Birinciysen birincisindir , ikinciysen hiçbir şey...

28 Mayıs 2010 Cuma

Ruhsuzlar Mangası Efes Pilsen


       Askerliğini yapanlar bilirler bölüklerde mangalar vardır ve bu mangaların da bir manga başı vardır..Efes Pilsen takımını mangaya benzetirsek bu manganın başının da en azından ruh ve istek bakımından Kaya Peker'in olması gerekriğini düşünüyorum..Fakat her ne hikmetse adam sanki çok önemli bir yakınını kaybetmiş gibi sahada dolanıp duruyor kaç maçtır..Geçen seneki final serisini hatırlayanlar bilir nasıl bir istek ve azimle oynadığını ve şampiyonluğu Efes Pilsen'e getirdiğini..Bu sene adama ne olduysa anlayamıyorum..Ailevi sorunun olabilir her şey olabilir ama eğer profesyonel bir sporcuysan çıkarsın ve o 40 dakika boyunca yüreğini kanını canını ortaya koyarsın olmazsa olmaz orası başka..Ama sen bu melankolik halinle ham takıma zarar veriyorsun hem de biz Efes Pilsen'lileri üzüyorsun..Bu ruhsuzluk ve isteksizlik tıpkı bir esneme gibidir hemen yanındakilere bulaşır ve birbirini etkilemeye başlar..Tıpkı bunun gibi Efes Pilsen de bir iki istisnai oyuncu hariç tam bir ruhsuzlar profili çiziyorlar kaç maçtır..Diyelim ki o kadar kötüsün ki oynayacak halin bile yok..O zaman git koça de ki ben oynayamayacağım depresyondayım unutuldum aldatıldım artık ne diyorsan oynama da sana verilip heba edilecek süreyi Ermal alsın en azından yüreğin en büyüğünü o her zaman sahaya yansıtır...Neden bu kadar Kaya Peker'in üzerinde duruyorum açıklayayım..Fenerbahçe Ülker'de Türk oyuncular takımın ruhani liderliğini yapıyorlar ve tabiri caizse takımı ve taraftarları gaza getiren ve takıma ivme kazandıran isimler..Bu ekibe karşı Efes Pilsen'de karşı ihtilali yapabilecek ruhu ve azmi  ve savaşçı karakteri sahaya yansıtacak en önemli oyuncudur Kaye Peker..Bunu çok da güzel yapabileceğini geçen seneki final serisinde çok da güzel göstermişti aslında..E savaşçı ruhu sahaya yansıtacak manga başı ruh gibi sahada dolanırsa ve etrafındakileri de motive etmekten geri kalırsa işte 17 sayı farktan bu maçı kaybedersiniz..

       Bir takımın maçı isteyip istemediğini ve ne kadar inandığını her türlü vücut dilinden anlayabilirsiniz..Atılan bir basketten sonraki tepkisi,rakibi top kaybına zorlayıp başardıktan sonraki haraketleri.hatta ve hatta hakemlere itiraz edip etmemesi bile bir oyuncunun ve takımın o maçı isteyip istemediğini bizlere gösterir..Yani vücut dili konuşur hem de şakır şakır...Fenerbahçe Ülker malzemecisinden koçuna kadar maçı yaşayıp Efes'den katbe kat daha fazla maçı kazanmak istediği için maçı kazandı..Her zaman söylerim şans her zaman daha çok isteyenden yanadır ve genellikle istisnalar hariç her zaman daha çok isteyen ve şansını zorlayan takıma güler bu şans..Karşılaşmadan önce Redvidigal maç ne olur Ufuk diye mesaj atmıştı ben de dedim ki karşılaşma öncesi ısınırlarken bi bakayım hissederim dedim..Gerçekten de ısınmaya başladıkları andan karşılaşmanın sonuna kadar ellerini zoraki kaldıran ve baskının altında ezilen bir Efes Pilsen izledik ve kaybettik..

       Şimdi gelelim karşılaşmanın içinde olan şeylere..3.çeyreğin bitimine tam 5 dakika vardı ve Fenerbahçe Ülker mola almıştı..Yanımdaki Ahmet Hocama dedim ki hocam 2 dakika bak fazla değil 2 dakika top kaybı yapmadan topu çembere atalım basket olması önemli değil topu çembere atalım bu maçı kazanırız hem de rahat kazanırız dedim..Olanları biliyorsunuz benim dediğim daha doğrusu korktugum şey oldu ve Efes Pilsen arka arkaya topları kaybetti ve hızlı hücumlar ve 3 sayılık basketlerle Fenerbahçe Ülker farkı kapattı..Daha da önemlisi farkı kapatmak bir yana ivmeyi kendi lehlerine çevirdiler ve daha fazla inanmaya başladılar..Şimdi burda işin can alıcı noktasına değinmek istiyorum..Sene başından beri defalarca yazdım Efes Pilsen'de gardların yetersiz olduğunu ve hem Kerem Hem de Ender'in Efes Pilsen'in gardları olmadığını söyledim..Şimdi  Fenerbahçe pres yapıyor hem de çok baskılı pres yapıyor seyircinin de baskısıyla..Burada yapılacak şey gardın topu eline alıp en az iki üç dripling yapıp topu rakip sahaya taşımasıdır..İkili sıkıştırma gelirse o zaman pas verirsin..Hele hele o tür baskılı presden pasla çıkmak çok ama çok riskli bir seçimdir..Çünkü yaptığın her pas rakibe topu çalması için davetiye çıkarmaktır..Efes Pilsen bu davetiyeyi çıkardı Fenerbahçe Ülker de bu davetiyeyi geri çevirmedi ve tam da aradığı havayı ve ivmeyi karşılaşmanın bu anında yakaladı ve bir daha da arkasına bakmadan karşılaşmayı kazandı..Pasla çıkmanın eğer becerebiliyorsan avantajı da vardır.Eğer rakibe topu kaptırmadan seri paslarla topu rakip alana taşırsan rakibi hazırlıksız yakalar ve kolay sayılar bulursun..Fakat Efes Pilsen'in bu iki ucu keskin bıçak gibi olan pasla yarı sahayı geçme riskini almaya ihtiyacı var mıydı?? Tabii ki yoktu..Çünkü o anda yapılması gereken şey topu rakip sahaya bir şekilde taşıyıp frene basıp oyunu yavaşlatıp topu bir şekilde çembere atmaktı..Fakat gardlarımızın kendine güveni olmadığı için ve bıdı bıdı bıdı bıdı topu sektire sektire rakip sahaya geçtiği için her haliyle groki duruma düşmüş boksör gibi bir hale girdi Efes Pilsen ve o grokiden de bir türlü çıkamadı..Kan kokusu almış piaranalar gibi saldıran ve üçlükleri yağdıran Fenerbahçe Ülker tıpkı piranalar gibi Efes Pilsen'i parçaladı..Maçın kırılma anı işte o 3.çeyreğin sikinci yarısının ilk 2 dakikasıydı..

       Gelelim Rakocevic'e..Önceden sorumluluk alıyordu ve o şekilde batırıyordu Efes Pilsen hücumunu..Bu sefer o sorumluluğu da almadı..Bu maçlar için aldık seni Rakocevic..İstisnasız her maça giderken yav bu maçta patlayacak,aha patladı aha patlayacak derken hep elimizde patladı halen de patlamaya devam ediyor..Mesela top Rakocevic'teyken uzunlardan biri perdeye geliyor ve Rako Fenerbahçe'li uzunlardan biriyle başbaşa kalıyor..O anda yapması gereken şey potaya akmak ve bitirebilirse kendisinin bitirmesi veya geri topu Fenerbahçe kısasıyla kalan Efes uzununa vermektir..Fakat Rakocevic Fenerbahçe uzununun içine içine giriyor olayı karambole sokuyor ve 2.15'lik adamların üstünden geriye çekilip şut atmayı deniyor..Bu olmaz..

       Sahada bitse de gitsek mantığıyla gezinen bir Efes Pilsen vardı ve evet gerçekten de bitti ve gittik evimize..Yazacak daha çok şey var ama istememek ve ruhsuz bir şekilde sahada gezinmek işin aslı olunca gerisi teferruat oluyor..

      

9 yorum:

serkan dedi ki...

Rakocevic bir dahaki maçta patlıyacak gör bak..:)))

Adsız dedi ki...

lütfi- galibiyetin böylesi daha cok mutlu edior olsa gerek efes in tüm köpügü boşa gitti

Redvidigal dedi ki...

Lütfi bence geçen yılki tecrübe bizi daha temkinli konuşmaya sevketmeli malum geçen yıl 2-0 öncesi ve sonrasına şahidim:)

10ur dedi ki...

ben öyle bir baskıdan quardın driblingle top çıkarmasının top kaybına neden olacağını basketbol gerçekleri altında garanti ederim sana. o preste top çıkarmanın en güvenli yolu (tabii bunu çalışmış olmak gerek) orta saha civarında bir uzun konuşlandırmak ve top alan guardın hemen o uzuna topu geçirmesi sonrada hemen rakip sahaya hareketlenip topu tekrar almasıdır. dünyadaki en iyi dribling yapan guardlara sahip olan takımlarda bu güvenli yolu tercih eder çoğu zaman. fenerbahçe ülkerde geçen yıldan ders almış olacak ki bu yalancı veya hakiki ön saha baskılarına karşı semihi hazırlamışlar her topu semihe indirerek çıkardılar 4 maçtır ve efesin her bası girişimi potasına sayı olarak döndü. bence efeste kaya ile buna çalışmalıydı ki kaya gerktiğinde topu yere vurabilme yetisine sahip bir uzun o zaman serinin 2ci maçında ve 4.cü maçında yaşanan geri dönüşler yaşanmazdı fenerbahçe adına. son olarak ben profesyonel bir oyuncunun canını dişine takarak oynaması gerektiğine inanmıyorum olaya ruh katmak istek ve taraf olmak ile ilgilidir ve aldığı para ile alakalı değildir. kayada bence şu ana ondan bekleneni vermiştir; unutulmamalıdır ki atamanın tercihi yüzünden sürekli 2 uzunu ile mücadele etmektedir ve fenerbahçe ülkerin bu seride akıllı davranarak topu içeri indirerek oynadığını düşünürsek kayanın aslında ne kadar efor sarf ettiğini ve profesyonellik anlyışı doğrultusunda parasını hakkettiğini anlayabiliriz.

Ufuk Çağdaş Erdem dedi ki...

10ur,malesef yazdıklarının bir çoğuna katılmıyorum hemen açıklayayım..Ben gardlar topu eline alsın ve arkasına bile bakmadan topu rakip sahaya taşısın demdim ki zaten..Benim eleştirdiğim nokta gardların hemen hemen hiç dribling yapmadan sadece pas üzerine kurulu bir sistemle yarı sahaya geçmeye çalışılmasıydı..Malesef Efes Pilsen'in gardları o kısa driblingleri dahi yapacak özgüvene ve yeteneğe sahip olmadığı içindir ki zaten o top kayıpları oldu..Senin bahsettiğin uzunların topu sürmesi konusuna ise hiçç ama hiç katılmıyorum hele hele dünkü maçın özelinde ve Abdi İpekçi özelinde ve o atmosfer ve anın özelinde daha da katılmıyorum..Kısa oyuncuların bile topu yere vurmakta zorlandığı bir baskıda uzunların topu yere vurmasını beklemek eğer elinde Hidayet veya Nowtzki gibi top hakimiyeti olan ve topu yere vurup rakip alana taşıyabilen uzunların yoksa tamamiyle büyük hata olur..Uzunların top çıkarmaktaki en önemli rolü gardlara perde yaparak gardın dribling yapmasını kolaylaştırmaktır ve senin de dediğin gibi pas verildiğinde topu tutup mümkünse yere vurmadan tekrar takımının kısalarına pas vermektir..

Eğer sen Kaya'nın kendinden bekleneni verdiğini düşünüyorsan o zaman seninle fikirlerimiz arasında Everest ile Konya Ovası gibi fark olduğunu söylemeliyim..Kaya'nın özellikle bu serideki rolünü yukardaki yazıda zaten ayrıntılı bir şekilde yazdım onun için sadece profesyonelce mücadele etmesi özellikle Fenerbahçe Ülker serisi özelinde yetersiz kalır..Ki profesyonellik çizgileri içinde bile gerekli mücadeleyi ve isteği göstermiyor..Canını dişine takmak olayına gelirsek..Her oyuncunun kendine has bir karakteri vardır ve onu değiştiremezsiniz kolay kolay..Mesela Anelka soğuktur ve canını dişine takmıyor gibi görünebilir ama adamın yapısı budur ve profesyonelce sahada mücadelesini verir..Fakat Kaya Peker'in asıl karakteri mücadeleci ve canını dişine takan yapısıdır..Yani eğer Kaya canını dişine takmazsa başka ne yapacak?? Süper şutları mı var elüstü,müthiş saha görüşü mü var Prkacin gibi oyunu yönlendirecek vsvs?? Hiç biri yok..Kaya'yı kaya yapan mücadelesi,azmi ve canını dişine takan yapısıdır.Hele hele Fenerbahçe Ülker serisinde bu yapısını daha çok ortaya koymasına ihtiyacı var Efes Pilsen'in..Buna benzer bir psikolojiyi ve durgunluğu 2008'de Beşiktaş şampiyonluğa giderken paramı alamadım vs diyerek yelkenleri suya indiren Kaya yine yapmıştı..Yani Kaya kendisini Kaya yapan özelliklerini ortaya koymazsa bir hiçe dönüşür...

Ufuk Çağdaş Erdem dedi ki...

Lütfüüü :))) benim bir şey yazmama gerek yok sen anladın:))

10ur dedi ki...

ilk olarak kaya ile ilgili yorumumu şu cümle nedeni ile yazdım "profesyonel bir sporcuysan çıkarsın ve o 40 dakika boyunca yüreğini kanını canını ortaya koyarsın" demek istediğim hiçbir profesyonel takım sporunda canını ortaya koymana gerek yok. ikincisi basketboldan anlamayan biri dahi kayanın sadece mücadele ve azim örneği göstererek yıllardır avrupanın belli başlı uzunlarından sayıldığını iddia edemez etmemelidir. üçüncüsü ben kaya topu yere vursun demedim gerektiğinde topu yere vurabilir dedim. son olarak benim bahsettiğim topu çıkarma biçimi kafadan atılmış 1 olay değil basketbol eğitimi verilirken gösterilen temel eğitimlerden biridir ve sen kabul etsende etmesende avrupa genelinde kabul görmüş 1 yaklaşımdır. maçların eminimki canlı izlemişsindir eğer anlatmaya çalıştığım şeyi hatırlayamıyorsan final serisindeki herhangi 1 maçı aç ve fenerbahçe ülkerin semih üzerinden baskıyı aşıp nasıl sayı ürettiğine bak zira her maç en az 4 veya 5 kez uyguladı fenerbahçe ülker bunu.
p.s. bulabilirsem bu konu hakkında yapılan 1 eğitim videosunun linkinide göndereceğim söz :))

Ufuk Çağdaş Erdem dedi ki...

Şöyle düzeltelim o zaman profesyonel oyuncu tanımımızı..Amatör ruhlu profesyonel..Kaya Peker'in böyle olması gerekiyor çünkü diğer türlü fonksiyonu çok ama çok azalıyor sahada..Sadece mücadelesi ve azmiyle bir yerlere geldi Kaya demiyorum ben zaten fakat onun asıl yeteneklerini ve oyununu sahaya yansıtabilmesindeki en önemli faktördür kesinlikle..Bu mücadeleyi göstermediği zaman sıradan bir uzundan hatta Asım Pars'dan bile bir farkı kalmıyor..Ben de zaten senin bahsettiğin top çıkarma şeklinin olmadığını söylemedim ki:)) Benim tercih ettiğim yolun o tür baskılarda gardla dripling yapıp daha sonra uzunlara pas verilmesi gerektiği yönündedir..Yoksa yukardaki yorumda da yazdım gard topu alıp arkasına bakmadan rakip sahaya geçsin demedim ben..Bunu yapabilecek oyuncu zaten çok sınırlıdır..Senin bahsettiğin yolun temel eğitimlerden biri olmadığını kabul etmediğimi de nereden çıkardın:)) Elbette ki uzunları kullanabilirsin senin dediğin şekilde fakat topu yere vurdurup dribling yaptıramazsın o baskıda ve ortamda hele hele komple pas üzerine kurulu bir rakip sahaya geçme taktiği tamamiyle intihar etmekle eşdeğerdir..Efes Pilsen de sürekli pas yapıp karşıya geçmeye çalıştı ve intihar etti işte:)) Link yollamana gerek yok o konuda bir fikir karşıtlığımız yok zaten :)

Adsız dedi ki...

lütfi- seni çok gördüm tv de dün ama sevinçli hallerini ,fener ataga başladıında net koptu çok merak ettim seni :))))))

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails