Efes Pilsen'i seven gerçek basketbol taraftarları.Herkes ailesini çocuğunu yanına almış ve Abdi İpekçi'ye koşmuştu.Gerçekten görmeyi özlediğimiz tabloydu.Şimdi ister istemez bir kıyaslama yapmak durumundayım burada.Geçen haftaki Fenerbahçe Ülker-Barcelona maçına da gitmiştim ve büyük bir hayal kırıklığı yaşamıştım işin gerçeği.Maksimum 1.500 kişi ancak gelebilmişti maça.Şöyle bir düşünüyorum da 25 milyon taraftarı olduğunu söyleyen ve Efes Pilsen ile basketbolda itişip yarışmaya çalışan bir kulüp Barcelona gibi bir rakip karşısında ancak 1.500 kişi toplayabiliyordu salona.Peki ben o zaman sorarım bu maçda değilde hangi maçda salonu dolduracak bu seyirci? 15 milyonluk İstanbul'da hadi Fenerbahçe'yi geçtim de Barcelona'yı da mı merak edip görmeye seyirci gelmez?Bu soruların cevabı aslında çok basit.Türkiye malesef bir futbol ülkesi ve taraftarları da futbol taraftarları.Basketbol olmasa da olur aslında bu kulüpler ve taraftarları için.
Efes Pilsen gerçekten organizasyon olarak farkını çok bariz bir şekilde ortaya koyuyor.Devre arasındaki Nba'de görmeye alıştığımız eski oyuncularını şereflendirmek olsun,yine Nba'den alıştığımız ve Türkiye'de bir ilk olan birbirinden güzel ve şirin Efes Pilsen kızlarının şovları olsun ve kesinlikle bireysel küfürler hariç kötü bir sözün dahi duyulmaması olsun gerçekten insana işte basketbol kulübü böyle olur ve böyle olmalı dedirttiler.Devre arasındaki Efes kartlarının tanıtımını da Murat Murathanoğlu'nun yapması ve o meşhur sesiyle anonsları yapması da ayrı bir güzellikti.Fakat gördüğüm kadarıyla Murathanoğlu baya bir kilo almış.Forma girmesi için ona şöyle arka arkaya 4 gün gece Nba maçı anlattırmak gerekiyor..ACB ligini anlatmak yaramamış ona..
Her şey bu kadar güzeldi de peki sahada neler oldu biraz da ondan bahsedelim.Efes Pilsen maça benim her zaman en çok istediğim Kaya-Kasun ilk beşiyle başladı.Bu ikili sahada olduğu zaman savunmada inanılmaz bir sertlik ve direnç kazanıyor takım.Hücumda da Kasun'un birebirleri ve Kaya'nın oynadığı ikili oyunlar sonucu hareketli ayakları ile potaya kadar akması takıma rahatlık kazandırıyor.Rakocevic ve diğer oyuncular ilk çeyrekde boş şutları sayıya çeviremeyince karşılaşma hep başabaş gitti.Şimdi Partizan gibi genç ve mücadeleci takımlara karşı oynarken muhakkak ilk baştan yumruğunuzu masaya vurmanız gerekir.Çünkü ilk baştan bu genç oyuncuların özgüveninin kıramazsanız ilerleyen dakikalarda kazandıkları güvenle başınıza olmadık işler açabilirler ki açıyorlardı az daha.Fizik olarak son derece yapılı ve uzun bir takım görüntüsündeki Partizan o özgüveni kazanarak ilk yarıyı önde kapatmayı başardı.İkinci yarının büyük bir bölümünde yine Ataman 4 kısa ile mücadele etti ve bu sefer istediğini fazlasıyla aldı.Gerek kısaların yaptığı baskı sonucunda Partizan'ın yaptığı top kayıpları gerekse özellikle Shumpert ile hücumda bulunan isabetli dış atışlar 4 kısalı oyunun meyvelerini almasını sağladı Efes Pilsen'in.İşte bu noktada Ergin Ataman'ın biraz daha esnek olması gerekiyor.Yani bi Olympiakos veya Panathinaikos ile oynarken koskoca bir devreyi 4 kısa ile bitiremezsin.Muhakkak oyunun belli bir bölümünde bir silah olarak kullanmak ve gerektiğinde bu 4 kısalı sistemden geri dönülmeli diye düşünüyorum.Mesela Kasun oyuna çok ama çok iyi başlamasına rağmen nerdeyse ilk çeyrekden sonra bir daha oyuna girmedi.Kasun'u küstürmemek lazım.Efes için çok ama çok önemli bir oyuncu.Fakat işte bu 4 kısalı sistemde tek uzun olarak Kaya'yı tercih ediyor ve Shumpert'i de 4 numarada oynatarak karşılaşmayı tamamlamayı düşünüyor.Gerçekten de Shumpert vazgeçilmez bir oyuncu olduğunu bir kez daha kanıtladı.Antremanda boş şut atar gibi rahat ve özgüvenli atıyor şutları.Her şuta kalktığında topun çemberden geçeceği konusunda çok rahat oluyorum ben..Efes Pilsen maçı 4.çeyrekde kopardı.Yapılan baskılı savunma ve genç Partizan oyuncularının yaptıkları arka arkaya top kayıpları ile bulunan hızlı hücumlar maçı getirdi.Rakocevic ve Thornton da bu çeyrekde kendilerini buldular denilebilir.Efes Pilsen hücumda ipleri Rakocevic'e vermeyi ve burdan üretimde bulunmayı daha iyi öğrendiği zaman bir adım daha ileri atacak bir takım olacaktır.
Rotasyon denen güzel illet yüzünden her maçda iki üç oyuncuyu çok fazla kenarda oturtmak zorunda kalıyor Efes Pilsen.Karşılaşmalar 80 dakika üzerinden oynansa da keşke hepsine otuzlu dakikalarda süreler verilebilse..Mesela Nachbar gibi bir oyuncu sadece 5 dk süre alabildi,Ermal hiç oynamadı Sinan ve Ender ise 10 dk ya oynadılar ya oynamadılar.Rotasyon elbette takımı diri tutmak ve tüm oyunculara fırsat vermek açısından çok iyi bir şey.Fakat benim başarı reçetemde bu rotasyonu çok fazla abartmadan bazı oyunculara çok daha fazla süre,sorumluluk ve rol verilmek var.O oyuncular takımlarda bellidir ve sizi ileriye taşıyabilecek bu oyunculara daha çok güvenmek gerekir.Elbette ki o günkü performansları da bu süreleri kimin ne kadar alacağını belirleyecektir.
Efes Pilsen de halen bazı sıkıntılar var ve kesinlikle düzeltilmesi gerekiyor.Mesela üst düzey sert savunmayı maçın sadece belli bir döneminde yapabiliyorlar şu anda.Örneğin son 3 maçda Rytas,Banvit ve Partizan maçlarında bu savunmayı 4.çeyrekde yaptılar.Banvit ve Partizan maçlarında bu savunma kazanmaya yetti fakat Rytas deplasmanında bunun yetmediğini hep beraber gördük.Efes Pilsen gibi hedefini Euroleague şampiyonluğu olarak belirlemiş bir kulübün muhakkak bu savunmayı en az 3 çeyrek yapabilmesi gerekir.Bunun yanında şut atan uzunları savunmada da sıkıntı yaşıyor Efes Pilsen.Bunun yanında Efes uzunlarının hemen hiç birinin orta ve uzun mesafe şut atabilme yetenekleri olmadığı için de hücumda bazen rakip savunmayı açmakda ve aşmakda zorluk çekiliyor.Şimdi şu takımda Ersan İlyasova olsaydı tadından yenmezdi diye geçirmedim değil içimden maç sırasında.Düşününsene şutu olan,hızlı,savunma yapan,ribaund sezgisi ve yeteneği üst düzey,düzen içinde oynadığı zaman arkadaşlarını da oyuna sokabilen bir 4 numara.Yani tam Ergin Ataman'ın hayallerindeki hem de Türk oyuncu Ersan İlyasova.Efes, Ersan ile Ataman'ın o meşhur 4 kısalı oyununun dezavantajlarını oldukca minimize edebilirdi.Ersan'ı alabilmek için uğraşıldığını biliyoruz fakat Ersan çok daha az kazanacak olmasına rağmen Nba'i tercih edince bu transfer olmamıştı.
Efes Pilsen'e biraz daha zaman lazım özellikle hücumdaki organizasyonlar ve Rakocevic merkezli hücum edebilmeyi öğrenmeleri adına..İşin doğrusu şu durumda deplasmanda bir Olympiakos'u yenmesi çok zor hatta Malaga'yı da yenmesi yenilmesinden daha az ihtimal..Fakat bu dönemi en az hasarla atlatabilirse Efes Pilsen gerçek performanslarını ilk turun sonunda ve Top 16'da göstereceklerini düşünüyorum.Partizan maçındaki taraftar desteğine ise her zaman ama her zaman bu takımın çok ihtiyacı var...

2 yorum:

granger17 dedi ki...

hocam siteminde haklısın ama dünün 29 ekimin tatil olması dolayısıyla hem istanbul dışından gelen gruplar hemde trafik olmaması ve artı olarak şampiyonlar ligi ve avrupa liginin tvde izlenecek bişeyin olmaması tribünlere yaramıştır.ben kendimden örnek vereyim sana maltepede oturuyorum kadıköyde çalışıyorum 8 de başlayan maça yetişmek için işten 6 gibi çıkman gerekiyor çıktın diyelim trafik çilesi var akşam dönme problemi var iş yorgunluğu var varda var kısacası ve benim gibi bir sürü arkaşım var basketbol sevgisi ile yanıp tutaşan ama önünde bir sürü engel herşeyi geçtim taraftarız biz cekeriz cefa diyip yine bir sürü maça gitmişimdir geçen sene en büyük problem tanjeviç o dam gitmeden o salonun dolacağını sanmıyorum

Ufuk Çağdaş Erdem dedi ki...

Granger 17 arkadaşım kesinlikle katılıyorum sana Tanjevic konusundaki fikirlerimi defalarca zaten yazdım.Elbette 29 Ekim tatil olması sebebiyle taraftar sayısı arttı bunun farkındayım zaten benim özlediğim şey 90'lardaki o hınca hınç dolu Avrupa maçları...Söylemiş olduğun İstanbul'un güçlükleri,trafik vs gerçekten seyirci sayısını etkileyen faktörler.Fakat e olursa olsun Barcelona maçında gözü kapalı en az 5 bin kişiye oynaması lazım Fenerbahçe'nin diye düşünüyorum...

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails