Birinciysen birincisindir , ikinciysen hiçbir şey...

31 Temmuz 2010 Cumartesi

INCEPTION- Başlangıç / RÜYA İÇİNDE RÜYA



Büyücünün Çırağı eleştirimin son cümlesinde “Paranızı Christopher Nolan’ın yeni filmine saklayın, kötü çıkma ihtimali yok” demiştim. Sahiden de bugün filmi izledikten sonra yanılmadığımı anladım. Az sonra okuyacağınız kelimeler, son yıllarda çekilmiş en güzel Holywood filmlerinden birisiyle karşı karşıya olduğunuzu anlatacak bir yazının rüya parçacıklarıdır.

Ta Following’den belliydi Christopher Nolan’ın nasıl büyük bir sinemacı olacağı. En son Kara Şövalye ile bizleri vuran bu dahi adam, üzerinde 10 yıl çalıştığı senaryosuyla, gerçekliği sorgulayan müthiş detaylı bir bilim kurgu aksiyon filmiyle karşımızda. Yalnız şimdiden uyarmak istiyorum, olur da sevgilinizle gidip romantik anların hissine kendinizi kaptırarak filmi izlerseniz, kaçırdığınız her detay filmden bir nebze daha aklınız karışık çıkmanıza sebep olacak. Çünkü o derece detaylı bir senaryo anlatımı var ki, bir sahneyi kaçırsanız dahi diğer sahnede ne oluyor yahu demeniz fazlasıyla olası.

Matrix’i izlemeyen yoktur. Yaratılmış gerçekliğin içinden uyanıp gerçek dünyaya ulaşma, gerçekliği makinelerin elinden kurtarmaya çalışan insanlığı izliyorduk. Inception ise bir nevi ortak mirası paylaşıyor. Bir düzenek düşünün, sizi anında uykuya itip rüya sürecine sokabilsin ve hatta o rüyaların başka bir insanın hayalinde canlandırdığı “İNŞA EDİLMİŞ” rüyalar olduğunu kabul edin. Bu düzeneği istediğiniz şekilde kullanabiliyorsunuz, kanun içi ya da kanun dışı. İşte filmimiz bu rüya düzeneği içinde gerçeklik ve rüya kavramları arasında neyin gerçek neyin rüya olduğunu ayırt etmekle geçiyor.

İlk sahnede kıyıya vurmuş bir adamın, yaşlı bir adamın karşısına çıkarılışını ve seni bir yerden tanıyorum galiba demesiyle başlıyor ve daha ilk sahneden merak seviyesini en üst düzeye çıkarıyor. Yine tekrarlıyorum; filmin her karesini, ilk sahnesinden başlayarak her karesini müthiş bir dikkatle izlemeniz gerekiyor. İlk sahnede gördüğünüz bir topaç, edilen bir söz, size filmde özenle boş bırakılmış her noktayı yavaş yavaş doldurmanız için fırsatlar verecek. Konuyu beyazperde’den doğrudan kopyalıyorum:

Dom Cobb (Leonardo DiCaprio) çok yetenekli bir hırsızdır. Uzmanlık alanı, zihnin en savunmasız olduğu rüya görme anında, bilinçaltının derinliklerindeki değerli sırları çekip çıkarmak ve onları çalmaktır. Cobb’un bu ender mahareti, onu kurumsal casusluğun tehlikeli yeni dünyasında aranan bir oyuncu yapmıştır. Ancak, aynı zamanda bu durum onu uluslararası bir kaçak yapmış ve sevdiği herşeye malolmuştur.Cobb’a içinde bulunduğu durumdan kurtulmasını sağlayacak bir fırsat sunulur. Ona hayatını geri verebilecek son bir iş; tabi eğer imkansız “başlangıç”ı tamamlayabilirse. Mükemmel soygun yerine, Cobb ve takımındaki profesyoneller bu sefer tam tersini yapmak zorundadır; görevleri bir fikri çalmak değil onu yerleştirmektir. Eğer başarırlarsa, mükemmel suç bu olacaktır.

Bir düşünün bakalım, en son gördüğünüz rüyanın başlangıç noktasını hatırlıyor musunuz? Evet, biliyorum hatırlamıyorsunuz. Ya rüyanın ortasını ya da rüyanın sonunu biliyorsunuz. Cobb ve arkadaşları kendileri tarafından yaratılan rüyanın içine kurbanlarıyla birlikte bir şekilde giriyor ve sanki o rüya gerçek hayatmış gibi yaşamaya başlıyorlar. Rüyalardan hemen uyanmamak için de belli bir katalizörü işe katmak durumunda kalıyorlar. Rüyalardan uyanmanın tek yolu, ya rüya içinde ölmek ya da uyuduğunuz esnada, yani gerçek hayatta bir yerden düşmek.

Filmi yazmanın bu kadar zor olmasının sebebi, filmin içine yığılmış detay zenginliği. O görsel efektlerin bu kez boş yere kullanılmadığını, filmin söylemek istediği Rüya İçinde Rüya sözüne her şekilde hizmet ettiğin görmek kadar eğlenceli bir şey yok. Kişi uyanırken rüyadaki mekanların kademe kademe dağılması, şekillerin bükülmesi, patlamalar, herşey o kadar yerinde kullanılmış ki sanki içinde bulunduğunuz o an; gördüğünüz bir rüya ve yavaş yavaş herşey sizin gözleriniz önünde dağılıyor. Ters dönen şehirler, paramparça olan binalar, şekillerini kaybeden eşyalar... öyle bir dışavurumculuk hakim ki filme. Bunu özellikle Cobb'un kendi gerçekliğini kendinin yarattığı eşi ve çocuklarıyla ilgili rüyalarında çok iyi anlıyoruz. Hissettiği tüm karamsarlığın, bilinç altına ittiği tüm umutsuzluğun başkalarının yarattığı dünyalarda bile karşısına çıkmasıyla buluyoruz dışavurulan tüm hisleri ve film öyle bir ana geliyor ki rüya içinde rüya gördüm dediğimiz şekin somut bir şekilde karşımızda olduğunu görebiliyoruz. Bir rüyadan başka bir rüyaya, yüzlerce farklı detay.

Filmle ilgili teknik herşey, müzik, oyuncu yönetimi, kurgu... hepsi muhteşem. Özellikle Di Caprio'nun oyunculuğunu çok sevdim. Her geçen gün daha da olgunlaşıyor. Ve o muhteşem müzikler. Sanki rüyadan sizi uyandırmak istermişçesine filmin temposunu harika bir şekilde yakalıyorlar. Tek sıkıntım, rüyaları yaratmak ve rüyaların ortak bir şekilde içine dahil olmak aracılığı yapan makinenin kim tarafından, neden ve nasıl yapıldığını, nasıl çalıştığını anlatan en ufak bir ipucu olmaması. Nolan onun yerine RÜYA- GERÇEK ikilemine odaklanmış ve bu çerçevede yoğunlaşmaya devam etmiş. Fena da olmamış hani.

Aslında yazacak o kadar çok şey var ki, ama her yazdığım paragraf film konusunda verilen bir açık olduğundan daha fazla uzatmam manasız olacak. İçinde yaşadığımız dünya tek tanrıcılık felsefesine göre bir rüyalar alemi aslında. Neyin gerçek neyin rüya olmadığını hiçbir şekilde bilemiyoruz. O keskin bıçakla kestiğiniz eliniz sahiden kesildi mi? Yoksa bu sadece bir yanılsama mı? Şu fani bedenimizi gün gelip terk ettiğimizde aslında uzun derin bir uykuda bilinç altında oynadıklarımız olduğunu görmeyeceğimizi kim kanıtlayabilir. Filmin beklenen ama yine de insanı etkileyen finalinin rüya ya da gerçek olduğunu kim söyleyebilir. Şimdi gözlerinizi kapatın ve bir defada kaç rüya görebildiğinizi, hangisinin gerçekten rüya hangisinin gerçek olduğunu ayırt etmeye çalışın ve MUTLAKA bu BAŞYAPITI iyi bir sinema salonunda görün.

İyi seyirler

ALPER

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Film son zamanlarda izlediğim en güzel filmlerden biriydi...Yıllardır bilim kurgu türünde beklenen bir senaryoydu ve nihayet izledik,memnun kaldık.

hdfilm dedi ki...

Evet gerçekten güzel.

Başlangıç HD izle

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails