Birinciysen birincisindir , ikinciysen hiçbir şey...

10 Ocak 2010 Pazar

Efes Pilsen ''Avrupa'daki Fırtına'' Duruldu Bu sene...



Efes Pilsen Olympiakos’a yenilerek Top 16 şansını kağıt üstünde gayri resmi, ama bana göre resmi olarak kaybetti….Son yıllardaki en kritik bu Olympiakos maçının yanında Efes Pilsen’in geleceğini ve genel olarak durumunu da değerlendireceğim…

Önce maçı bi analiz edelim daha sonra diğer konulara geçeriz..Kapasitesi 12 bin olduğu söylenen Abdi İpekci maç günü tıklım tıklımdı hatta merdivenler bile insanlarla doluydu..Basketbolu bilen ve bilinçli şahane 12 bin taraftarın önünde çuvalları bile koysan oynayacak bir ortam vardı..Klasik bir söz var ya ‘’Eski günlerdeki gibi’’ aynen öyleydi..Hep kendi kendime sorar dururdum 90’lardaki o efsane olmuş Efes taraftarı yıllardır nerede diye demek ki Efes’in taraftarına bir şey olmamış halen yerli yerindeler.Sadece biraz maç seçiyorlar ve gereken reklam ve sinerji de yaratılınca Abdi İpekci yine tıklım tıklım olabiliyor..Maç sırasında önümde oturan tanımadığım ama eşiyle maça gelmiş bir Efes taraftarına hayran kaldım..Evet ben de sesim kısılana kadar bağırdım özellikle de uzatmalarda ama önümdeki arkadaş kendini kaybetmiş bir şekilde maç bitene kadar hiç oturmadı ve sürekli ıslık ve avazı çıktığı kadar bağırarak Efes’e destek verdi.Sürekli ayağa kalkarak benim maçdaki görüş alanımı daraltmasına rağmen çok teşekkür ediyorum hayran kaldım...Hakemlerin nispeten Olympiakos’u kollayan düdüklerine ve hatta maçın sonundaki Olympiakos koçunun provakatif haraketlerine rağmen sahaya hiç ama hiçbir şey atılmadı..İşte gerçek basketbol taraftarı işte Efes Pilsen taraftarı ve geleneği…

Maça gelirsek…Efes Pilsen sezonun tartışmasız en çok mücadele ettiği ve savaştığı maçını oynadı..Terinin son damlasına kadar mücadele etti oyuncular fakat olmayınca olmuyor işte..Karşılaşmayı kazanma derecesine defalarca getiren Efes Pilsen Sırp gard Teodosic’e kurban gitti..Aslında Olympiakos kadrosuna oranla iyi basketbol oynayamıyor..Fakat rakip takımın gardları tıkır tıkır sayı atıp attırırken bizim takımın şut ve özgüven özürlüsü Kerem Tunçeri resmen Efes’i bu en kritik maçda bitirdi..Avrupa’da ve NBA’de maçda 41 dakika süre alıp sadece 4 sayı atan(2 si serbest atışdan) Kerem’den başka bir tane gard gösterebilirmisiniz.Hele ki takımı sırtlaması gereken sezonun en kritik maçında…Hepsini geçtim Kerem ile Efes’in temposu çok ama çok düşüyor..Bugunku röportajında Rakocevic de bunu dile getirmiş..Top Kerem’in eline geldiğinde yarı sahayı 7. Saniyede geçtiğini biliyoruz..Rakip sahaya geçtiğinde de bıdı bıdı bıdı bıdı topu sektirip,bazen rakip savunmacıya kıçını dönüp kalan süreyi de iyice azalttıktan sonra son 10 saniye kala perdeden çıkan forvetlerden birine topu verıyor ve sözde gardımız Kerem’in işi burda bitmiş oluyor..Şu takıma bi tempo kazandırıp hızlı oynatamıyorsan,bir iki pozisyon haricinde içeri giremiyorsan,bitiriciliğin sıfırsa ve kritik anlarda şut sokamıyorsan kusura bakma Efes’in sana ihtiyacı yok Kerem Tunçeri..Hep söylerim Kerem Tunçeri küçük maçların büyük adamı,büyük maçların ise küçük adamıdır…Kariyerine bakalım hep beraber 99 daki Avrupa Şampiyonasında genç olması ve beklentilerin fazla olmaması sebebiyle başarılı görünmesinin haricinde hep fiyasko hep durağan…Hatırlayanlar bilir 2001’deki Avrupa Şampiyonası’nda takımın en önemli kozlarındandı güya..O kadar rezilleri oynadı ki Aydın Örs en kritik zamanlarda Keremi kenara alıp Harun Erdenay’ı oyun kurucu oynatmışdı..Sözün özü bir takımın gardının skor tehdidinin olması gerekmektedir..Tek yönlü bir gard ile hep bir yere kadar gidebilirsin bazen o bir yere bile gidemezsin…Top gardın elinden döndüğü için en kritik anlarda bu skor tehdidiyle skor üretip takımını rahatlatmalıdır gard..Skor tehdidi olan gardın oyun kurması ve diğer takım arkadaşlarını oyuna sokması da daha kolaydır..Rakip savunmalar skor tehdidi olan garda daha fazla konsantre olup yardımlar getirirken akıllı bir gard da hemen bu gelen sıkıştırmaları takım arkadaşlarını oyuna sokarak değerlendirmelidir.Belki bir çoklarına saçma gelecek ama ben Solomon’un Efes Pilsen’e dönmesinden yanayım..Kafası ve psikolojisi yerinde bir Solomon ile Efes uçarak ilerler benden söylemesi..2005’de Solomon-Ender ikilisinin ne kadar uyumlu olduklarını ve o sene Final-Four’u son maçda kaybettiğini Efes’in hatırlatayım..Efes maalesef Solomonu gönderip Kerem’e döndü.Yani geriye adım attı…Fenerbahçe Ülker’in kazma uzunlarını bile nasıl yıldız yaptığını biliyoruz Solomon’un…Rakip savunmayı geçtikden sonra futboldaki al da at tabirinde olduğu gibi uzunların ellerine topu indiriyordu…Olur mu bilmiyorum ama Solomon’u istiyorum ben yine yeniden Kral Solomon Türkiye’nin kralı Efes Pilsen’e yakışır…

Efes Pilsen’de gördüğüm sıkıntılardan biri maalesef Rakocevic’e top geldiğinde diğer oyuncuların resmen Rako’nun ne yapacağını seyretmesi…Rako topu aldığında herkes onu izliyor ve haydi bakalım yap ne yapacaksan modunda hareketsiz kalıyorlar..Rakocevic de çok şey yapmak istiyor elbette ve 2 kişinin 3 kişinin arasına dalıyor zorluyor ve top kayıpları yapıyor doğal olarak..Takım iyi oynarsa Rako o takımı daha da üst seviyeye çeker..Savunmada zaten fiziksel şartlarından dolayı zaafı olan Rako’ya takım arkadaşları hücumda muhakkak katılmalı ve yardımcı olmalılar..Karşılaşmaya şut kaçırarak başladı olabilir.Maçın sonunda faul probleminden dolayı oyuna girdiğinde ise o kadar soğumuştu ki orda bi şeyler yapmasını beklemek çok fazla Polyanna’cılık olurdu ki o da yapamadı hatta zarar da verdi top kaybetti en kritik yerde…Hep söylerim oynamayan yıldız oyuncu yoktur oynatamayan teknik direktör ve sistem vardır..Ne demek aşı tutmadı verim alamadık..Alacaksın verim,koç olarak senin görevin verim almak.Takımın yıldızına setler kurmak ve onu her yönüyle maça hazırlamak..

Charles Smith’e 35 yaşında bile olsa her seferınde bir kez daha hayran oluyorum..Attığı sayılar ve atletik özelliklerinden dolayı da değil hayranlığım..Rakip takımın gardını o kadar tedirgin ediyor ki resmen titriyor gardlar topu çaldıracağım diye ve rahat pas bile veremiyorlar..Hani ‘’öcüüü var’’ diye bağırırsın da ürkütürsün ya insanı aynen öyle ürküyor rakip gardlar..Şimdi diyeceksiniz ki nasıl oluyor da Teodosic maçın yıldızı oluyor..Smith o kadar mücadele ett ki artık 4.çeyreğin ortalarından itibaren oyundan düşmeye ve kondüsyon zaafiyeti yaşamaya başladı..E bunun yanında hırsızın hiç mi suçu yok??Teodosic de resmen normal ötesi bir performans ortaya koydu..Thornton ile Smith yan yana oynadıklarında savunmada inanılmaz sert ve rakibi her an rahatsız eden bir oyun oynuyor Efes ama işde bunların arasına Rakocevic’i de sokabilmek gerekiyor özellikle de bu tür büyük maçlarda..

Aslan yürekli Kaya’ya ayrı paragraf açmak gerekiyor..Son yıllarda hem savunmada hem de hücumda bu kadar verimli oynayan bir Türk oyuncu daha hatırlamıyorum ben..Savunmanın sertliği ,hücumun hem garanti hem de extra sayı makinesi..Bu Kaya’yı Tanjevic denen keçi Milli Takım’a almadı..Hadi bakalım 2010’da da alma da görelim sayın keçi Tanjevic…

Efes Pilsen tarihinde ilk defa Top 16 dan hem de arka arkaya olmak üzere eleniyor..Avrupa’nın belki Panathinaikos,Maccabi veya Cska Moskova gibi en üst düzeyde istikrarlısı değildi Efes ama onların hemen altında her sene ilk 8 e kalan zaman zaman da Final-Four oynayan veya oynamaya ramak kalmaya kadar gelen takımdı Avrupa’da…Daha önce de söyledim ya Efes bizi başarıya ve istikrara o kadar alıştırdı ki 2 senedir gelen hezimetleri sindiremiyoruz.Şahsen ben halen sindiremedim ve kolay kolay da sindiremeyeceğim..Üzücü olan tarihinin en büyük bütceli takımının tarihin en başarısız Avrupa macerasını yaşamış olması..Daha az bütcelere doğru transferler ve doğru sistemle başarılı olunduğunu biliyoruz basketbolda.Bunu önceleri Efes de gösterdi.Sanırım her sene Final-Four’un kapısından dönülmesi sebebiyle bu sene yıldızlarla dolu bir takım kurma yoluna gitti Efes ama şu an görülüyor ki bu tercih yerine oturmamış gibi..Oturmayacağı anlamına gelmiyor ama maalesef oturup oturmadığını da görmek için Tbl final serisini ve gelecek sene Euroleague’i bekleyeceğiz.

Olympiakos maçında ilk dikkatimi çeken şeylerden biri de Futbol Federasyonu başkanı Türkiye’nin futboldaki karanlık yüzü Fatih Terim ile birlikde salondayken basketbol federasyonu başkancığı Turgay Demirel yoktu..Ülkenin en büyük basketbol takımı en kritik maçına çıkıyor be Federasyon Başkancığı sen neden orda olmazsın..Neden orda olmadığını biliyoruz aslında Efes Pilsen fobisi ve Ergin Ataman nefreti yüzünden…Turgay Demirel’e ayrı bir yazı yazmak lazım..Adam 20 yıl Federasyon başkanlığı mı yapar be adam..Huyun kurusun soyadından dolayı Süleyman Demirel gibi ambargo mu koydun bu ülkenin basketboluna..Çek ellerini de temiz bir basketbol ülkesi olalım artık..

Josh Childress’a da değinmeden geçmek istemiyorum..Açık alanı bu kadar çok seven ve süratli korkusuz bir oyuncu çok az gerçekden..Olympiakos aldığı her ribaundda hemen Childress’a bakıyor..O da zaten ileri son sürat ile fırlamış oluyor ve sayıyı yapıyor veya faul kazandırıyor.Tabi yetişip yakalayabilirseniz o faulu yapabiliyorsunuz..Fakat sete set hücumda da bir o kadar etkisiz bir oyuncu Childress..Ne yapacağını şaşırıyor..Avrupa basketbolu ile NBA’in farkını en çok hissettiği ve zorlandığı anlar da zaten bu sete set hücumlar oluyor..

Herkese ve her şeye ayrı ayrı değinirsem sanırım bu yazının sonu gelmeyecek onun için bu kadar yeter diyorum…Resimdeki o eskinin meşhur pankartındaki ‘’Avrupa’daki Fırtına’’ sözü maalesef 2 yıldır durulmuş durumda…Ama bizler biliriz ki durulan fırtınaların arkasından fırtına öncesi sessizlik de olur..Umuyorum ki Efes Pilsen’inki de bu fırtına öncesi sessizliktir

2 yorum:

Sarıkaya dedi ki...

"Kafası ve psikolojisi yerinde Solomon" denilmiş. Böyle Solomon'u kim kaybetmiş ki Efes bulsun?

Ufuk Çağdaş Erdem dedi ki...

Bence de ''Kafası ve psikolojisi yerinde'' bir Solomon'u bulmak son derece zor ama imkansız değil..Türkiye'den son ayrılışında gerek Tanjevic gerekse Fenerbahçe Ülker yönetimiyle sorunlu ayrılması sebebiyle eğer Efes'e gelirse kendisini yeniden ıspat edip herkese bir şeyleri yeniden göstermek adına bazı fedakarlıklarda bulunabilir diye düşünüyorum..

Bir çok sorunlu oyuncu kariyerlerinin bir bölümü geldiğinde bazı şeyler için fedakarlıklarda bulunmuşlardır ve tam olarak olmasa bile büyük bir oranda uysallaşabilmişlerdir.Örneğin Rasheed Wallace..Rasheed'den daha sorunlu kafası kırık bir adam daha var mı bence yok..Fakat şampiyonluk uğruna önce Detroit'in herkesin eşit olduğu o iananılmaz makine düzenindeki takımın bir parçası olmayı kabul etti ve üstün performansıyla kazanılan şampiyonlukda pay sahibi oldu..Şimdi de benzer bir olay için Boston'da aynı role soyunmuş durumda..Neden Solomon yapmasın bunu?? Bence yapabilir Efes yönetimine burdan çağrımdır alın Solomon'u...Büyük kazançlar her zaman büyük risklerle kazanılır..Solomon riski de bence getireceği başarılar göz önünde bulundurulduğunda alınması gereken bir risktir...

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails