Birinciysen birincisindir , ikinciysen hiçbir şey...

19 Mayıs 2010 Çarşamba

STAM’DAN FORVET OLURSA! PES GÜNLÜKLERİ-BÖLÜM 1



                Futbol’a azıcık ilgi duyup da PES oynamayan var mı? Yok. Güzel. O zaman şimdi size anlatacaklarım, ibret olsun. Karşınızdaki kişiyle oyun oynarken tüm sağlamaları yapın. Yoksa kalenize 3. Lig takımlarının en kötü kalecisi bile gol atabilir. Aman diyeyim.
                2004-2005 sezonu. Bir kış gecesi Ufuk Çağdaş Erdem efendinin posterlerle kaplı odasında, o soğuğa rağmen kemik kıran kolalarımız masamızın üzerinde, soğuktan üşümüş ellerimizde joypadlerimiz ezeli rakipler olarak UFUK-MUTİ vs ALPER-MEHMET maçına hazırlanmaktayız. PES adlı güzide futbol oyununu elbette herkes 1’e 1 oynamıştır. Fakat iş 2’ye karşı 2’ye oynamaya gelince işin rengi değişiyor. İsterseniz dünyanın en iyi PES oyuncusu olun, yanınızda bir kütük varsa, Defansta kademe yapması gereken adamı, rakip sahada ofsayt pozisyonunda kaleciyle kız muhabbeti yaparken bulabilirsiniz. İşte vaziyetin böyle olduğu bir durumda sevgili okur, maça hazırlık muhabbetlerimizi yapıyorduk. Artık son tuvalet ziyaretleri yapılıyordu. İnsanın idrarının işerken donma tehlikesiyle karşı karşıya olduğu tuvalette son taktikleri gözden geçiriyordum. Daha önceki karşılaşmalarımızda gülen taraf MUTİ sayesinden hep biz olmuştuk. Favori bizdik. Bize 1.05 oran verilirken, karşı takıma 12 oranlardan bahis açılıyordu.
                Neyse efenim, kırık mutfak camından dışarıda, gece görüş dürbünlerinin bile işe yaramayacağı karanlıkta top oynayan in cine baktım. Vakit tamamdı artık, bizim maçımız başlamak üzereydi. O sırada biz Mehmet’le mutfakta birbirimizi rahatlatırken, Ufuk ve Muti odada yalnızdı. Kendi kendimize güldük, taktik yapıyorlardır diye.  Odanın kapısını açtığımızda ufuk ve muti kolları almış menüde geziyorlardı masum masum. Sonra Muti’den o meşhur şuh kahkasıyla bir haykırış geldi. Pek keyiflenmişti anlaşılan. Derken takım seçim ekranına geldik.
“Biz Hollanda’yı alacağız olm. Ama aynı takımı almak yok!” dedi Ufuk.
Mehmet açıkgöz tabi, “Tamam o zaman biz alalım Hollanda’yı”
“Yok o zaman biz başka takım alalım”. Bu esnada Muti yüzünde yayvan bir gülüşle bana bakıyordu.
“Ne var lan?” dedim “Ne sırıtıyorsun!”.
Hiçbir şey demedi. O esnada Mehmet, Ufuk’un blöfünü çoktan yemişti bile.
“İyi be, biz İtalya’yı alalım o zaman”.
Neyse efendim, maç başladı. Eh iki takımın oyuncuları fizik olarak çok da küçük sayılmazlar, ama o da ne! Mehmet’e fısıldadım,
“Lan oğlum, bizim oyuncular niye bu kadar kısa?”
“Ne alakası olm oynamana bak sen!”
Ben hala şüpheleniyordum ama. Sonra bir anda Cameronasi ve Stam yan yana geldi. Yok dedim bu işte bir terslik var arkadaş, tamam normalde Cameronasi Stam’ın yanında biraz ufak kalır ama, bu kez resmen çocuğu gibi kalmıştı. Topu kaptırdım Stam’a.
“Boru mu bu Boru mu! Stam adamı bırakır mı lan!” dedi Muti. 32 dişi birden görünüyordu. Eh normaldi tabi, koskoca defans efsanesi Stam Cameronasi’den top mu alamayacak mıydı? Asıl şaşırdığım nokta Stam’ın topu kaptıktan sonra dünya üzerinde hiçbir insanoğlunun topla atamayacağı kadar hızlı depar atmasıydı. Mehmet ufak bir küfür salladı bana, hemen diğer adamı seçtim ama Stam bir defans oyuncusundan beklenmeyek derecede kıvrak bir şekilde çalımlıyordu bizim adamları. Sonra mutinin beceriksizliği , topu alıverdik ve ilk golümüzü attık.
“Hay a.k. senin Muti, hani oğlum…” dedi Ufuk ve kaldı.
Santra ardından ikinci gol… Ufuk iyice sinirlenmişti bu erken gelen 2. gole. Bireysel yeteneğini konuşturma vaktiydi vesselam. Ama bir şeyi unutuyordu, tamam Van Nistelrooy bir forvet olarak her şeyi yapabilirdi ama Stam öyle bir şutu nasıl çekebilirdi arkadaşım? Ceza sahasının dışından öyle bir abandı ki topa kalecinin görebilmesi için topla aynı hıza çıkması gerekiyordu.
Ben artık Muti’ye soru sormaktan vazgeçmiştim. Ufuk’u direk muhatap alıyorum. “Ufuk , birader, bu Stam bu şutu nasıl bu kadar sert çekti?!”
Ufuk’un 2. Blöfü’nü yine yedik tabii ki. “Abi Stam’ın ofansif özellikleri çok iyi, ondan öyle vuruyor”
“Hay a.k. senin Muti ya, ne işi var o adamın orada”. 3. Gol gelmişti bile. İlk maç bitti. Taktikler yapıldı. Hollanda takımı normalin çok üstünde performans göstermiş olsa da bir türlü gol bulamıyorlar, defansta ise büyük açıklar veriyorlardı. Nihayetinde beş galibiyet üzerinden yapılan turnuva sonlandı ve biz galip geldik.
Şu an tam olarak hatırlamıyorum ama Ufuk, Muti’ye döndü ve dedi ki: “Lan Muti, nasıl bir adamsın sen. Bütün takımdaki adamların özelliklerini 99’a getirdik (maksimum 100) yine kazanamadık. Sen hiç anlamıyorsun bu oyundan!”
Muti’de garibim, Ufuk’un fırçasına mı üzülsün, takımın ayarlarıyla oynayıp bizi yenemediklerine mi kem küm dedi sustu kaldı. Bu canım süper zeka arkadaşlar, takımın özellikleriyle oynayıp bizi hezimete uğratacaklarmış güya. Düşünün, kaleciniz dahi koskoca MARADONA’dan bile çok daha iyi özelliklere sahip. Yani bir oyuncu hem defansif, hem ofansif yönden kusursuz. Ah ama, Allah’ın sopası yok ki… Tabi bireysel olarak Ufuk’un yeteneklerini inkar etmemek lazım. Ama daha önce de dediğim gibi takım oyununda hile hurdayla bile olsa yanınızda bir kütük olduğu sürece kazanamazsınız. Bu böyle bile.
O gece biz kazandık tabii ve Ufuk-Muti ikilisini çok fazla zaman kaybetmeden zifiri karanlığın içinden bakkala(mesaj gider, hoş gider) yolladık.

YAZAN: ALPER KURT

5 yorum:

Ufuk Çağdaş Erdem dedi ki...

Alper tosunum benim iyi güzel yazmışssın o günü hatırlıyorum birazdan değineceğim bazı noktalara ama anlamadığım bir yer var yazıda:))) Siz Mehmet ile mutfakta birbirinizi rahatlattığınızı söylemişssin lan nasıl bir rahatlatma bu:)) Bu konuya bi açıklık getir bence:)))

Sen bilmezsin Muti ile oynamanın ne kadar zor bir şey olduğunu ve insanın ömründen ömür götürdüğünü..Düşün işte eşin Muti olunca tüm takımı 100 değil 200 özelliklerle de donatsan olmuyor:)) Bu arada oyuncuların özellikleriyle falan oynamayı ben bilmezdim hatta aklımın milyonlarca kilometre yakınından bile geçmezdi..Bu noktada Redvidigal anlatması lazım efsane Seedorf hikayesini:))

Ufuk Çağdaş Erdem dedi ki...

Yada Redvidigal değinmesin de ben ayrı bir yazı olarak Pes Günlükleri 2 olarak yazayım isterseniz daha sonra:))

Alper dedi ki...

Valla tosun, hatırlamadığım o kadar çok nokta var ki... sadece Muti'ye iyi bir kaydığını haytırlıyorum maç sonunda :) Bekleriz pes günlükleri 2 olarak yazını :)Seedorf işini ise pek hatırlamıyorum. Bir tek köpek seedorf olayları vardı onlar aklıma geliyor.

Redvidigal dedi ki...

Ufuk bence sen anlatacaksın Seedorf olayını:D Alper buzdağının altındakileri biliyor.merakla bekliyorum Pes Günlükleri 2'yi:D

Ufuk Çağdaş Erdem dedi ki...

Gecenin bu saatinde aklıma geldi paylaşmak istedim..Yorumsuz yazacağım Hababam Sınıfından bir sahne:))

Güdük Necmi: Ahhh Trabzon ahh yaktın bizi

İnek Şaban:Yav şu takıma bir türlü şansımız tutmuyor

Güdük Necmi: Bakın çocuklar Mahmut Hoca her zamanki yerinde.

İnek Şaban: Biz zaten hayatta iki şeyden çekiyoruz birincisi Mahmut Hoca ikincisi Trabzonspor.

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails